Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Artık düşünemiyoruz , düşünenler de derin düşünemiyor , derin düşünenler de saf düşünmeyi beceremiyorlar. Saf düşündüğü iddia edilenlerde dini , yada başka bir takım fraksiyonların kalıplarının tutsağı adeta. Tamam belki yeni bir Felatun yada Socrat beklemek fazla romantik gelebilir kulaklarınıza. Yada yeni bir Farabi yahut Mansur. Ama eski imparatorların zeki vezirleri , padişahların vakur lalaları yada kumandanların savaş meydanlarında verdikleri ani bir takım kararlarla adını tarihin sayfalarındaki taşıdıkları anları bir düşünün. Birde Çöl Ayısı Swarskoph’u (adı her nasıl yazılıyorsa artık) Bülent Ecevitin Veziri Hüsamettin beyi yahut Muhteşem Süleyman’ın göz bebeği Cavit beyi. Buyurun siz kıyaslayın bayanlar baylar. Bundan yaklaşık yüz yıl sonra günümüze ait bir sürü olay ve teknolojik gelişme saygıyla anılacak olabilir. Mesela bilgisayarlar , hızla yayılan Internet ağının hayatımıza etkisi kolaylıklar , yeni alışkanlıklar , sosyal açılımlar vesaire. Ya insan ırkının nadide temsilcileri kim olacak ? Yaşadığım çağın temsilcisi olarak sayılacak insanlar arasında yer alacak isimleri düşündükçe birkaçı dışında (madonna , maradona , muhammed ali , george hagi , Castro , Megg Ryan , bide ben vb...) çıldıracak gibi oluyorum. İnsani üretkenliğin önünün sistem tarafından tıkandığı gerçeğini bilmek de rahatlatmıyor beni. Zira sistem de insanların eseri o zaman istediğimi yapmışız yani başarmışız diyebilecek kadar salak biri olsam keşke. Yada bunu direk yada dolaylı olarak söyleyen salaklarla aynı çağda yaşamıyor olsam mesela. Çağımız insanı birey olarak içinde yaşadığı toplumdan gerçekten farklı mı ? Yoksa edindiği entelektüel birikim stil olarak benzer yaşamlar sürse de diğerleriyle fikren farklı olmaya mı itiyor insanları. Bireyleri farklılıklar mı yabancılaştırıyor birbirlerinden ; yoksa farklı olma isteği bireyi kendine mi yabancılaştırıyor anlamadım. Misal ben : Düşündükçe içinden çıkamadığım bir konuyu yazmaya kalkışıp ; hatta yetinmeyip bunu sizinle paylaşabilecek daha da abartarak içinde yer yer ahkam kesebilecek kadar küstahlaşabiliyorum. Buyurun bakın okuduğunuz satırlar bunun en büyük delili. Ama nedense konunun tam bu noktasında aklıma edebiyat öğretmenim Bekir Süslü bey gelir ve bariton sesi çınlar kulaklarımda. “Konuyu dağıtma oğlum Gültekin”. Evet kafamı kurcalayan aslında bilmem kaç sene sonra kuşağımızın ya da devrimizin anılacağı isimlerin başarısı yada kalitesi üzerinde keder yada böbür ticareti yapmak değil elbet. Bu gün neden düşünemediğimiz konusunda birkaç kelam etmek. • İlk olarak düşünülebilecek ana konularda eskiler baya bir kafa yormuş kelam etmişler. • • İkinci olarak o zamanın düşünürleri devirlerinin tüm bilimleri hakkında kendilerine göre etraflıca sayılabilecek düzeyde bilgi sahibiymiş (e bilgi azmış haliyle mesela Diojen ortaokulda İnkılaptan kalma derdi olmadığı için fazlaca stres yapmak zorunda kalmamış olsa gerek) • • Sonra hayatımızı kolaylaştıran gereçler varolmadığı için insanlar daha çalışkanmış ve bu çalışkanlık beyinlerine de sirayet etmiş olsa gerek. • • Ha bide hormonlu gıda yemedikleri için günümüz mongol ırkına mensup değiller oda bilinen bir durum elbetteki. Birazda ciddi şeyler söyleyecek olursak insanlar o zamanlarda kendilerini daha bir düşünmek zorunda hissediyor olsalar gerek. Özelliklede adını bu güne taşıyabilmiş düşünür filozof tayfası. Zira derinlemesine düşünen her beyin şunu rahatlıkla algılayabilir ki (yoksa ben mi yanılıyorum allaaaşkına öyleyse söyleyin) insan kendini değerli gördüğü bir topluluk içerisinde daha düşünceli sakin ve erdemli geçinir. Örneğin sizden büyük ve bilgili olan insanların yanında alçakgönüllü ama yaşça küçük kuzenlerin (çoluk çocuğun ) yanında Konfiçyüs gibi takıldığınız olmuştur pekalada. En çok da düşünceleriniz determine edebileceğiniz bir bilgi kaynağı yada bilgisine son derece güvendiğiniz birini bulduğunuzda cır cır konuşup anlatmanıza ve o kişinin başını hafifice onaylarcasına sallamasının size verdiği o büyük keyfe ne demeli. Kısacası bildiklerimiz kafamızı karıştırdıkça öğrenme güdümüz kamçılanmıyorsa birey sığır arası çizgide benim gibi gidip geliyorsunuz demektir. Zira ben şu anda yazdığım şeyleri ne demeye yaptıysam salak bir driver sitesinde tek kelimesini bilmediğim çek dili metinlere aptal aptal bakarken akıl ettim. Bilmediklerimin ezikliği boynumda sağır bir kantar olmasa da şairin dediği gibi bildiklerimin içinden sizin yararınıza olup da yapamadığım varsa affedin lütfen. [bakınız açıklama bir ] Zira günümüzde buraya kadar anlattığımdan kendi anlayabildiğim kadarıyla filozofluk pek revaç bir olay değil. Bu nedenledir ki zaten bu yazıyı buraya kadar kimsecikler okumaz ben şimdi burada saçmalasam mesela (dübürüf dübürüffff) yazsam kimse görmez. Amaç metin uzun olsun. Adam olaya girmiş hatta almış yürümüş desinler desem. Ve sözlerime son verir kene de biraz imla hatası yapıp güzel Türkçe’mizi taciz etsem azıcık ne olur sanki ? Hem bilmiş bilmiş konuşmuş hem de halt etmiş olurum di mi ? Olsun ben de ( buradaki “de” ayrı olacak zira “dahi” anlamında ki “de” dir kendisi) insanım. Beşer şaşar. Ama lütfen siz şaşmayın düşün biraz lütfen. Düşünceli olsanıza biraz kardeşim yaaa.... Saygılar...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gültekin BAYIR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |