Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Kurban bayramlarını oldum olası sevmem dersem yalan olur. Zira çocukluğumda çok severdim. Halbuki o zamanlar kurban keserdi ailem. Büyükbabamı kaç kere görmüşümdür koç kurban ederken. Halbuki o koç birkaç gün evlere misafir olurdu. Büyükbabam koçun boynunu besmele okuyarak okşardı. Koçun gözleri mutlaka bir temiz bir tülbentle bağlanırdı. Bir taraftan kızarken ve üzülürken kurban kavurmasını da afiyetle yerdik büyük aile sofrasında çoluk çocuk. Bayramlarda büyük aile hep bir arada olurduk. O sofraları çok mutlu hatırlıyorum. Ancak artık kurban bana katliam gibi geliyor. Evimde bir kedim var ve hayvanların duygularını okuyor, onlarla çok tatlı iletişim kuruyorum. Bu nedenle hayvan kurban etmek arkadaşını kurban etmek gibi geliyor bana artık. Kurban bayramlarının yaz tatiline geldiği bundan 25-30 sene öncesine gidersek, uzun tatil süresinde Bodrum’a giderdik. Artık çocukluğumdaki gibi kurban kesmiyor belirli yardım kuruluşlarına bağış yapıyorduk. Annem Kurban Bayramları için gözü yaşlı bayram der, evet bence de gözü yaşlı bayram. 1990 yılı Kurban Bayramı tatili için annemlerin Bodrum Ortakent’te bulunduğu dönemde biz de babamla gitmiştik. Otobüsler sanırım artık Mercedes 303 olmuştu. 12 saat süren yolculuk sonrası babam beni Bodrum terminaline bırakıp alışverişe gitti. Sahillerde şimdiki gibi marketler yok ve pazar da olmuyor tabi ki, bir tek Bodrum’da Pazar kuruluyordu. Bayağı bir bunalmıştım. 1,5-2 saat terminalde bekledikten sonra babamla Ortakent dolmuşuna bindik. Şoför genç bir delikanlı, benim arkamda ve onun arkasında turist kızlar var ve çok güzeller. Allah özenerek yaratmış. derler ya öyleler işte. Çocuk dönüp dönüp kızlara bakıyor, içimden dön önüne bak demek geliyor ama ben de gencim, çekiniyorum. Şimdiki gibi cesur değilim önüne bak diyecek kadar. Tabi ki Konacık mevkiinde araba yolundan çıktı ve takla atıp sürüklendi. Ciddi bir kaza geçirmiştim. Arkasından uzunca süren tedavi ve ameliyat geçirdim. Danimarkalı kızların her ikisinin de sol kolları kopmuştu ve maalesef dikilemedi. Teknoloji bugünkü kadar iyi değil, ulaşım imkanları bugünkü kadar kolay değildi. Ben kızları dolmuş hariç görmedim. İyi ki de görmedim, tedavilerimiz İzmir de aynı hastanede sürmüştü. Onlar benim için ne kadar şanslı demişler aileme. O kızları hep merak etmişimdir. Şimdi kim bilir neredeler ve nasıllar. Bu olay onların hayatlarını nasıl etkiledi, zira benim hayatımı etkiledi. Bodrumla ilk kavgamız böyle başladı, çok sevdiğim o balıkçı kasabasını artık sevmiyordum. Suçlu Bodrum’du zira. Artık tatile Bodrum’a gitmek istemiyordum. O aşık olduğum Bodrum beni yaralamış, üzmüştü. Ancak her yıl Bodrum’a tatile gidiş sebebimiz olan Türkbükü mevkiindeki Hekimköy Kooperatifindeki evimiz oturulabilir duruma gelmişti. Ben de Bodrum’a gitmek durumundaydım. Devam edecek
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Leyla ÜNAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |