"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Yolda giderken yine düşüncelere dalmıştı. Bir kaç gün sonra yeni bir yıla girecekti ama nedense onun için hiçbir şey ifade etmiyordu bu düşünce. Onun için önemli olan hiçbir şey ve aslında onun için her şey olan kişi yanında değildi çünkü. Telefonda yılbaşı programları birbirlerinkini tutmadığı için tartışmışlardı. Ama tabi ki sorun yılbaşıyla ilgili programların çakışmasından ibaret değildi. Sorun bir hiç gibi gözükse de her şeydi. Her şey onlar için sorundu daha doğrusu ikisi de sorunluydu ve birbirlerine ilaç olamayacak durumdaydılar. Bu düşünceler ne zaman gelmişti de hemen kendini kaptırmıştı bunlara jet hızıyla. Hemen silkindi artık düşünmeyecekti, düşünmemesi gerekirdi. Hep çok istediği küçük ajandalardan almıştı ona yılbaşı hediyesi ama yılbaşında vermek nasip olmamıştı, yanına bir mektup iliştirmekte bulmuştu çareyi son görüşmeleri olduğunu hissederek ve ondan sonra görüşmediler de. Sadece bir yılbaşı maili o kadar, daha ne olabilir ki. Bunları düşünürken o kadar hızlı yürümüştü ki bir anda apartmanın önünde buldu kendini. Bundan sonraki günler de aynı duygularla kalkıp antremana gidiyor ve içinde biriktirdiklerinin bir kısmını antremanda atıp eve geliyordu, okul da vardı tabi ama pek derslere girmediği için pek varmış gibi değildi okul onun için. Aslında bu konuda kendine çok kızıyordu, oysa ne kadar zorluklar çekerek kazanmıştı matematik bölümünü. Ne zannediyordu ki okula gitmeden, derse girmeden bu kadar zorlu bir bölümü bitirebileceğini mi! Yeni yıla gireceği gün bile gitti antremana. Bu seferki antremanda zevkli bir maç çıkarmışlardı. İlk geldiğinde beraber ısındığı çocukla aynı takıma düşmüşlerdi. İsmini bilmiyordu ama arkadaşları onu Neco diye çağırıyorlardı. Sonra kendine özgü güzel bir smaçtan sonra başarısını tebrik için ona uzatılan eli farketti. Aslında sürekli olan birşeydi bu, kim iyi yada kötü bir sayı yapsa moral ya da tebrik mahiyetinde el çakışmaları, sırt sıvazlamaları falan olurdu. Ona uzatılan eli tabi ki es geçmemişti ama ellerini de o elden alamayan birşeyler oldu sanki. Kafasını kaldırdığında Neco'yla göz göze geldiler. Kısa süre sonra çocuk onu salak zannetmesin diye kendini toparlamıştı tabi. Antreman bittiğinde onu tekrar görebilme ihtimalini düşünüyordu. Aslında çıkışta onu görebilse bir merhaba diyebilse ne güzel olurdu. Niye düşünüyordu ki bunları şimdi, merhaba dese ne olacaktı sanki, ne bekliyordu. Kendine sinirlenerek umutsuzca giyinip dışarı çıktı. Kafasını kaldırdığında aynı mavi gözlerle tekrar buluştu. Ne işi vardı acaba, neden daha gitmemişti, kimi bekliyordu şeklinde bir sürü soruyla beyni işgale uğradığı sırada çoktan meraba demişti bir çift mavi göze kendine şaşırarak. Meğer arkadaşını bekliyormuş. Çok doğal bir şekilde aç olup olmadıklarını, yemek yemek isteyip istemediklerini de arkasından sıraladı, hala bu kadar rahat olabildiğine inanamıyordu, bu kadar da ele vermezdi ki insan kendini. Çocuk da afallamıştı bu teklif üzerine ama (merak işte ne vardı bu yemek teklifinin altında) kabul etti. Beraber yemek yediler ve küçük bir masada üç kişi uzun bir sohbete daldılar birbirlerini tanımak adına. Aklında nasıl istenir ki şu telefon numarası diye sorular dolanırken yine aynı cesaretle antremanları bahane ederek almıştı telefon numarasını ne diye mesaj atacaksam diye düşünerek. Ayrıldıktan sonra çarşıya attı kendini. Yeni yıl evde gecermiydi hiç, bir yerlerden ev arkadaşı ve kendisi için yer ayırtmalıydı. Belki çıstak çıstak kutlamazlardı yılbaşını ama sessiz ve keyifli bir ortam hiç de fena bir fikir değildi. Şarapevi'nden yer ayırttı ikisi için ve ev arkadaşı İpek'le ayarladıkları saatte buluştular. Herşey umdukları gibiydi ya da artık bir şeyler ummayı bıraktıkları için herşey kendilerine uygun gözüküyordu. Bu sırada İpek'e olup bitenleri bir çırpıda anlatmayı unutmamıştı. Anlatırken zaten aklında olan yeni yıl mesajı atma fikri daha da pekiştiğinden olacak mesaj yollarken buldu kendini. Yeni yılda hatlar hep böyle olurdu zaten mesajın cevabı çok gecikti ama değmişti. Gözleri için güzel iltifatlar almıştı mesajda. Akşamın vermiş oldugu yorgunluktan olacak sabah yine derse geç kalmıştı ama ilk defa pişman olmadı çünkü otobüste Neco'yla karşılaştılar. Bu kadar tesadüf olurdu işte. O da okula erken gitmeye karar vermiş kahvaltı yapmak için ve ilk defa okula bu kadar erken gidiyormuş, Neco'nun söylediklerini düşünüyordu derste kendi kendine. Bir an önce bitsin istiyordu ders, yine antremana gideceklerdi beraber. Ne kadar da güzel gelmişti kahvaltı, ilk defa kantinin o acı mı acı çayı güzel gelmişti. Antremandan sonra ise ders anlatmak zorunda olduğu için sinir olmuştu o gün. Ama nedense emin olmak için onunla beraber ders anlatacak olan arkadaşını aradı. Kulaklarına inanamıyordu ama ders iptal edilmişti nerdeyse havalara uçacaktı çünkü bu durumda Neco ve arkadaşıyla yemek yemeye gidebilecekti. Sanki Neco da ona mı yeşil ışık yakıyordu ne yoksa kendi kendine mi kuruyordu. Beraber yemek yediler ve bilardo oynamaya gittiler. Bilardodan sonra Neco'nun arkadaşı gitmişti artık yalnızdılar. Tavla oynamaya karar verdiler, onun da tavla oynamayı seviyor olması güzel bir şeydi tabi paylaşılacak zaman açısından ama tavla oynarken soğuktan donacağı hiç aklına gelmemişti. Çünkü gittikleri kafenin en soğuk köçesine oturmuşlardı, elleri buz tutmuştu ama bir süre sonra bunun da bir önemi kalmadı çünkü Neco'nun elleri sımsıcaktı. İşte böyle akıp gitmişti her şey. Oysa ne kadar ümitsiz ne kadar ruhsuzdu daha düne kadar herşey. Aklında bu düşüncelerle boğuşurken Neco'nun " ne düşünüyorsun" diye soran dingin ve bir o kadar meraklı sorusuyla irkildi. Ağzından çıkan tek kelime 'korkuyorum' oldu. Ne kadar da salakca bir cevaptı, peki o ne düşünüyordu sessizce ve çekinerek sormuştu. Duraklayarak cevap verebildi Neco: " Mantığım biraz bekle diyor, duygularımsa..." Evet ne diyor diye sordu. " O'nu öp diyor. " Kim bilir belki de bütün her şey onlar için hazırlanmıştı ve bu sevgi dolu öpücük hiç unutulmadı...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |