..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > Kâmuran Esen




24 Nisan 2003
Evli Erkeklere - Ukalâca Değil, Naçizane - Öğütler  
İşte, evli erkeklere öğütlerim.....

Kâmuran Esen


Evli erkekler! Bakın size ne di’ce’m: Evlilikte mutluluğunuzu artırarak devam ettirmenin sırlarını; eşinizin sizi ilk günki gibi büyük bir aşkla sevmesini sağlamanın ve daha da önemlisi eşinizi mutlu etmenin yollarını öğrenmek ister misiniz?


:CDJJ:
Dergilerde, gazetelerde, mecmualarda sık sık, evli kadınlara öğütler veren yazılar okurum. Erkeği yuvaya bağlamanın, onu mutlu etmenin, ilk fırsatta kendisini dışarıya atmasını önlemenin - veya ne bileyim - erkeğin eşini ilk günki gibi büyük bir aşkla sevmesini sağlamanın yollarını gösteren ve dolayısıyle kadınlara öğütler veren yazılar. Bazen öyle ileri giderler ki bu yazılarda, biz kadınlara saçma sapan öğütler bile verirler. Bunlardan birini hiç unutmam: ” Eşinizin sigara paketinin içine, - Seni seviyorum! - diye yazdığınız bir pusula koyun.”.......Ne kadar çocukça!.....Sonra kazara birileri görecek; “ Aaaa ! Adama bak ! Evli barklı olmasına rağmen, birilerinden aşk mesajları alıyor. ” diye kendisini suçlayacaklar. Pusulanın eşine ait olduğuna kim inanır ! Haydi ayıkla bakalım pirincin taşını.

Evlilikle ilgili öğütler nedense genellikle kadınlara verilir. ” Yuvayı dişi kuş yapar. ” diye kadınları pohpohlayarak ( Önce “ yağlayarak ” şeklinde yazmıştım, sonra değiştirdim.), destan gibi öğütler verirler. Sanki erkekler her an başka bir kadına gitmeye hazırlarmış da, yuvayı hemen terkedeceklermiş gibi........ Gitmek isteyeni zorla tutamazsın ki ! Ya da ne kadar tutabilirsin!

Uzun lâfın kısası, kadınlara verilen öğütlerden artık bana gına geldi.....Düşündüm düşündüm, otuz yıllık evli bir kadın olarak, ben de evli erkeklere öğütler vermeye karar verdim. Çünkü, kadınlar kadar erkeklerin de öğüde ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum.

” Evli erkekler ! Bakın size ne di’ce’m: Evlilikte mutluluğunuzu artırarak devam ettirmenin sırlarını; eşinizin sizi ilk günki gibi büyük bir aşkla sevmesini sağlamanın ve daha da önemlisi eşinizi mutlu etmenin yollarını öğrenmek ister misiniz ? Cevabınız “ evet ” se, sabırla ve dikkatle okuyun lütfen.

İşte, evli erkeklere öğütlerim ( Ukalâca değil de naçizane ):

* Eşinizin doğum gününü asla unutmayınız. Eşinizin doğum gününü unutmanız, öyle araba taksitini ödemeyi unutmanıza benzemez....... İllâ ki hediye almanız gerekmiyor canım! Ona söyleyeceğiniz birkaç güzel söz, yanağına konduracağınız bir öpücük, onu çok mutlu edecektir.

* Eşinizin doğum gününü hatırladığınızda da kendisine çelik tencere, duvar saati, katalitik soba gibi acayip hediyeler almayınız. Hani derler ya, “ Eşeğe cilve yap demişler, tekme atmış.” diye; sakın ha ! Demem o ki; attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değsin. Böyle hediyeler almanız, inanın ki unutmanızdan daha fazla incitici olacaktır. “ Ayı eniğini okşarken öldürüvermiş. ” misali olmasın yani.

* Kendisine , hiç olmazsa arada bir “ Seni seviyorum.” deyiniz. Bakın, kulağa ne hoş geliyor ! .....Ona vereceğiniz sevgi bedavadır, unutmayınız. Yani masrafsız.

* Eşiniz yeni bir giysi giydiğinde, saçını kestirdiğinde veya boyattığında ; ondaki değişikliği farkediniz. Bunları farketmek için de eşinize sevgiyle bakınız. Dinlenmek için kanepeye uzanmışsınız da, öylesine boş gözlerle tavana bakıyormuşsunuz gibi eşinize bakmayınız.

* Okuduğunuz gazeteleri, ters çıkarılmış bir giysi gibi ortada bırakmayınız lütfen. Eşinizin on tane eli yok ki! Kadıncağız hangi birinize baksın ! Katlayıp yerine koyunuz. Bu, ancak yarım dakikanızı alır.

* Yemek masasında, özelikle kahvaltıda gazete okuma alışkanlığınızdan ve sanki eşiniz konuşuyor siz de dinliyormuşsunuz gibi arada bir “ Hı- hı! ” deme huyunuzdan vazgeçiniz. Gazetenin eşinizle aranızda bir duvar oluşmasına izin vermeyiniz. Çünkü biliyorsunuz ki gazeteler şeffaf değil.

* Yemekte, arkanızdan sanki Amerikan askerleri kovalıyormuş gibi alelacele karnınızı doyurup, eşinizden önce masadan kalkıp, tv’nin karşısına kurulmayınız. Servis yapmak için sofraya defalarca oturup kalkan eşinizin yemeğini bitirmesini bekleyiniz. Onu sofrada yalnız bırakmayınız.

* Yemekten sonra eşinize “ Eline sağlık karıcığım !Yemekler çok güzeldi! ” deyiniz. Bunu söylemek hiç zor olmasa gerek.

* Eşinizin özenle hazırladığı yemeği büyük bir iştahla yerken, eşiniz “ Nasıl olmuş? Beğendin mi hayatım? ” diye sorduğunda; buz gibi ve monoton bir sesle ,” Hı hı! “ deyip geçiştirmeyiniz. Biraz lügat parçalayınız. “ Hımmmmhıhhhh! Çok güzel. Ellerine sağlık karıcığım. Sen yaparsın da güzel olmaz mı hiç ! ” falan deyiniz.

* Eve geldiğinizde; “ Karnım çok aç, çabuk masayı hazırla.” diyerek kadıncağızı telâşlandırıp, tam yemeğe oturacakken Saddam gibi ortadan kaybolup, kendinizi aratmayınız ya da televizyonun karşısına çakılmayınız.

* Hiç olmazsa eşinizin eli bulaşıktayken bari çalan telefona , kapıya bir zahmet siz bakınız. Arayan veya gelen her kimse, sizi yemez, korkmayınız. Bugüne kadar eşinizi yiyen olmadı çünkü.

* Onarım işlerinde kullandığınız ve işiniz bittiğinde oraya buraya atıştırdığınız; lâzım olduğunda fellik fellik aradığınız çekiç – tornavida – pense gibi âletlerin nerede olduğunu eşinize sormayınız. Tıpkı eşinizin size kek kalıbının, pudra şekerinin nerde olduğunu sormadığı gibi...Size gerekli olabilecek âletleri, kendiniz belli bir yere koyunuz.

* Onarım işlerinde; eşinizin cımbızını, tırnak törpüsünü, en keskin bıçağını kullanıp mahvetmeyiniz. Kendinize bir âlet çantası alınız.

* Eşinizin kaç numara ayakkabı giydiğini, giysilerinin kaç beden olduğunu bir zahmet öğreniniz. Ola ki bir gün gerekebilir.

* Bozulan muslukları onarmak, gevşeyen hatta düşen vidaları yerine takmak için, eşinizi kendinize defalarca yalvartmayınız. ” Helvayı yapalım ama; üzüm bağda, bağ da dağda, hadi tavayı komşulardan buluruz da iş unla yağda.” misali, uyduruk bahaneler bulmayınız. Eşyaların artık onarılamaz hale gelmesini beklemeyiniz. Kendinize; “ Sen çakıya sap takıncaya kadar, hıyarın vakti geçti. ” dedirtmeyiniz. Eşiniz tamirci çağırmak istediğinde; ” Ben yaparım, tamirciye ne gerek var! ” diyerek ama yapmayarak, tamirci çağırmasına engel olmayınız. Veya ilk boş vaktinizde yapınız.

* Çay tabağınızda, kahve fincanınızın içinde sigaranızı söndürmeyiniz. Size en yakın yerdeki kül tablasına uzanınız.

* Eşiniz konuşurken dinler gibi görünmeyiniz, gerçekten dinleyiniz.Yoksa, aynı şeyi ikinci kez söylediğinde; “Aaaaaaa ! Öyle mi? Daha önce neden söylemedin? ” diyerek, eşinizi dinlemediğinizi teyit etmeyiniz, kendi kendinizi ele vermeyiniz...... “ Çingene marifetini söylerken, hırsızlığını ele verirmiş.”

* Eve gelir gelmez tv’nin esiri olmayınız. Size birşeyler söylemek için ağzını açan eşinizi her seferinde, “ Bir dakika ! Film izliyorum.” diyerek susturmayınız. O anda eşinizin; ağzınıza götürdüğünüz çayınızda veya kahvenizde yabancı bir madde gördüğünü söylemek üzere olduğu ihtimalini düşününüz. Yani en azından.

* Onca gömleğiniz temiz ve ütülü dururken, kirli olan gömleğinizi giymek için çocuklar gibi diretmeyiniz. Temiz gömleklerinizin suyu çıkmadı ya !

* Eşiniz her ayağa kalktığında, sanki koltuğunuza yapışmışsınız da kalkamıyormuşsunuz gibi “ hazır ayaktayken ” diyerek, kendisinden sürekli bir şeyler istemeyiniz. Bazen kendi ihtiyaçlarınızı kendiniz görünüz. Karıncanın çalışkanlığını örnek alınız.Unutmayın, hareket etmek daima iyidir.

* Evde her zaman bakımlı görmek istediğiniz eşinizin karşısında -madem öyle - siz de kaşınmayınız, geğirmeyiniz, dişlerinizi karıştırmayınız. Hatta evde takım elbise ile oturmayı deneyip, bunun zorluğunu görerek; eşinizin her zaman bakımlı olmasının, evde güzel giysiler içinde karşınızda konu mankeni gibi kırıtmasının olanaksız olduğunu böylece anlayınız.

* Çocuklarınız yanlış bir hareket yaptığında eşinize; ” Bunları bu hale sen getirdin ! ” diye bağırmayınız. “ Suç, iğde de var, yünde de var ; çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var.” Atasözünü hatırlayınız. Emin olun o zaman, tek suçlunun eşiniz olmadığını anlayacaksınız.

* Eşiniz sevinçle; “ Osman! Annemler telefon etti, yarın bize geliyorlar.” dediğinde, yüzünüzü buruşturarak “ Gene mi! ” demeyiniz. Eşinizin hevesini kursağında bırakmayınız. “ Lâkırdı bilmeyen hödükler, sönmüş ateşi körükler.” misali, yanlış sözler sarfetmeyiniz. Gülümseyerek; ” Yaaa! Öyle mi? Ne güzel! Özlemiştik zaten.” diyerek, sevinmiş gibi görününüz. Hatır için çiğ tavuk eti bile yenebileceğini unutmayınız.

* Evi dağıtmak için çaba sarfetmekten artık vazgeçiniz. Aldığınızı aldığınız yere koymayı hiç ihmal etmeyiniz. Özellikle arabanızın anahtarını ve gözlüklerinizi ikide bir eşinize aratmayınız.

* Eşiniz size seslendiğinde; gözünüzü tv’den ayırarak veya başınızı okuduğunuz gazeteden kaldırarak, yani eşinizin gözlerine bakarak “Efendim canım” (meselâ yani) deyiniz.

* Canınız meyve istediğinde eşinize “ Meyve yok mu? ” deyip, dolaylı yoldan meyve isteyeceğinize; “ Meyve getireceğim, sen de ister misin? ” diyerek buzdolabının yolunu tutunuz. Hiç olmazsa haftada bir defacık bunu yapınız.

* Eşinize, lokantada bir garsona seslenir gibi seslenmeyiniz. Sesinizi biraz yumuşatınız. Kendisinin isminin sonuna “ canım ”, “ hayatım ”, “ güzelim ” gibi hitaplar getirmeyi deneyiniz. ( Bu konuda romantik Türk Filmlerinden yararlanabilirsiniz. ) Hem unutmayın: “ Kör Allah’a nasıl bakarsa, Allah da köre öyle bakar.”

* Çayınızı elinize veren eşinize; kaşlarınızı çatarak ve sanki imtihan eder gibi “ Şeker attın mı? ” diye sormayınız. Bir zahmet çayınızın şekerini kendiniz atınız. Attığınız şekerin çayın içinde eridiğini görmek, sizi rahatlatacaktır. Lütfen deneyiniz.

* Sırf size çay koymak için eşinizi defalarca yerinden kaldırmayınız. “ Devekuşu uçmaya gelince ayağını, yük taşımaya gelince kanadını gösterirmiş.” misali; ” Ben çayın demini ayarlayamıyorum yaaa ! ” gibi gülünç bir mazeret bulmayınız. Eşinizin çayın demini ayarlama konusunda bir eğitim almadığını, bunu deneme- yanılma yöntemiyle öğrendiğini unutmayınız.

* Eşiniz yeni bir giysi giydiğinde, saç modelini veya rengini değiştirdiğinde; bunun kendisine çok yakıştığını - yalan da olsa - söyleyiniz.....Yalandan kim ölmüş Allah aşkınıza!

* Bir yere birlikte gitmeye karar verdiğinizde, hemen ceketinizi giyip, kendinizi kapı önüne atmayınız. Hele hele ikide bir eşinize kapıdan, “ Haydi ! Nerdesin? Çıkamazsın zaten bir türlü! ” diye bağırmayınız. “ Yük altında öküz bağıracağına, kağnı gıcırdamış. “ hesabı......Eşinizin evden çıkarken; ocağı söndürmek, muslukları kontrol etmek, tv’yi kapatmak, sizin almayı unuttuğunuz araba anahtarını arayıp bulmak gibi görevlerinin (!) olduğunu unutmayınız.

* Yeni temizlediğiniz arabanıza binmek üzere olan eşinize; “Ayakkabılarını sil de gir haaaaa!” demeyiniz. Sizin; eşinizin her gün temizlediği evinizde nasıl rahat davrandığınızı; hele hele arabanın paspaslarını bile banyoda yıkadığınızı, banyoyu nasıl batırdığınızı, sigara küllerini yerlere döktüğünüzü hiç ama hiç aklınızdan çıkarmayınız........” Hindi gelecek yerden tavuk esirgenmez.” atasözünü hatırlayıp, susunuz.

* Birlikte gittiğiniz bir yerde, kalabalıkta eşinizle ilgileniniz. Hele hele çevrenizdeki güzel bayanları – hiç olmazsa eşiniz yanınızdayken - görmezlikten geliniz. ( Hülya Avşar bile olsa. ) “ Erkeğin kalbi enginar yaprağıdır, her katında bir kadın yatar.” Atasözünü yalancı çıkarınız.( Bence yalan zaten.)

* Eşinizle aynı anda sigaraya sarıldığınızda, kendi sigaranızı yakıp, çakmağı hemen cebinize atma kabalığını göstermeyiniz. Eğer dışarıdaysanız, bir yabancının gelip eşinizin sigarasını yakmasını önlemek için, önce eşinizin sigarasını yakınız...Bazı arkadaşlıkların, yalnızca bir sigara yakmakla başlayabileceğini unutmayınız. Olur mu olur. Ne demiş atalarımız: ” Beşer, şaşar! ”

* Dışarıdan eve geldiğinizde, kapıyı açan eşinizi itercesine ondan önce içeri girmek için yarış yapmayınız. Kendisinin önce girmesi için birkaç saniye bekleyiniz.......Çok sıkışmış(!) olsanız bile, dayanınız. Çocuk değilsiniz ya !

* Sizi iş yerinizden telefonla arayan eşinizin sesini duyar duymaz; “Merhaba canım!” bile demeden; “ Hıh! Söyle! ” demeyiniz. Hatırını sorup kendisiyle nazikçe konuşunuz.

* Sık sık arkadaşlarınızla dışarıda yemek yiyip geç saatte eve döndüğünüz her gece; “ Tam kalkacaktım, masaya biri geldi.” veya “ Kalkacaktım ama arkadaşlar bırakmadı.” gibi yalanlara başvurmayınız. Hiç kimsenin hiç kimseyi zorla bir yerde tutamayacağı gerçeğini eşinizin pekâla bildiğini asla gözardı etmeyiniz. “ Ev sahibi kurnaz, pastırmayı ince ince doğrar ; misafir kurnaz , ikişer – üçer yutar.” Atasözünü hatırlayınız.

* Eşinize hoş sürprizler hazırlayınız. Bu hoş sürprizlerin neler olabileceği konusunda, birazcık kafa yorunuz. Bunun, süper lige kafa yormaktan daha az yorucu, daha önemli ve gerekli olduğunu düşününüz. Sonunda mutlaka ve size özel sürprizler bulabileceğinizi göreceksiniz. İnanın hiç zor değil.

* Kilo vermek için rejim yapan eşinizin çabalarını farkediniz, onu destekleyiniz. “ Yaşın kaç oldu senin ! Bu yaşta ne rejimi ! Manken mi olacaksın? ” gibi incitici sözler sarfetmeyiniz. ”Aslında bu halinle de güzelsin hayatım. Ama kilo verince kendini daha hoş hissedeceksen o başka.” falan deyiniz. ” Buğday ekmeğin yoksa, buğday dilin de mi yok? ” atasözünü anımsayınız.

* Pantolonunuzun çamurlu paçalarını, evin baş köşesinde fırçalayıp, eşinizi çileden çıkarmayınız.

* Yıllardır aynı çekmecede duran çoraplarınızın nerede olduğunu ikide bir eşinize sormayınız.

* Çekmeceleri kapatırken, çamaşırları nasıl olup da çekmeceden dışarı taşırmayı başardığınızı kendinize sorunuz. Ve bu alışkanlığınızdan vazgeçiniz.

* Uzun zaman mutfaktan salona dönmeyen eşinizi merak ediniz. Veya merak etmiş gibi davranınız. Bir ara yanına gidip; “ Nerelerdesin canım? ” deyiniz. Yardım etmek gibi bir âdetiniz olmasa bile; “ İşin bitmedi mi ? Sana yardım edeyim mi hayatım? ” falan deyiniz. Belki yutar, belli mi olur!

* Kazara halıya döktüğünüz sigara külünü, - eşinizin görmez tarafından - elinizle dağıtarak kaybedeceğinizi ve bunu eşinizin anlamayacağını zannetmeyiniz. Hiç olmazsa, temizlemesi için eşinize haber veriniz.

* Eşinizle birlikte dışarı çıktığınızda, çevrenizdeki erkeklerin eşinize bakıp bakmadıklarını kontrol etmek için gözlerinizi, yabancı erkeklerin yüzlerinde öyle kap-kaççı gibi fıldır fıldır dolaştırmayınız. Hele hele bu konuda eşinizi – şöyle çaktırmadan – kontrol etmek gibi bir hataya düşmeyiniz.

* Akşamdan sonra, televizyonun kumandası sanki elinize yapışmış gibi davranmayınız. Kumandayla değil eşinizle evli olduğunuzu hatırlayınız. Zaman zaman kumandayı elinizden bırakınız. Eşinizin izlemek istediği bir program olabileceğini veya sizinle sohbet etmek isteyebileceğini unutmayınız.

Otuz yıllık evlilik tecrübelerimden yararlanarak ve cesaret alarak evli erkeklere yukarıdaki öğütleri verdim. Sevgili evli erkekler! Yukarıdaki önerileri uygulayıp uygulamamak tamamen size kalmış. Hayatınız da sizin, evliliğiniz de. Ben sadece mutluluğunuza bir katkıda bulunmak istedim.Yoksa bana ne!

Ha! Unutmadan söyleyeyim: ” Evli kadınlara öğütler yok mu? ” diyorsanız eğer, yok!.........Çünkü, yukarıda da söylediğim gibi gazetelerde, dergilerde, mecmualarda yüzlerce kez ve sayfalarca yazıldı, çizildi kadınlara öğütler. Hem de pehlivan tefrikası gibi. Öyle ki bu öğütlerden, bir kadın olarak bana gına geldi. Öğütlerin “erkekler” le ilgili bölümü eksik bırakılmıştı. Ben yalnızca o eksiği tamamladım. Hepsi bu!

Evli erkeklere son bir öğüt: Bu yazıyı eşlerinize okutmayınız.Yazıyı okuduktan sonra sizdeki olası değişimlerden (inşallah) mutlu olacak eşinizin bana değil size minnettar kalmasını sağlayınız........Eşinizle birlikte nice mutlu yıllara!


.Eleştiriler & Yorumlar

:: :-((((((((((
Gönderen: abdullatif / istanbul
14 Mayıs 2003
çok ama çok üzgünüm sevgili gülengül...elbette ki güzel yazıyorsunuz ..bu sizin içinizden gelen allah vergisi bir kabiliyet..ancak efendim ben bu yazınızı çok talıhsizce buldum...keşke yazmasaydınız..bakınız size katılanlar sadece bayanlar( biraz düşününüz lütfen)alınmak yok..bu sizin bir eseriniz ,benim se özgür düşüncem..inciltici olmuş efendim...ve tekrarlıyorum yazmamış olmanızı dilerdim.. güzel gönlünüzden düşünlere saygılıyım siz bilirsiniz tabiiki.. sevgilerle kalınız

:: Minik bir nokta...
Gönderen: Ercüment Adalıoğlu / İzmir
14 Mayıs 2003
Tespitlerinizi, -her ne kadar bu konuda bir deneyimim olmasa/olmayacak olsa bile- kendime ait gözlemlerle incelediğimde, hem gülerek hem de biraz üzülerek katıldığımı gördüm. Deyim ve atasözlerini 'cuk' diye yerlerine oturtmanızı ise çoğu kez gülümseyerek ve hayran olarak takip ettiğimi belirtmeliyim. Fakat minik bir nokta, içimdeki duvarlara çarparak dışarı çıkmak istedi ve ben de kalkıp ona o izni verdim. Özgür kaldığında bana dönüp dedi ki: "Sevgide koşul yoktur." Elbette ben de, duvarlarıma çarpıp çarpıp beni rahatsız eden ve az öncesine kadar suskun bir esir olan o minik haylaz noktaya dönüp "Ha?! Ne diyorsun" diyerek de hafiften onu güzelce bir azarladım. Fakat o minik nokta demir bir bilya formatındaydı ve çarptıkça acı verecek darbeler atabilecek kadar da kendini önemsiyordu ve tüm bunları yaparken "Sevgi koşulsuzdur" diye bağırmaya devam ediyordu. Sanırım minik noktayı anlamış olmalıyım ki, birden duruldu ve içime, ait olduğu yere usulca sokuldu. Şu an belki artık içim hiç acımıyor fakat biliyorum ki; ister evlilik ister başka bir mantık taahhütnamesine dayalı olsun veya kefilsiz senet olmaz hesabı şahit ve görgü tanıkları gerektirebilecek bir başka ilişki biçimi olsun, tükenip tükenmeyeceğini anlamak için insanların illa da gözlerinin arkasından bakan hassaslıklarının incinmesini duyumsamaktan artık yorgun düşüyorum. Umarım sizi birazcık dinlerler ve sevginin koşullara göre değişmediği, biz bilincine ait katıksız bir yaşam biçimi olduğunu anlayacak yetkinliğe sadece bakmakla yetinmezler. Sevgiyle...

:: Ne önemi var.
Gönderen: latin / Kara
29 Nisan 2003
Hediyenin!!! Hani gaye hatırlanmaktı... İtiraf edeyim çok güzel gözlemcisiniz. Lakin sizi eşinizin ağzından dinlemek lazım. Bir düğüne giderken, niye en şık kıyafetler ve iki saat süslenmeler??? Orada sevdğin biri mi var? İlk göz ağrın, falan. Saygılar. Pardon, unutmadan sizlere verilecek öğütler, inanın klavyenin tuş basım dayanımını aşar. Klavyemi seviyorum.!?

:: :)))))))))))))))))))))))))))))))):))))))))))))))))
Gönderen: Tayyibe Atay / Bolu
28 Nisan 2003
Merhaba Kamuran!..Yazını ağzım yırtılırcasına gülerek ve hayıflanarak okudum canım.Sıkıntılarım kayboluverdi,inanmazsın!..Ben var ya ben,hep erkek olarak yaşamayı,bir daha dünyaya erkek olarak gelmeyi düşünmüştüm.Lakin bu yazını okuduktan sonra vaz geçtim bu dileğimden.Ne kadar çok şeyler yapması gerekirmiş meğerse erkeklerin:)))))Keşke şunu da yazsaysın bir madde:UYANIKKEN EŞİNİZLE SIRT SIRTA,UYURKEN YÜZYÜZE OLUNUZ:)))))Sevgilerle...

:: Tebrikler
Gönderen: Gözde Kılıç / ANKARA
28 Nisan 2003
Yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum. Doğrusu atasözlerini ve deyimleri bu kadar yerinde kullanan başka bir yazara ben rastlamadım. Sayenizde atasözlerimizi yeniden öğreniyoruz. Zaten öğretmen her daim öğretmendir öyle değil mi? Ellerinize sağlık. Bu arada bu kadar güzel bir belirleme herhalde 30 yıllık evlilikten sonra anca yapılabilirdi. Merakımı da yenemiyorum; eşinize okuttunuz mu? Yok, işe yarıyor mu diye soracaktım da. Sevgiler.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
İstanbul Sizin Olsun
Fatma Nine'nin Günlüğü - 9
Can Dündar'a Neden Küstüm?
Rahatımızı Bozan Birileri Olmalı Yanımızda
Fatma Nine'nin Günlüğü - 8
Sinir Olduğum Tipler - 6
Üşür Yalnızlığımız
Küçük Yerde Yaşamanın Zorlukları
Çocuklarımızı Anlayabilmek
Dün Gece Bir Rüya Gördüm - 2

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güzel Dilimiz Türkçe
Kızım Sen Avukat Ol!
Atatürk'e Mektup
Ben Birazcık Deli miyim?
Öğretmenler Günü
Mudurnu'da Bir Günlük Gezi
Yeğenime Yaptığım Peynirli Börek Tarifi
Bişim Efde Heykes Bi Asayip...
Kaybedecek Hiçbirşeyi Olmayana / Ölüm...
Canı Sıkılmak Nasıl Birşey?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.