..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Yûşa Irmak




31 Ekim 2020
Gurbettir Bestemin Adı  
Yûşa Irmak
Yapayalnızsın! Dört duvar arası bir pencereli küçük bir odada. Kilitli kapılar ardındasın. Sen ve sana bakan duvarları seyredip ağlayacaksın. Uzaklardan, ta uzaktan kopup geldin. Ana, baba, sıla ve yardan ayrıldın. Artık garip bir kuşsun bu gurbet odasında. Kanadı kırılmış, mecali kalmamış yaralı bir kuş… Bağrına “gurbet” adlı hançer saplanmış. Çekip çıkarmaya yetmez ki gücün… İstanbul’la aranda sıra sıra sarp, geçit vermez, üzerleri karlı, başları efkârlı, dumanlı dağlar var. Bu dağların ismi de “gurbet”. Artık geriye dönüşün yok. Şimdi tek hakiki arkadaşın; yalnızlık ve gözyaşların…


:FGB:
Yapayalnızsın! Dört duvar arası bir pencereli küçük bir odada. Kilitli kapılar ardındasın. Sen ve sana bakan duvarları seyredip ağlayacaksın. Uzaklardan, ta uzaktan kopup geldin. Ana, baba, sıla ve yardan ayrıldın. Artık garip bir kuşsun bu gurbet odasında. Kanadı kırılmış, mecali kalmamış yaralı bir kuş… Bağrına “gurbet” adlı hançer saplanmış. Çekip çıkarmaya yetmez ki gücün… İstanbul’la aranda sıra sıra sarp, geçit vermez, üzerleri karlı, başları efkârlı, dumanlı dağlar var. Bu dağların ismi de “gurbet”. Artık geriye dönüşün yok. Şimdi tek hakiki arkadaşın; yalnızlık ve gözyaşların…

Akşamları bir kızıllık boyayacak ufkunu, yavaş yavaş kararacak perde. Eline aldığın bir bardak çayın buharı bir başka dert katacak derdine. Düşüneceksin saatler boyu, “ah hani sevdiklerim nerede?” diye. Kıvranıp duracaksın akşam üstleri, yavrularını kaybetmiş yüreği yaralı ana kuşlar misali.

Geceler, ah o kara geceler, yüreğine çökecek bir karabasan gibi. Kâbuslar arasında gidip gelmeler devam edecek geceler boyu… Pencereden bakacaksın gökyüzünde yıldızlar var, ay var. Hem sana yakın, hem senden uzaktalar. Tıpkı sevdiklerin gibi o yıldızlar. Dolunay odanın kara duvarlarını ışıtacak. Ama kalbinin kara duvarlarını ışıtmaya yetmeyecek gücü… Bana ne diyeceksin, ay doğmuş doğmamış, yıldızlar kara bir pencereden göz kırpmış kırpmamış. Ay ışığı daha da çok artıracak hasretini… ağlayacak ağlayacaksın.

Ah o sabahlar. Ah o berrak sabahlar. Zoraki açacaksın ağlamaktan kızaran, moraran gözlerini… Sabahlar, seni rüyalarından ve rüyandaki sevdiklerinden ayıracak. Sabahlara sitem edeceksin. Ayrılmak istemeyeceksin rüyalarından, sevdiklerinden ve sevginin yataklarından. Ne kadar da berrak olsalar, sabahlar senin için bir kara kedi olacak. Vurulmuşluğun ve çaresizliğinle durgun kalkacaksın yatağından. Soğuk suyla yıkayacaksın gözyaşlarının tuzunu, içe içe çöl gibi çatlayan yüzünü.

Yollara düşeceksin. Yollar seni sevdiklerine kavuşturmayacak. Belki daha da uzaklaştıracak. Ah o yollar. Bitip tükenmez yollar…

Yollarda ağaçlar, taşlar, kuşlar ve yokuşlar. Her yanda yabancı bakışlar. Ağır ağır gideceksin. Her köşe başını dönerken sanki bir tanıdıkla karşılaşacakmış gibi hissedeceksin. Ama gördüklerin hep yabancı yüzler, yabancı köşe başları olacak. Zor tutacaksın gözlerinden akmak isteyen yaşları, yahut tutamayacak ağlayacaksın. Yollar sana düşman olacak. Sokaklar hep çıkmaz. Beynine çökecek hep o şehrin evleri… Ayakların geri dönüp kaçmak isteyecek ama nafile, dönemeyeceksin…

Böylece mevsimler dönüp duracak, başında dönüp duran pervaneler gibi. Bahar rüzgârları esecek. Tatlı tatlı, ılık ılık. Başını döndürecek içini burup, delip geçecek. Gülmek istediğin anlarda bile yüreğine bir hüzün çökecek. Gülemeyeceksin. Yazın sıcaklığı daha da artıracak hasretin verdiği kasıp kavurmaları, yürek yangınlarını.

Sonbahar rüzgarları ruhunun fırtınalarına eşlik edecek. Sonbaharda dalından kopan kuru yaprakla aynıdır kaderin. Ağlayan göklerle kardeşsin. Rüzgârda inleyen ağaçlarla aynıdır inleyişin.

Kışın dondurucu soğukları ruhunu dondurur bir yapay kalıpta. Kar fırtınaları kulaklarına ayrılık türküleri fısıldar. Boğazında bir düğüm, boğazında masallardaki cadının kara kuru elleri, sıktıkça sıkacak seni. Gözlerinde bir buhurdanlık gibi hasret tütecek. Gözyaşları ruhunu yerinden oynatacak. Sarsıla sarsıla ağlayacaksın. Ruhun gün be gün arzu edecek sevdiğinle kavuşmayı. Ama çaresiz dönemeyeceksin o eski günlere… Bir bir kapandı kapılar, yok ki dönüşü… Ruhunu boğan tufanlar, sonbahar dalından kopan kuru yaprak misali savuracak seni şehir şehir. Oradan oraya sürüklenecek bedenin. Ah hasret, ah gurbet.

Bir gün aynaya bakacaksın feri kaçmış gözlerinle… Saçlarına aklar yağmış geceye yağan karlar gibi. Yüzün hasret kaleminin yazdığı mektup gibi çizgilerle bezenmiş. Artık dudakların kırmızılığını yitirmiş. Son ümitlerin de bir güvercin olup ellerinden uçacak. Boylu boyunca gurbetin odasında, gurbetin yataklarına kapanacak ve bir ölü sessizliğiyle içten içe ağlayacaksın. Bir kızılca akşam sıkar ruhunu, gurbetin odasında gurbetin yataklarında. İşte gönlüm! Budur, bestesi âşık ruhunun dünya notası. Bul bu gurbette vuslatın yolunu şimdi ayakların dayanırsa mesafelere…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
İki Burçlu Bir Kale: Zaman!
Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'nin Düşündürdükleri
Dünyaya Açılan Yol
Kendini Anlatma Şekli
Boş Çerçeve
Sesler
"Güzel"in Anadilini Konuşursak Ne Olur?
Yürek Evinde Oturmak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Sonbahara Birlikte Yürümek
Yağmurda Koşamayanlar
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Eşek Edebiyatı
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.