"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Filozoflar, sosyologlar ve psikologlar illaki bu konu üzerine çeşitli fikirler üretmişlerdir, ama konuya ilişkin ben de bir kaç söz söylemek istiyorum. Ben şu gelinine tecavüz eden ve ondan doğan kendi kızına da tekrar tecavüz edip öldüren yaşlı yaratığın tutumunu değerlendirmek istiyorum. Bir an bu yaratığın yeni doğmuş bir bebek olduğunu varsayalım. Yüzüne baktığınızda, ne kadar masum, ne kadar çaresiz, ne kadar çevresindekilere muhtaç ve ne kadar da sevimli olduğunu göreceksiniz. İnsan bir bebeği öperken bile "Acaba incinir mi?" diye içinden geçirip, mümkün olduğu kadar hassas olmak için çaba gösteriyor. gel gör ki, zalimlik her yerde ve herkese karşı türlü şekillerde boy gösteriyor. Bebek önce çocuk oluyor. İşte hayatındaki travmalar da bu dönemde başlıyor. Belki de gördüğü ilk şiddet de bu dönemde... Kendisine uygulanan şiddetin karşısındaki kişilere uygulanması gerektiği duygusu da ilk defa bu dönemde oluşuyor zihninde. Çocuk kendisine uygulanan şiddeti ilk annesinden mi, babasından mı gördü? Babası annesine karşı şiddet uyguluyor muydu? Babası annesine şiddet uyguluyorsa, annesi de babasına güç yetiremediği için çocuğa mı şiddet uyguluyordu? Baba hem anneye hem çocuğa mı şiddet uyguluyordu? Anne babadan hiç şiddet görmüyor, ama kendi ailesinden gördüğü şiddetin hıncını çocuğundan mı çıkarıyordu? Ne çok cevapsız soru ve bu soruların altında bir çocuğu şiddet eğilimine sevk ettirecek yanıtlar bulunuyor. Çocuk cinselliği tanıyacak kadar büyüyor. Sorular da çocukla birlikte çoğalıyor. Baba anneyle cinsel ilişkiye girerken şiddete mi başvuruyor? Kadını önce dövüp sonra onunla birlikte olma yoluyla kendi kendisin erkek olma egosunu mu tatmin ediyordu? Kadının zevk almadığı bir ilişkiden erkeğin zevk aldığı düşüncesinde değilim. Eğer bu tür bir ilişkiden zevk alan bir erkek varsa, bu insan sıfatını kesinlikle taşımayan ve yalnızca canlı bir organizmadan başka bir şey değildir. Çocuk büyürken ailesi ve yakın çevresini oluşturan kişilerle olan ilişkileri kendi karakterini de şekillendirmeye başlıyor. Eskiler bu yüzden "Sıçandan doğan dağarcık keser" ya da "Katranı kaynata kaynata olmaz ki şeker, cinsi bozuk olan cinsine çeker" demişler. Çocuk daha da büyüyerek delikanlı oluyor. delikanlı olurken bu tür bir ailede yetişen biri olarak muhtemelen kavga etmesi de öğütleniyordur. Hatta kavgada yenik düşerse ceza olarak evde de dayak yeme ihtimali olabilir. İlk kez bir kızdan hoşlandığını söylediğinde çevresindekiler belki de çok sevindiler. Bir kızı aşağıladıysa eğer, bunun onun en doğal hakkı olduğu söylendi belki kendisine. Kendisi bir kız tarafından azarlandıysa, kız gibi niye üzüldüğü, dik durması, bunların üzerine gitmesi gerektiği söylendi kendisine. Bütün alçaklık ve namussuzluklar öğretildi, ama insanlık öğretilmedi. Çünkü bu alçak ve namussuzlukları öğretenler arasında insanlığı bilen yoktu. Gün geldi bir kız bulup evlendirdiler. Bu delikanlı öğrendiği bütün ahlaksızlıkları kendi hanımı üstünde denedi. Kadın belki de yıldı. Kendisine sahip çıkmayan bir aileye mensup olduğu için, bu zayıf yaradılışlı korkak adamın egolarına teslim olmaktan başka bir hayatın olabileceğini düşünemeyecek kadar çaresizdi. Zorla girilen ilişki ve olan çocuklar... Aynı namussuzluk ve ahlaksızlıkla yetiştirilen çocuklar... Onların evlenmesi... Eve gelen gelin... İlişkide farklılık düşüncesi ya da ruhsal bozuklukla oğlu askerdeyken gelinine zorla tecavüz ediyor bu garip yaratık. Kendisi ne hissetti, gelin ne hissetti acaba? Adamın gelininin ne hissettiğini zerre umursadığını sanmıyorum. Gelin bu tecavüz sonucu gebe kalıyor ve bir kız çocuğu dünyaya getiriyor. Daha sonra bu kız çocuğuna da tacizde bulunduğu, arkasından gelininden olan Müslüme adlı kız çocuğunun dünyaya gelmesi, bu çocuğun üç yaşına ulaşması ve bu yaratığın bu çocuğa da tecavüz edip öldürmesi akla ziyan bir davranış, ama gerçek. Ben, bu tecavüzlerin bu kadarla sınırlı olmadığını, kim bilir daha kaç kadının, kızın ve çocuğun bu adam tarafından ziyan edilerek olayların örtbas edildiği kanaatindeyim. Bu tür alçaklara ciddi müeyyideler uygulanmadığı taktirde bu olaylar başkalarına da sadece cesaret verecektir diye düşünüyorum. Toplumda bu olay medyaya yansıdığı için haberdar olduğumuz bir insanlık trajedisi. Bizim bilmediğimiz kim bilir daha nice Müslümeler her yaşta heba olup gidiyor. Ben bu olayda taraf mıyım? Evet, ben bu olayda tarafım. Kadın ya da erkek olsun evlenecek çiftlerin akli dengelerinin yerinde olması, herhangi bir ruhsal bozukluklarının olmaması ve çocuk yetiştirmeye muktedir olmaları koşuluyla evlenmelerine izin verilmeli, bu koşulları taşımayanların evlenmelerine kesinlikle izin verilmemelidir. İşte görülüyor ki, bir melekten bir şeytan çıkabiliyor. Saf, masum ve herkesin gözbebeği nerede, kendi çocuğuna tecavüz edip öldüren yaratık nerede? Umut ediyorum ki, iktidar, iktidar kavramına yakışanı yapar ve bu alçaklıklara kalıcı çözümler üretir. 23 Şubat 22 Gölcük
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Osman AKTAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |