..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Yûşa Irmak




2 Nisan 2023
Kadere Kırgın Olmak İstemeyenlere; "Viktimoloji" Öneriyorum  
Yûşa Irmak
İlk duyduğumda çokça garipsediğim hatta anlam veremediğim bir kelimeydi “viktimoloji”. Kime bu kelimeyi söylediysem ilk tepkileri hiçbir fikirlerinin olmadığı yönündeydi.


:CED:
İlk duyduğumda çokça garipsediğim hatta anlam veremediğim bir kelimeydi “viktimoloji”. Kime bu kelimeyi söylediysem ilk tepkileri hiçbir fikirlerinin olmadığı yönündeydi.

Efendim, TGRT Haber de içerik ürettiğim bir dönemde Emniyet Teşkilatı’nın özel bir birimi olan “Kriminal Dairesi”nde çekim yaparken komiser Ezgi Hanım’dan duymuştum ilk defa… İlk duyduğumda; “Nasıl yani? Böyle bir kelime mi varmış” diye içimden kendi kendime sormuştum. Hani fizyolojiyi filan biliriz de bu ne demek şimdi diye düşünmüştüm.

Çekimler için bize yardımcı olan Ezgi Hanım’dan kelimenin tam anlamını öğrendiğimde şaşkınlığım iki kat daha artmıştı. Meğer Viktimoloji’nin anlamı; “Mağdur Bilim” demek imiş… Yani kriminoloji herhangi bir suçla nasıl ki bilimsel olarak ilgilenip ele alıyorsa mağduriyetin de bilimsel olarak ele alınma şekline viktimoloji deniyormuş. Duyda inanma diyesi geliyor insanın ama bu acayip kelimeyi telefonumun not defterine yazıp sonra baya bir araştırma yapmıştım. Zaten çok eskilerden beri kimsenin ilgisini çekmeyen kıl, tüy, yün böyle yapış yapış hangi konu varsa hep ilgimi çekmiştir! Adli bilimler de öyle bildiğiniz gibi filan değil; tam anlamıyla bu alanda bir derya deniz imiş…

Kriminal dairede çalışan memur kardeşlerimizin anlattığı hikayeler, olay yerlerinde yapılan ince detay çalışmalar, kanıt bulmak için kullanılan teknik ve kimyasal malzemeler ve saatler süren araştırmalar… Burada yapılan her işin bilmi ilgilendiren bir tarafı var. Ama fakat ve velakin içlerinden en çok etkilendiğim ve kendimden de bir şeyler bulduğum viktimoloji dalını inanın daha çok sevdim diyebilirim. Bu yüzden bu makalede ilişkilendireceğim konulara göre bu başlığı şimdiden yadırgamamanızı istirham ediyorum. Zira ben bu kelime sayesinde hayatımda olup bitenleri tekrar dizayn etmeye çalıştım ve başarılı da oldum.

Nasıl mı? Anlatayım…

Bu yaşıma kadar çalıştığım şirketlerde benden hep beklenen enerjinin iki katını sarf ederek çalışmış yaptığım işin hakkını fazlasıyla yapmışımdır. Hatta öyle güzel işler ortaya çıkmıştır ki en tepe yöneticilerim tarafından yeni projeler için özel olarak görevlendirilmişimdir. İşte en son zevk alarak ve severek yaptığım TSE’nin dergisi ve TSE Öncü Çocuk Dergisi ile ilgili çalışmalarım da bunlardan biriydi. Bu derginin o yıl ki son sayısında TSE Genel Müdürü Sebahattin Bey firma yetkililerini arayıp dergide emeği geçen herkese teşekkür etmişti.
Emeği olan?
Eh tam da tahmin ettiğiniz gibi bu iki derginin; dizgisinden, grafiğine, sayfa tasarımından konu seçimine, dilinden, gramerine, renklerinden çizimlerine kadar tek başıma yapmıştım.
Türkiye’de çocuk dergileri arasında sayıca en çok basılan üç aylık bir çocuk dergisiydi yaptığım iş! Ve kendimi işe öylesine kaptırmıştım ki üç aylık o periyotta yazdığım metinleri tekrar etmekten ve okumaktan ezberler hale gelmiştim…

***

Aslında anlatmak istediğim şey yaptığım iş, karşılaştığım zorluklar filan değil! Bu başarının sizi alıp başka bir yere götürmesine mani olmaya çalışanların yaptığı alicengiz oyunlarıdır elbette. Yani öyle bir hale gelirsiniz ki artık “mağdur” olmaktan hiç bir şey üretememe ve nihayetinde masaya istifanızı basıp gitmek zorunda kalırsınız. Mağdur bilim dediğimiz viktimolojinin de hayatın içindeki mağduriyetleri araştırması sebebiyle oldukça önemli bir bilim dalı bence. Öyle ki iş hayatımdan bile örneğini verdiğim konulardan tutun aklınıza gelebilecek hemen her alanda işinize yaracağından hiç şüphem yok.
Örneğin, arabanızı yolun kenarına park ettiniz diyelim ve kapılarını da açık unuttunuz burada siz gerekli tedbirleri almadığınız için arabanızın çalınmasına davetiye çıkarttığınız için suçlu sayılabiliyorsunuz. Ya da yolun ortasında yürürken cebinizin dışına taşmış cüzdanınızın çalınmasının mesuliyeti kısmen size ait. Yani suçu işleyen kişi ne kadar sorumluysa, mağdur olanın da bazı yükümlülüklerini araştırıyor viktimoloji…

Değinmiş olduğum araba ve çanta konuları oldukça basit ve herkesin akıl edebileceği örnekler elbette. Benim asıl söylemeye çalıştığım şey, hem çalışma hem de sosyal hayatı içine alan daha geniş kapsamlı suç oluşumunu tetikleyen birçok sebeplerin varlığıdır. Bu sebepleri gerçekten iyi algılayıp bilinçlendiğinizde, etrafınızda beliren tehlikeleri kökünden söküp atabiliyorsunuz… Öyle ki bir zaman sonra kazandığınız bu deneyimler sayesinde bulunduğunuz herhangi bir ortamın kokusunu solumaya başlıyor ve kendinizi oraya hemencik konumlandırmayı öğreniyorsunuz. İşte bu bilim dalıyla ilgili yaptığım araştırmalar sayesinde neye dikkat etmem gerektiği konusunda oldukça uzmanlaştım. Hatta bir sonraki aşamada, kendimi de aşarak dostlarıma, arkadaşlarıma, sevdiklerime bile yol gösterir hale geldim. Her ne kadar mağdur olmaya yatkın bir kişiliğim olsa da artık kendimi ve çevremdekileri elimden geldiğince koruyabiliyorum.

Evet, anahtar kelime ne olursa olsun korunmak ve korunmayı öğrenmek… Lütfen bu üç hecenin ifade ettiği anlamı küçümsemeyin. Zira hayatınız garip bir şekilde sarpa sarabiliyor.

Geçenlerde psikiyatr bir arkadaşla ayak üstü yaptığım bir görüşmede, mizacımızın farklılaşmadığını sadece içinde bulunduğumuz ortamda ayakta kalabilmek uğruna kişiliğimizde belli oranlarda düzenlemeler yaptığımızı öğrenmiştim. Yani eskilerin tabiriyle insanın gerçekten canı çıkıyor ama huyu gerçekten çıkmıyor işte.

Tam da bu noktada viktimoloji ile ilgili almış olduğum notlar ve araştırmalarım neticesinde fark ettim ki hem defektlerimi onarmama hem de algılarımın daha da fazla açılmasına vesile oldu bu okumalarım. Yani artık eski Yuşa’ya göre yeni Yuşa’nın daha uyanık ve daha cesur olduğunu söyleyebilirim. Konuyla ilgili daha ne söyleyebilirim bilmiyorum ama kaderine kırılmak istemeyenlere bu bilim dalından öğrenecekleri çok şey olduğunu söyleyebilirim.

Zira insan hayatında yediği kazıkların bileşke kuvvetlerini düşünmekten usanıp, sıkılabiliyor…

Kalın sağlıcakla.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
İki Burçlu Bir Kale: Zaman!
Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'nin Düşündürdükleri
Dünyaya Açılan Yol
Kendini Anlatma Şekli
Boş Çerçeve
Sesler
"Güzel"in Anadilini Konuşursak Ne Olur?
Yürek Evinde Oturmak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Sonbahara Birlikte Yürümek
Yağmurda Koşamayanlar
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Eşek Edebiyatı
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.