"Sevgi bilmekten doğar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
İstanbul Boğazı?nın kokusu geldi birden burnuna. Kaçarcasına gitmişlerdi İstanbul?a ve yanlarında kafa dengi iki arkadaşları daha vardı. O rahatsız tren yolculuğu bile güzel gelmişti o zamanlar. İstanbul2a oldukça zengin bir arkadaşlarının daveti üzerine gitmişler ve ternden iner inmez boğaza nazır bir eve sahip , kendilerinden yaşça büyük olan arkadaşları Eşref?in evine lüks bir jipin içinde çılgınlar gibi uçarak gitmişlerdi. Akşamın planı hemen yapılmıştı. O akşam İstanbul?un altını üstüne getirmeye kararlılardı. Bunları düşünürken gözleri İstanbul?dan o muhteşem gece öncesi aldığı beyaz ayakkabılarına ilişti. Ne kadar da büyük bir neşeyle almıştı onları cebindeki son parayla. Eşref o akşam onlara ellerini ceplerine sokma fırsatı vermemişti. Sabahlara kadar delicesine eğlenmişlerdi. Hele o romantik danslarını unutabilir miydi hiç... Beraber dans ederlerken dünyanın en muhteşem cümleleriymiş gibi gelmişti Neco?nun kulağına fısıldadığı sevgi dolu cümleler. Pahalı bir barda eğleniyor olamalarından dolayı herşeyin fiyatı da ona göre ayarlanmıştı elbette. Neco belki de hayatının en pahalı gülünü almıştı ona ve eve dönerken arabada söylediği sözlerle o gülün manevi değerini de arttırmıştı. Çünkü Neco?nun gül aldığı ilk kız olarak tarihe geçmişti o gece... Bu düşünce yüzünde hafif bir tebessüme neden oldu ve gözleri o akşam Neco?dan aldığı gülü aradı odanın içinde hemen. Kitaplığının rafındaki kurumuş güle uzun uzun baktı. O geceden kaa elindeki tek hatıraydı o gül. Bir elinde gül ve bir elinde canından çok sevdiği Neco ile sabaha karşı o boğaza nazır muhteşem eve geri dönmüşlerdi. Evet ev belki çok lüks olabilirdi ama henüz Eşref eve yeni taşındığı için yatacak bir yatak bulmak zordu. Salonda bir kanepe, b,r televizyon ve üç yer mindrinden başka eşya yoktu. Tabi ev kalabalık olduğundan nasıl yatalım telaşı başlamıştı. Aklına o üç tane yer minderi geldi hemen. Nasıl da becermişlerdi o üç küçük mindere sığabilmeyi. Kendini gülümserken buldu. Yanındaki ıslak selpaklarla ne kadar da uyumsuzdu suratındaki bu ifade. Biraz olsun gülümseyebilmek için hep geçmişte mi kalacaktı. Artık geçmişi düşünmeyi bırakmalıydı. Ama olmuyordu işte... Anıları bir bir sıralanıyordu ona inat. 17 Ağustos deprem kadar şiddetli bir iz bırakmıştı hayatında. Doğum gününden önceki gece kendinden geçmiş bir şekilde nasıl bulaşık yıkadığı geldi aklına. O kadar kaptırmıştı ki kendini bulaşığa Neco?nun gelişini duymamıştı bile. Neco birden ellerinden tutup salona sürüklemişti onu ve çekmeceden kalp şeklinde bir kutu çıkarmıştı. Kutuyu açtığında duyduğu heyecanı hala hissedebiliyordu. Ama o akşamdaki gibi sevinç değil büyük bir hüzün veriyordu şu anda. Duyduğu bu hüzün öyle güçlüydü ki Neco?nun aldığı yüzüğü artık takamaz hale gelmişti. Ne hayaller kurmuştu habuki. Sıradan siyah taşlı bir yüzüktü ama o gece ona evlilik teklifi yapılıyormuş hissine kapılmıştı. Ertesi gün ise Neco?nun süprizleri bitmemişti. Arkadaşlarını toplayıp yine eğlenmeye götürmüştü onu. O soğuk gecede dişleri takırdarken salıncakta uzun uzun sohbet ettiklerini hiç unutamıyordu. Ne olursa olsun yanında olacağını, peşini bırakmayacağını söylemişti Neco... Şimdi ise bu söz çok anlamsız kalıyordu. Neydi bu hle gelmelerine sebep, nerede hata yapmıştı hiç anlayamıyordu. Uyumak ve bir daha hiç uyanmamak istiyordu. Pencerenin kenarında düşüncelere dalalı saatler olmuştu belki de... Midesi acıktığına dair sinyaller verse de hiç umursamıyordu. Umursamıyordu çünkü umursanmıyordu... Aslında Neco?nun sevgisini hala hissedebiliyordu. Peki ozaman bu ayrılık kararı da neyin nesiydi? Belki de hislerinde yanılıyordu. Belki de çok bunalmıştı Neco?yu beklentileriyle. Ama sevgi karşılıklı fedakarlık gerektirmez miydi? Döndü aynaya baktı. Eskiden ışıl ışıl parlayan gözlerinin yerini kırk yaşını geçmiş ve yorgun bir kadının gözleri almıştı sanki. Yüreğindeki bütün ışığı kaybetmiş gibi hissediyordu kendini. Karanlığın ortasında kalmıştı, yapayalnız. Ne hissedeceğini, ne yapacağını, ne düşüneceğini bilemez haldeydi. Dayanamıyordu içinde yükselen bu acıya. Gözyaşları yanaklarını yakıyordu artık. Geçmişte yaşadığı o güzel günleri geri sarıp sarıp tekrar yaşamak istiyordu. Ama güçlü olamalıydı. Şu anda herşey çok anlamsız gibi görünse de bu hep böyle devam edecek değildi herhalde. Yani öyle umuyordu. Neco?nun yaklaşan doğum günü geldi aklına. Onun doğum gününü kutlayabilecek kadar bile sürmemişti ilişkileri. Şimdi tamamlayamadığı ve tamamlamak istediği bir tek şey vardı o da doğum gününde ona çok sevdiği o montu alabilmek. Kendi doğum gününde Neco ile çok mutlu etmişti. Ne olursa olsun Neco ile çok mutlu günler geçirmişlerdi. En azından bu mutlu günlerin anısına onu doğum gününde mutlu etöeliydi. Zaten ayrıldıklarından beri Neco?nun da iyi olduğu söylenemezdi. Kendini iyice gece hayatına vermişti. Sabahtan akşama kadar uyuyor, akşam arkadaşlarıyla geç saatlere kadar içiyordu. Bir ara sorunlardan uzaklaşmak adına İstanbul?a da gitmişti hatta. Çok fazla düşünmüştü yine, artık yatmalıydı. Yarın yapacak çok işi vardı ne de olsa... Kafasını yastığa koydu uyuyabilmek adına. Yastık her zamanki gibi nemliydi. Her gece düzenli olarak ağladığını farketti. Bu durumdan bir an önce kurtulmalıydı ve güçlü olmak için kendine söz vermeye çalışırken uyuyakaldı...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |