Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Bir kaç gün önce benim zorumla da olsa konuştun. Tabi senin konuşmana konuşma denirse. O gün ne kadar ruhsuz olduğunu gördüm ve benden ayrılmana hak verdim. Bu yabancıyla mutlu olamazdım gerçekten. O anda o kadar yabancı geldin ki anlatamam. Sanırım yine kendine biçtiğin rollerden birinin içindeydin. Ya da eğer bu senin doğal halinse bana 9 ay boyunca rol yaptın. Şu anda bana da söylediğin gibi hayata karşı bir rol üstlendin ve oynuyorsun. Sen bunu yıllardır yapıyorsun ve öyle alışmışsın, kendini öyle kaptırmışsın ki sorunlarının çözüldüğünü, hepsini hallettiğini düşünüyorsun. Ve buna senin tabirinle 'GÜÇ' diyorsun. Ve tabi ben bunu yapamadığım için bana da 'GÜÇSÜZ! '... Doyumsuz bir insan olduğunu söylemiştin ya hani, eğer gerçekten öyleysen bir gün bu gidişatın da seni tatmin etmeyecek ve sahip olduğun güç seni aciz bırakacak. İşte o zaman anlayacaksın ki güç demek hayata karşı rollere bürünüp, onları benimseyip, mükemmel bir şekilde oynamak değilmiş. Eğer güç denilen şey buysa ben güçlü olmak istemiyorum!... Ben her geçen gün içimde özenle büyüttüğüm o sevgiyi bir gün ansızın kapımı çalan Neco'ya verdim. Ama o buna o kadar hazırlıksız yakalandı ki bu kocaman sevgi ona büyük bir yük oldu. Çünkü o daha sevmeye hazır değildi ve bu kocaman sevginin altında ezildi. Şimdi o büyüttüğüm sevgiyi omuzlarından alıyorum ve içimde ona bir şeyler eklemeye devam ediyorum. Bir gün yine kapımı çalan birilerine vermek için. Ama bu sefer bunu taşımaya hazırlıklı mı diye kontrol edicem. Benim sevgimi taşıyabilicek, bunun yükünü kaldırabilicek bir insan istiyorum hayatımda. Kim bilir daha nelerle karşılaşıcam, ne tuhaflıklarla... Yıllarca mailleştiğim, yaşca benden büyük bir arkadaşıma sence ben güçsüz müyüm diye sordum iki gün önce. O da bana şöyle bir cevap atmış: ' Bunu sana kim söylediyse seni tanıyamamış yada güç anlayışı biraz farklı. Bence sen şu ana kadar tanıdığım 20'li yaşlara göre yaşının çok çok üstünde bir olgunluğa sahipsin. Yüreğin çok büyük. Bu nedenle senin sevginle yeni tanışanları biraz ürkütüyorsun o kadar. Ama bu seni üzmesin, sen sakın değişme. Sakın çevrende gördüğün bir çok insan gibi hissizleşme. Seni sen yapan o kocaman yüreğin. Ve ne kadar hayal kırıklığına uğrasan da yılmadan, korkmadan tekrar aşka cesaret edebilirsin. Sakın bu az insanda bulunan meziyetlerini değiştireyim deme. Herlesin zannettiği gibi güçlü olmak demek hissizleşmek değil. Bunları sana moral vermek için yazdığımı sanma sakın. Ne kadar dürüst olduğumu ve hatalı bir davranışında seni ne kadar insafsızca eleştirdiğimi bilirsin :) Kendine iyi bak demiyorum çünkü bunu zaten yapacağını biliyorum...' Sanırım doğru söylüyor. Eğer güç denilen şey hislerin yok edilmesiyse ben güçsüz olmak istiyorum. Ben bir gün karşıma yüreğiyle çıkan birine korkak bir sevgi beslemek istemiyorum. Biliyorum ki bir yerlerde benim gibi düşünen birileri var, biliyorum ki onun da yüreği kocaman . Belki birbirimizi bulana kadar çok hayal kırıklığına uğrayacağız ama en azından birbirimizi bulduğumuzda kıymetimizi biliriz. Ve canımın içi Neco... Keşke sevmayi sana da öğretebilseydim, keşke giderken sana bir şeyler katabilseydim. Gerçi sen sana zaten bir şeyler kattığımı söylüyorsun da ne kattığımı yine içinde tutuyorsun sır gibi. Ben hayatından giderken bile o içine attıklarını söylemedin bana. Zamanı gelince demiştin ama sanırım hiç zamanı gelmeyecek ve seninle gömülecek benle ilgili içindeki herşey... Gördüğüm kadarıyla yada hissettiğim kadarıyla sen çözümü dışarda aramaya devam edeceksin. Ama unutma ki sorun senin içinde. Sen aslında kandinden kaçıyorsun. Senden başka kimse sana cevap olamaz. Çözüm her zaman sorunun içinde saklıdır. Sen çözümü dışarda aradığın sürece daha çok can acıtacaksın. sen güçlü olduğunu düşünüyorsun ama her geçen gün senden de bir şeyler eksildiğini unutma. Umarım kendi derinliklerine inip çözümünü bulabilirsin ve umarım bir gün sevmeyi öğrenirsin. Aşkta güçlü güçsüz yoktur. Aşk kendisi zaten büyük bir güçtür ve peşinde sürükler. Aşık olmadan bunu anlayamazsın. Bu nedenle aşıkların yaptıkları sana hep saçma gelir. Oysa sen hiç aşık olmamışsın ki. Aşk insanı alıp götürür. Sen hiç akıp gitmemişsin ki. Seninki aşka inanmayıp aşksız kalmamak gibi birşey. Aşka inanmadığın için hep bir tedirginlikle seviyorsun. İnsan tedirginken aşkın büyüsüne nasıl kapılsın. Bak yine yazmışım da yazmışım. En azından mavi sayfalar bitsin diye mi uğraşıyorum ne. Baksan koca defter ziyan oldu. Umarım defterimi ziyan etmezsin. Bana hiç söyleyemediklerini umarım bu deftere söylersin. Artık bu deftere sen devam edeceksin. Benle yada bensiz, senle yada sensiz... İçinden ne geçiyorsa onu yazacaksın. Kimse bilmeyecek yazdıklarını, sadece sen ve bu kırmızı kaplı defter bilecek içindekileri. Tabi bir de buraya kadar yazdıklarımı ben bileceğim. Düşündüm de bir yıl bile dayanamadık birbirimize :) Ama sanki senelerce yaşamış gibiyim seninle ne garip değil mi? Şimdi ne yapıyorsun kimbilir. Defteri elime aldım ve az sonra senin için paketleyeceğim. Uzun zamandır mutlu olamıyordum ama sen mutlu olacağın için mutluyum bugün. Bakalım içime bıraktığın bu sevgi tomurcuğu kimde filizlenecek. İçimde delicesine büyüyen bu yüreği bir daha kime açacağım. Benim kadar yüreği geniş, kanına dünya bulaşmamış biri var mı, yoksa ben hep yalnız, yapayalnız mıyım? Kim bilir? Sonsuza Kadar... " Ve defteri kapatıp paketledi. Ertesi günün hayalini kurarak uykuya daldı. Sabah erkenden kalktı ve hazırlanıp evden büyük bir süratle çıktı. Yine ona has o küçük adımlarla hızlı hızlı yürüyordu zamana sığabilmek için. Elinde kocaman bir torba, içinde Neco'ya aldığı süpriz mont ve küçük kırmızı kaplı defteri... Uzun zamandır ilk defa mutlu hissediyordu kendini. Mutluydu çünkü bu gece Neco'yu mutlu edecekti. Bir türlü bulamıyordu şu pastahanenin yerini. En güzel, en taze pastayı almalıydı. Herşey kusursuz olsun istiyordu. Ve pastahaneyi buldu sonunda. Pasta meselesini de çözdükten sonra Gonca ile buluşmak üzere yola koyuldu. Nedense doğum günü evine yalnız gitmek istemiyordu. Gonca ile yıllardır aynı evi paylaşıyorlardı ve şu anda en büyük destekçisiydi. Doğum gününe de Gonca'yla gitmeye karar vermişti. Birlikte kapıyı çaldılar... Kapıyı açan Neco oldu. Sevinmişti sanki geldiklerine yada öyle zannediyordu. Tanıdığı, tanımadığı bir çok kişi vardı içerde. Özellikle de kızları süzmüştü çaktırmadan. Yeni bir sevgili edinmiş olamazdı herhalde bu kadar kısa bir sürede. Bu düşüncelerin hepsini kovaladı aklından. İçerden elinde yaşpasıyla Volkan'ın ( Neco'nun ev arkadaşı ) gelişi herkesin bakışlarını kapıya yöneltmesine neden oldu. Neco da uzun zamandır ilk defa mutlu gözüküyordu. Mumları üferken Neco'nun ne dilediğini öğrenmek için neler vermezdi... Artık aldığı hediyeyi vermesinin sırası gelmişti ama en son vermek istiyordu. Hediye bahanesiyle sarıldıklarında bu anın diğerlerinin hadiyelerini uzatmasıyla bölünmesini istamiyordu belki de. Ve planladığı gibi en son verdi hediyesini. Neco hediye karşısında hem çok şaşırmış hem de ne kadar belli etmememeye çalışsa da biraz mahçup olmuştu. Sarıldılar... Ne kadar da güzeldi ona tekrar sıkıca sarılabilmek. Zamanı durdurmak istedi o an ama olmadı. Bu sarılışın ardında tüm gücü kesilmişti sanki. Gülümsemeye çalışsa da delicesine ağlamak geliyordu içinden. Biri dokunsa ağlayacaktı sanki, bu nedenle gece boyunca hiç konuşmadı. Saat geç olmaya başladığında herkes teker teker dağıldı. Emre o gece için babasından arabayı almış olduğundan Gonca ile ikisini eve Emre bırakacaktı. Son anda Neco da gelmeye karar verdi. Arabada hiç konuşmadılar. Evin önünde arabadan indiklerinde bir kez daha sarıldı Neco. Bu sefer ki daha bir sıkıydı daha bir sıcaktı sanki. Öyle bir sarılmıştı ki Neco, bir anda hala sevgililermiş gibi gelmişti. Kesinlikle iki iyi arkadaşın sarılması değildi bu. O anda Neco'nun omuzlarında hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi içinden ama boğazı düğüm düğümdü. Ne ağlayabiliyordu, ne gülebiliyordu, ne de konuşabiliyordu. Sadece iyi geceler diyebildi... Evden içeri adımını attığında boğazını sıkan o düğüm çözülmüştü ve hıökırıklara boğuldu. Ağladı, ağladı, ağladı...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |