Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Bir koridor daha vardı o zamanlar hastahane koridorları gibi sevmediğim. Tel örgüler arkasında bir sürü insanın yakınlarıyla görüştüğü ziyaretçi koridoru…Hayatımda bir kez gördüm orayı neresi olduğunu bilmeden. Cebimde sıkı sıkı tuttuğum beş lira ile sabırla bekliyordum annemin yanında babamı. Babam gelir gelmez, kaybolmasından çok korktuğum ve bana çokmuş gibi gelen o beş lirayı katlayıp sıkıştırdım tellerin arasına. İlk ve son defa gördüm o üzgün, ağlamaklı, dolu dolu gözleri. Benliğinden arta kalan, henüz kanına dünya bulaşmamışken baktığı son dakikalardı bana. Bir daha hiç görmedim o bakışları. Orta sondaydım annem ve babam ayrıldıklarında. Beraberken de ayrı gibi olduklarından olsa gerek psikolojimi bozucak bir durum yaratmadı bende. İnsanlar nasıl ameliyat masasında baygınken acıyı hissetmiyorlarsa ben de aynı öyleydim işte. Hayat tarafından ameliyat ediliyordum. Televizyonlardaki diziler gibi sanmışım ilk başlarda. Çocukları için kendini parçalayan ne babalar görüyordum filmlerde. Küçükken aklıma kazınan bir çift ağlamaklı bakışa inanmıştım belki de bu beklenti içine girerken. Ama o bakışlar babamın kanına dünya karışmadan önceymiş sonradan anladım. Anneannemin ve babaannemin evi utanılacak kadar yakın olmasına rağmen sekiz yıl geçirmiştik sadece bir annenin sırtında. Küçük bir anne oluvermiştim erkek kardeşime farkında olmadan. Uzun bir ameliyattı herhalde benimkisi, hala baygın yatıyordum. Ama anlaşılan narkozun etkisi geçmeye başlamıştı ki hayat acı veriyordu yavaş yavaş. Sekiz yıl sonra bir telefon geldi…Telefonun ucundaki o ses de kime aitti, adımı da biliyordu üstelik. “Kimsiniz acaba tanıyamadım?” sorusuna soğukkanlılıkla cevap veriyordu karşıdaki ses; “Ben baban…” Nedir seni sekiz yıl sonra beni aramaya sevk eden, bir kızın ve bir de oğlun olduğunu aklına getiren. Bu kadar zor muydu küçük ellerimizden tutup gezdirmek, uyurken bize masallar anlatmak yada hafta sonları bisiklete binmeyi öğretmek…Zor muydu bu kadar kızın üniversite sınavında istediği bölümü kazandığında arayıp onu tebrik etmek…Hiç düşündün mü kolay mıydı bir kız için sadece anne kelimesini telaffuz edebilmek…Kolay mıydı o küçücük kız çocuğu için kardeşine anne olabilmek…Kolay mıydı “Babanız ne iş yapıyor?” sorusuna cevap verebilmek be bütün başvuru formlarında baba ile ilgili bilgilerin boş bırakılması… Ne kadar kolaydır bir insanın tek kola ilerleyebilmesi, bu zamana kadar kolumun biri kadar değerli olamadıktan sonra şimdi ortaya çıktığında protez kol gibi olmaz mısın bende. Keşke inanabilseydim sana ve keşke canından çok sevdiğin için arıyor olsaydın beni. Ben kolumu yıllar once kaybettim bir ameliyat masasında…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |