..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü insan korkuya itaat eder, iyi insan sevgiye. -Aristoteles
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Popüler Kültür > Yûşa Irmak




20 Kasım 2020
"Yalnızlık" Hastalığına Reçete!  
Yûşa Irmak
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki “çalışma”, “çalışan”lardan daha değerli sayılıyor… Özellikle özel kurumların bu anlayışı hem devlet kadrolarında hem de normal iş hayatı dışındaki yaşayış biçimlerimize de sirayet ediyor. Yani evlerimizin düzeni, devletin sunduğu sağlık hizmetleri, şahsi boş zamanlarımız, duygusal ilgi alanlarımız vs… hepsi çalışma şartlarının uyduğu kurallarla yürütülür hale geliyor bir zaman sonra. Öyle ki kurumlar soyut varlıklarıyla tek tek insanları somut varlıklarını hesaba katmaz bir kerteye ulaşıyor…


:GCI:
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki “çalışma”, “çalışan”lardan daha değerli sayılıyor… Özellikle özel kurumların bu anlayışı hem devlet kadrolarında hem de normal iş hayatı dışındaki yaşayış biçimlerimize de sirayet ediyor. Yani evlerimizin düzeni, devletin sunduğu sağlık hizmetleri, şahsi boş zamanlarımız, duygusal ilgi alanlarımız vs… hepsi çalışma şartlarının uyduğu kurallarla yürütülür hale geliyor bir zaman sonra. Öyle ki kurumlar soyut varlıklarıyla tek tek insanları somut varlıklarını hesaba katmaz bir kerteye ulaşıyor…

Aslında bu değişim insana ilk bakışta rahatlık ve hareket serbestîyeti sağlar gibi görünse de kesinlikle bir serbestliğinine Allah’ın hiç bir kuluna sağlamıyor. Şöyle ki insanlar birbirlerine kişisel olarak bağımlı kalmaksızın normal şartlar altında iş bulabiliyor, kendi imkanlarıyla barınabiliyor, dilerse tedavi olabiliyor veya eğlenme imkanına bir şekilde kavuşabiliyor… Ne var ki kısa bir süre sonra yüzleşilen “insansızlaşma” durumu yurdum insanlarını bir diktatörün yalnızlığına sürüklüyor. Düşünün ki bir diktatör başkalarına hükmetme gücünü her zaman bulundurmasına rağmen nedense hiç kimseyle hesabı olmayan karşılıklı güven ilişkisine bir türlü geçemiyor ve bu yüzden de sözünü geçirdiği herkesin potansiyel birer düşman, ve dahi sözüne güvenilmez bir hain konumuna düşürüyor… Türkiye’deki tüm şirketler malum aliniz birer kapitalist rejimin çocuğu dolayısıyla toplumun sıradan insanları da yararlandığı kurumların ve yine bu kurumların ölçüleri dışına azıcık çıkar çıkmaz kafasını vestiyere kaptırıveriyor. Evet, diktatörlerin halkına kin ve nefretle hükmettiği gibi, kapitalist toplumların düz insanları da bu hale nefretle itaat ediyor… Öyleyse bu ülkenin sözüm ona halkının %90’nı Müslüman idiyse neden “kapitalist” bir düzen ve toplum içinde yaşamayı kendine reva görüyor! Görüyorsa da bu durumda bizlerde toplumda yaşayan birer küçük diktatörleri…

Bu ülkede İslam’ın şöyle veya böyle toplumdaki kaçınılmaz değer kabul edilmesiyle başlayan normalleşme kısa sürede kapitalist düzen hastalığına yakalanma tehlikesi taşıdığının belirtilerini çoktan verdi malum aliniz. Canım ülkemdeki Müslümanlar resmi bakış açısının İslam karşısında hasımane tutum içinde olmayışını artık Müslümanca bir hayatın nevşü nema bulması bakamından yapacak şey kalmadığı şeklinde yorumlamaya kalksak realist bir tespitte bulunmuş oluruz. Zira, tıpkı kurumların ev düzenini ayarlamalarıyla eve kendine mahsus bir düzen sağlama yükünden kurtulan ve kendisini bu tutumu karşında rahatlık hissi veren kapitalist toplumun sıradan birer insanı gibi… İşin daha da garip olanı şu ki Türkiye’deki Müslümanlar şimdiye kadar kendilerinden saklanan iş alanlarına girmeyle güya daha çok söz geçirme gücüne sahip olduklarına inanıyorlar! Halbuki bir alanda söz geçirdikleri zaman kullanılan yetkinin gücü bir süre sonra KDV’si cinsinden kendisine “yalnızlık” olarak dönmüyor mu?

Üstelik sadece Müslümanların da değil! Dünyadaki bütün toplumların buna duçar oldukları göz önünde bulundurulmalıdır! Yani, tüm kurumların gayri şahsi baskısı diyebileceğimiz bu belayı, yaşanılan değişimleri geriye doğru bir değişimle asla ve katta düzeltemeyeceğimize göre elimizde yalnız bir imkan kalıyor! O da: İnsanımızı maddi şartların asimle ettiği insan ilişkilerini kurumlara muhtaç olmayacağımız bir şekilde yeniden canlandırmak, belki anlamlandırmak… Fakat bu süreç de çok sancılı olacak. En azından bu süreci çok iyi anlayıp kavramak gerekiyor. Yani yaşadığımız değişikliklerin kaçınılmaz olmadığını ve eğer bugün aklımızı başımıza getiren bela ve musibetler daha önce anlaşılmasıydı durup dururken değişmenin yönünü farklı kılabileceğimizi hiçbir ölçüde bilemeyecek bundan sonrası için de o ölçüde bela defedici bir tutum içinde olamayacaktık.

Son söz: gerek reel, gerek sanal alemde var olan her birey günümüz şartlarında hangi mesele olursa olsun mini bir diktatör yalnızlığı yaşıyor veya çekiyor… Bu yalnızlığa tek çare, Allah Resulünün sünnetine sarılmakla bertaraf edileceğini düşünüyorum. En azından bu yalnızlık hastalığına uğramayacağımızın bir güvencesi yahut garantisi altında olduğunu net bir şekilde ifade edebilirim…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın popüler kültür kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bu Seviye Merkeplerde Yok!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Olsam Ne Yaparım
İnsan Bu "X’tir Git" Diyesi de Gelir
Chp, Gerçekten ‘demokrat’ Mıdır?
Chp’nin Psikopatolojisi
Kilidi Açmak
Milletlerin Ruhunu Taklit Öldürür
Neyimizi Kaybettik
Sinema Kültürel Meselemiz Haline Ne Zaman Gelecek?
Yarın Bekleyebilir Şiir Kitabı Üzerine
Türk Sinemasının Ezberini Bozan Yönetmen

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.