..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden başka birşey değildir. -Henri David Thoreau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Gültekin BAYIR




7 Şubat 2005
Soru  
Ulu bilge dediğin...

Gültekin BAYIR


3 gün önce Yolun atla gelinebilecek kadar düz olan kısmı bitmişti. Orta yaşlı tıknaz adam atından inip yolluk dolu çantayı omzuna astı. İyi yürekli bir adamdı, atın köye geri dönmesi için kabasına bir şaplak vurmak dahi içini burktu bir parça. Yürümeye


:CIFC:
Yüksek tepeden, patikanın genişleyip iki tarafı renkli çiçekler ve bodur ağaçlarla çevrili, küçük taşlarla döşeli olan yolu her gördüğünde, buranın kendiliğinden oluşmuş doğal bir bahçe görünümünü nasıl aldığına bir türlü akıl erdiremiyordu yaşlı bilge. Halbuki sekiz yüz yıldan fazladır orada oturuyor ve her gün düzenli olarak o manzarayı izliyordu. Bu küçük mağara ve yüksek tepenin ziyaretçilerinin kim olduğu, ne zaman geleceği, neler soracağı gibi her şeyi bilmekten sıkılmıştı aslında.

İki yanında kalın gövdeli meşe ağaçlarının dizildiği kızıl topraklı yolu, büyük yeşil kayayı ve gün batımını arkasın alıp günlerce yürümesi gerektiğini.

Bilge nasıl birisiydi acaba? Nasıl biliyordu her şeyi? Asıl önemlisi madem soruyu da cevabı da biliyordu neden insanların gelip sormasını bekliyordu? Hadi gelmelerini bekliyordu beklemesine de sormalarını neden bekliyordur ki? Acaba bilge onun sorusunu da biliyor muydu? Ya sorunun cevabını...? Gün ağardı.

2 gün önce

Neredeyse iki gündür yürüyor olmasına karşın nasıl bu kadar az yorulduğunu düşünüyordu adam. Bir yandan da bilgeye sormayı düşündüğü soruyu nasıl sorması gerektiğini. Acaba bilgenin vereceği cevap onun için yeterli olacak mıydı? Bir yandan bilgeliğine başvurmaya gittiği adamı yargılıyor, bir yandan da yürümeye devam ediyordu. Endişeli bir gülümseme ile durumun ironisine kaptırdı kendini. Ayaklarının sızladığını hissetti birden. Bunu bilgeye olan inancının zayıflamasına bağlayıp biraz dinlenmeye ve bilgeye duyduğu inancı artık sorgulamamaya karar verip yolun kenarındaki bir ağacın gölgesine oturdu.

Az evvel yürüdüğü yolun yerinde eğimli bir arazide ve arazinin eğimine boyun eğmiş olmasına karşın hiç bir tarafa akmayan bir nehir, nehrin üzerinde her iki tarafa da rastgele yüzen ağaç parçaları vardı artık. Rüzgar sanki tam tepeden yere doğru esmekte idi. Kafası karıştı adamın. Mor gövdeli, bariz bir biçimde sapsarı renkli dalları olan olağandışı bir ağacın ince uzun dalının ortasından adamın o güne dek hiç görmediği güzellikte bir kuş havalanıp adamın asasını tutuğu sağ elinin üzerine kondu ve “Merhaba Ahmet bey Kaf dağının tepesindeki bilgeye mi gidiyorsunuz yoksa” diye sordu. Etraf o kadar şaşırtıcıydı ki adam bu kuşun ne güzelliğine ne de konuşmasına şaşırabildi doğrusu. Evet dercesine başını sallayabildi sadece. Kuş gülümseyerek devam etti konuşmaya. “Şimdi sen bilgeye gideceksin, soracak soruların var kafanda ama sadece bir tanesini sorabileceğini biliyorsun değil mi?” Evet dedi adam. Ama kafamdaki soruları yol boyunca düşünecek ve gidene kadar en önemlisini bulacaktım. Yolun yarısından fazlasını bitirmeme rağmen hala hangisini sormam gerektiğinden emin değilim.

“Peki biraz yardım ister misin?” dedi kuş. Adam yine başını sallayarak onayladı. Anlatmaya başladı kuş adama. “İnsanlar bilgeyi yüzlerce yıldır ziyaret ederler ve ona bilmek istediklerini sorarlar. O da onlara sordukları her sorunun cevabını verir. Hem de doğru cevabı verir. O her şeyi bilir. Ama benim anlamadığım bilgeye neyi sorman gerektiğini sen nereden bileceksin?” Adam ne demek nereden bileceksin? Diyerek çıkıştı. Hayat seni bazen sorularla baş başa bırakır ve sen de bunların cevabını ararsın. Bulamayınca da bilgeye veya başka rehberlere yönelirsin. Bunu anlamayacak ne var?

Kuş tekrar adama alaycı bir tavırla baktı ve “Şimdi sen hayatın sana sorduğu sorulardan birisini bilgeye sormak için onca yolu kat ettin ve etmeye devam edeceksin? Ya bilge cevabı bilmiyorsa, ya da sana verdiği cevap doğru değilse. Sen bunu asla bilemeyeceksin”. Adam kuşa tam itiraz etmeye yeltenecekken kuş tekrar söze başladı “Bak sen önce doğdun sonra büyüdün, her ölümlü gibi öleceksin. Yani her şeyin bir sırası ve zamanı yani bir oluş biçimi vardır. Siz insanların bence hatası bu. Sadece siz insanlar cevapları ve bu cevapların doğruluğunu sorulardan daha çok önemsersiniz. Ama aslolan sorulardır. Soru olmadan cevap olmaz. Yani sorular cevaplardan daha önemlidir. Madem hayat daha önemli olanı, yani soruyu ayağınıza kadar getiriyor. Siz neden kolay olan yani cevabı için bu kadar zahmete giriyorsunuz? Sorunun doğruluğu, neden sorulduğu, neden sana sorulduğu daha önemlidir. Ve siz insanlar cevapları sorulardan daha çok önemsemekle kalmaz bazen sırf istediğiniz cevabı alabilmek için soruyu değiştirir ya da çarpıtırsınız. Mesela Siz Ahmet bey bilgeye gitmek üzere yola çıkmışsınız ama daha ne soracağınıza karar vermemişsiniz. Şimdi lütfen söyleyin bana; alacağınızı tahmin ettiğiniz cevap hoşunuza gitmeyeceği için mi soruya kesin karar vermediniz yoksa?” Ahmet bey yine bakışları ile onaylar ama bu sefer mahcup bir ifadeyle üstelik.

1 gün önce

Ahmet bey gördüğü rüyadan çok etkilenmişti. Etraf yine normale dönmüş o acayip renkteki ağaçlar ve akmayan nehir yerini yine kızıl topraklı yola bırakmıştı. Bir an geri dönmeyi geçirse de aklından hemen vazgeçti. Rüyasındaki kuşun ne demek istediğini anlamıştı. Soru varsa cevap da vardı. Hem de sorunun içerisindeydi bu cevap. Üstelik gizli de değildi. Zira “bilmiyorum” da bir soruya cevap olarak verildiğinde en az doğru cevap kadar mantıklı ve geçerli idi. Gerçekten kuşun demek istediğini kavradığında bilgeliğin cevapları bilmek değil doğru soruları bulmak ve sormak olduğunu anladı. Yolu azalmıştı. Yine biraz dinlenmeye karar verdi ama bu sefer uyanık kalmaya niyetliydi.

O gün     

Bilge patikanın genişleyip kendisini nasıl bu kadar güzel olduğu konusunda hep hayrete düşüren taş döşeli yola bakarken birinin geldiğini gördü ve irkildi. Yüzyıllardır ilk defa gelen birini önceden bilmiyor ve tesadüfen görüyordu. Aklına oraya gönderilirken söylenen söz geldi. “Bir gün biri sana gelip gerçek bir soru soracak ve o senin mesainin son günü olacak. Üstelik cevabını da veremeyeceksin o sorunun ” Bir parça hüzne kapıldı ve adamın ağır aksak ilerleyip bulunduğu tepeye yaklaşmasını seyretti bir müddet.

     Mağaranın önüne gelen adam bilgeye gülümseyerek baktı, yavaş gelmiş olmasına rağmen nefes nefeseydi. Biraz soluklandıktan sonra bilgenin yüzüne büyük bir saygıyla bakarak bir şey sorabilir miyim dedi ve bekledi.

Bilge gözlerindeki merakı gizlemeye çalışarak sor bile diyemeden başını sallayarak onay verdi misafirine.

Adam sorusunu sordu usulca.

- Ey ulu bilgem acaba sizin için yapabileceğim bir şey var mı ?


.Eleştiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: Samil Kamburoglu / , Türkiye
17 Eylül 2009
Tasvirleriniz ve soru-cevap diyalektiğine getirdiğiniz yorum güzeldi. Etkileyici bir öykü, elinize sağlık.

:: ..
Gönderen: Meryem Uçar / İzmir/Türkiye
3 Mart 2005
Kendimi bilge olarak gördüğümden değil tabii ki ama.. Başkaları için hep "bir şeyler" yapmaya öylesine alışmışım ki uzun yıllar boyunca, artık kendim için "bir şeyler" yapacağım dediğimde çuvalladım:(( Ve birileri benim için "bir şeyler" yapmak istediklerinde de afalladım.. Kimsenin benim için yapabileceği bir şey yok, olanlar yapmaya değil yapmamaya hevesliler zaten.. Hayat bazen çok tuhaf be Gültekin.. çok tuhaf.. Keyifle okudum bu yazını, kurgu güzeldi..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değişmeli

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İki Hece [Şiir]
Şiirimsi. [Şiir]
Sahiden Var mıyım? Yoksa Bu Bir İhtiyaçtan Yanılsama mı? [Deneme]
Öylesine [Deneme]
Repertuar Çalışması... Devam... [Deneme]
Karanlığın Küçük Kahverengi Lekeleri. [Deneme]
Siz Hiç Bir Kat Yukarıda Öldünüz Mü? [Deneme]
Repertuar Çalışması... [Deneme]
Yapabileceğinin En İyisini Yapmamak... [Deneme]
Yaşam Denilen Ve Kaç Bilinmeyeni Olduğu Bilinmeyen Denklem. [Deneme]


Gültekin BAYIR kimdir?

Zaman daralıyordu, adeta demir sertliğindeki grimsi akşam karartıları etrafımızdaki yerlerini alırken eksik olan metal seslerini bilinçaltımız tedarik etmekteydi. Aman tanrım buda mı olacaktı dedi Elophis. . .

Etkilendiği Yazarlar:
T-H-O-S-H-U-N


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gültekin BAYIR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.