Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Bahtiyar bağırıyordu. “Ey Amerika ey Amerika silleyi ilk vuran biz oluruz. Gerisini sen düşün.” Bütün kameralar zum olmuştu ona. Bahtiyar’ın sözleri bir başlangıca aitti, gerilim ve dönülmez adımlara. Silah sesi duyuldu. Suriye tarafından sıkılan birkaç el silah YPG den kaynaklıydı. Kameralar o yöne döndü. Az sonra Türk tankları birer birer sınırı aştılar. Kalabalık heyecanlıydı , bu müthiş manzara seyredenlerin bir tarihe tanıklığıydı. O ara ne konuşan oldu ne hareket eden. Tankların motor gürültüsü ve ekzozlarından çıkan mazot kokusu şakanın olmadığı herkese gösteriyor ve ispatlıyordu. Bahtiyar tehlikenin olacağını bildiği halde sınıra doğru hareket etti. Türk ordusunun geçişini izleyen kalabalık tankların geçişini heyecanla izlediler. Bahtiyar o an henüz sınırı geçmemiş bir Türk tankının üzerine çıktı. “Ya Allah Ya Muhammet Allahu Ekber.” Demeye başladı. Bahtiyar sınırı geçmek üzere olan tankın üzerinden yere atladı. Sonra ayrıldığı kalabalığa geri döndü. Gece olmuştu. Bahtiyar keyifli bir o kadar da heyecanlı bir masada arkadaşları ile hem çayını yudumluyor hem yerel tv kanalının haberini izliyordu. Bahtiyar “Bakın şimdi ben çıkacağım. Bak bak nasıl da bağırıyorum.” Bektaş “Hakkaten bu sensin. Biz Suriyelilere iyilik yapıyoruz ama koca Amerika orada ne idüğü belirsiz teröristlerle fink atıyor.” Masadaki Bestami “Amerika’nın planı yine işe yaramayacak. Bir Kürt devleti kurulamaz. Üstelik Kürt dediklerinin tamamı terörist. Allamei cihan olsalar terörist iflah olmaz.” Konuşmalar böyle sürüp gidiyordu. Gece saatleriydi. Kahvenin kapanması gerekiyordu. İçeride birkaç masa doluydu. Birinde de hala Bahtiyar ve iki arkadaşı oturuyordu. Bahtiyar kahveci çırağını yanına çağırdı. “Söyle bana bir düşman askeri ile karşılaştın ne yaparsın?” Çırak “Ben askere gitmedim bilmem.” Bahtiyar Bir düşman askerine ne yaparsın. Onu esir mi alırsın vurur musun?” Çırak “Ben askere gitmediğim için bir şey yapmam.” Bahtiyar yine sordu. “Düşman karşına çıktı sen de askersin.” Çırak “Savaşta olduğumuz için düşmanın elinde silah varsa vururum. Silahı yoksa esir alırım.” Bahtiyar “cebinden on lira çıkardı çırağa verdi. “Senin doğru cevaplarının ödülü. Düşmana gelince savaşta silahın oyunu olmaz. Düşmanında silah varsa bu, bir anlık bile hata kabul etmez. Sen benim nerede askerlik yaptığımı biliyor musun?” Çırak “Evet ustamdan duydum. Ağrı Eleşkirt’te yapmışsın” Bahtiyar ayağa kalktı. Arkadaşlarına “Bu gece uykumu öyle kaçırdım ki uyursam pişman olacağım. Gelin çıkalım.” Dedi yürüdü, arkadaşları da peşinden. Sonra dışarıda dağıldılar. Bahtiyar sokakta duyduğu köpek seslerinden zevk ala ala evine vardı. “Bu gece köpekler bile savaşın trafiğini hissediyorlar.” Diye söylendi. Kapı önünde söylenen bu cümle ile eve girdi. Gözüne uyku girmiyordu. Annesi ve diğerleri gecenin sessizliğine çoktan katılmışlardı. Kendine ait odasına girdi. Televizyonu açtı. Yerel tv canlı yayını kesmişti. Arada bir de olsa canlı yayına geçtiği de oluyordu. Bunu beklemek Bahtiyarı sıktığı için diğer kanallara geçti. Haber kanallarına baktı. Tartışma programları vardı. Televizyonu kapattı. Aklına birden bir şey geldi. “Neden programa twit atmıyorum. Hem uykum da yok. Eğlenirim yazdıklarımla.” Diye düşündü. Televizyonu tekrar açtı. Bir haber kanalına zapladı. Savaş Mı Barış Mı yazıyordu. Twitterin hashtagini gördü. Biraz izledi. Tartışmanın gidişatına vakıf olunca hemen bilgisayarını açtı. Tiwittere girdi. Tv programının hashtagine bastı. Uzun uzun düşündü sonra yazmaya başladı. “Araplar bizlersiz yapamaz. Savaşta bedel trafikte kalana kesilir. Bizler tüm medeniyetin boyunlarındaki ipleri ayağımızın altına almış bir milletiz. Arabın ayın'ı Amerikanın duble you'sundan üstündür.” Yazdı gönder tuşuna bastı. Az sonra programı yöneten Bahtiyar’ın mesajını okudu. Bir iki dakika sonra bu mesaj üzerine bir gazeteci canlı yayına bağlandı. Tebrik ve saygılamadan sonra konuya girdi. “Bahtiyar isimli seyircimizi tebrik ederim. Arabın ayın’ı Amerika’ın q’sundan üstündür. Savaşı biz başlatmadık ama inanç ve hakkımızda en sert inadı sergilemekten kaçınmayız.” Gazeteci yirmi dakika boyunca sıcak olan gündemi konuştu. Az sonra tv programı son dakika haberi ile bölündü. Spiker “Şu anda Amerika askerleri Türk askerine silah doğrulttu. Herhangi bir üzücü şey yaşanmadı. Türk askeri çok sabırlı ki karşılık vermedi.” Dedi. Bu son gelişme ile Bahtiyar’ın uykusu uçtu gitti. “Demek Türk ordusu ile savaşmada mantığın zerresini bulamayan Amerika yapacağını yapmıştı. Programda bu sefer Suudi petrol tesisini bombalayan faili meçhul güç konuşuluyordu. Bahtiyar twitine tekrar yazdı. Türkiye ilgi duyan bir ülkedir, ilgi bekleyene değil. İlgi beklemek zaman kaybından başka bir şey değil.” Gönder tuşuna bastı. Program yöneticisi yine Bahtiyar’ın mesajını okudu. Bahtiyar programı ben mi sunuyorum acaba. Hep benim mesajlarımı okuyorlar.” Diye söylendi. Az sonra yeni bir heyecan daha yaşadı. Bu sefer Bahtiyar’ın bu mesajı için bağlanan bir profesördü. “Programınızı ilgi duyarak takip ediyorum. Bu gönderme değerli seyircimiz Bahtiyar’adır. Ona teşekkür ediyorum. Ülkeler tek bir kişi ile yönetilmez. Bu mümkün değil. Yöneticiler sadece yönlendirir ve karar verirler. Bahtiyar gibi nice düşünenler ile yönetilir bu ülke. Konuya gelirsek çıkacak bir savaşta bize acımayana biz de acımayız. Amerika’nın atomundan da korkmuyoruz. İstiklal marşımız ne diyor. ‘sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.’” Bahtiyar zevkten dört köşe oldu. Profesör ve gazeteci gibi Bahtiyar da bekliyordu. Türk askerine doğrultulan silahı sorgulama safhası geçilmişti. Profesör diplomasi kanallarının açık olmasının yaratacağı etkinin beklenmesi gerektiğini söylüyordu. Ekledi profesör. “Savaşta en büyük strateji iyi niyettir. Alpaslan iyi niyeti uğruna giderken geri döndü koca Anadolu'ya sahip oldu.” Sabaha doğruydu, Bahtiyar nihayet uykusuzluğuna son verdi.Televizyonu kapattı. Yatağına girip yattığında dua etti. “Ya Rab aklımızı başımıza devşir. Düşmandan önce biz uyanalım.” Gözlerini kapattı. Az sonra kulağına biri fısıldar gibi oldu. “Savaşta trafik olma.” Bu ne demekti şimdi. “Evet savaşı seven değil savaşmayı bilen olacağız. Böyle daha güçlü oluruz.” Diye söylendi. Tuna M. Yaşar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tuna M. Yaşar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |