Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
O an ben de hava almak için sahile gitmeye karar verdim. Araba ile değil, motosikletle gitmek istedim. Ne için böyle istedim? Sanıyorum canım soğuk çekmişti. Üşümeyi, aksırıp, öksürmeyi özlediğimi düşündüm… Belki de akmayan gözyaşlarımı sert ve soğuk rüzgâr döve döve zorla çıkartır diye ümit ettim… Düşüncemi aynen gerçekleştirip sahile geldim ve motosikleti park ettim. Cebimden bir dal sigara çıkarttım ve yaktım. Nefesimi oksijen yerine sigara dumanı ile doldura doldura diğer kıyıya doğru yürüyordum bir sesle irkildim. – Selamun aleyküm, + Ve aleyküm selam. – Abi nasılsın ya! Hayır ola öyle derin düşüncelere dalmış gidiyorsun… + Valla sıkıldım evde bir hava almaya çıkmıştım… – Senin olduğunu te uzaktan anladım. … … **** Bu selamlaştığım arkadaş 5 yıl boyunca eski çalıştığım şirkette teşriki mesaim olmuş Seyfullah abiydi. Evet 5 yıl birçok kitap yapımında omuz omuza çalışmıştık kendisiyle… Seyfullah abi 40 yıllık hayatımda tanıdığım en meşhur geveze insanlardan biridir. Allah öyle bir çene vermiş ki telefonda konuştuğu banka memuresini bayıltana kadar konuşturmuşluğu ile ünlüydü. Seyfo abinin ünü bu olaydan sonra şirkette tüm birimlere yayılmıştı… Çay molalarında onu terasta çay içerken görenler sırf gazabına uğramamak için şirketin yan binasındaki çatıya; “brek dansı” yapmaya giderlerdi… Ancak bugün ona yakalandım… Bir aslanın pençesine düşmüş ceylan gibi çaresiz hissettim kendimi… Eski günlerden, eski dostlardan, şirketten ayrıldıktan sonra yaptığı işlerden, konuşarak meşhur çenesi ile bayılttığı yeni insanlardan lafladık. Gerçekten kaçacak yerim yoktu. Koca sahilde ben, o ve müstakbel ressam eşi ile birlikte ayak üstü dizlerimiz uyuşana kadar oradan buradan şuradan lafladık durduk… Dizlerimde derman kalmamıştı. Yalı kazığı gibi durup konuşmasını bitirmesini bekledim. Benim konuşacak mecalim, dinleyecek halim ve takatim tükenmek üzereydi… Birden yenge hanımın elindeki tablo dikkatimi çekti. – Yenge bu tablo kimin? + Yağlı boya tablo bugün yaptım… – Aaa öyle mi kimin tablosu bu? + Seyfullah’ın… – Bakabilir miyim? + Tabii ki! Seyfullah kendisinin sahil manzarasında yağlı boya tablosunu yapmamı istemişti de bugün izinliyken gelip yapalım demiştik. – Öyle mi? + Evet baya bir uğraştık. Sizce nasıl olmuş bir bakın bakalım. Şaşkın şaşkın tabloya baktığımı fark edince: Yenge hanım: – Ne için öyle şaşkın baktın Yuşa abi… olmamış mı yoksa? Benzememiş mi kocacığıma? + Yok yenge fotoğrafın enstantanesi olduğunu biliyordum. Ama, bak, yağlıboya tablonun da oluyormuş! – Nasıl anladın abi? – Baksana yenge, kocacığının dudakları kapalı çıkmış… İnanır mısınız tam 30 dakika esprime gülmelerini bekledim…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |