Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Bahtiyar evine neşe içinde ilerliyordu. Kritik anda kurtulduğu aklına geliyor sanki, film seyreder gibi bunu hatırlamaktan haz alıyordu. Birden Cemal’in anlattıkları aklına geldi. “Böyle bir terörist nasıl bilebilir bunları. Söylediği iyi oldu, dünyanın kadim sırlarından birini daha öğrendim.” Diye söylendi. Kafasında öyle bir trafik vardı ki Türk Ordusunu düşünmeye başladı. Sonra arabanın radyosunu açtı. Yine Tarkan hem de ‘şıkıdım’ şarkısı. Bu şarkıyı iç dünyasından gördüğü Ortadoğu savaşıyla bağdaştıramadı ama yine de dinlemeye devam etti. Evine yaklaşıyordu. Vila evlerinin olduğu sokağa girdi. Bir köpek yolun ortasında geçişini aksattı. Bahtiyar korna çaldı, köpek kıpırdamıyordu. Arabasında köpeğin hareketini bekledi. Yine korna çalmayı deneyecekti ki ”Bu saatte kimseyi uyandıramam.” Dedi. Neyse ki köpek hareket etti. Bahtiyar yolu geçerken villanın birinin balkonunda genç bir kısın köpeğe seslendiğini duydu. İçinden “Sokak köpeğine bu muhabbeti besleyen biri yolda kalmaz, Allah ona yardım eder, tıpkı bana yardım ettiği gibi.” Dedi. Evine gelmişti Bahtiyar. Küçük kızı Lara onu pencereden gördü, babasına el salladı, Bahtiyar da korna çaldı. Karısı sesi duyunca pencereye yöneldi. Lara çokta dışarıya çıkmıştı. Küçük kız babasının kollarına uzandı. “Kahvaltı mı ediyordunuz, sofra hazırsa hemen oturacağım.” Lara “Yok baba anneme ‘sofra hazırlama belki babam gelebilir’ dedim. Hissettiğim doğru çıkmış.” Bahtiyar içeri girerken baba kızı karşılayan Mehtap Hadi hayırlısıyla geldin. Öpücük ver karına.” Dedi, yanak yanağa öpüştüler. İçeride uzun uzun hasbihal ettiler. Karı kocasına koca karısına bir çok şeyler anlattı. Bahtiyar “Benim dayı oğlu Rıdvan’la telefonda görüştüm.” Diye yeni bir konuya girdi. “Yeni bir işle işimi büyütmem için Bursa’ya gideceğiz, vinç işini kuracağız.” Mehtap “Rıdvan’la olursa bunu başarırsınız ama siz vinç ile de kalmaz bir tersane de açarsınız. Koca koca gemilerde vinçler gibi ful kaynak ile hallediliyor.” Bahtiyar “Doğru öncelikle piyasayı tanıyacağız. Vinç neyse ama bilmem kaç gros tonluk gemi inşa etmek güç ve zahmetli. Bunun tek çıkar yolu Rıdvan’la gizlice tuttuğumuz yol var.” Mehtap “Siz iş adamlarının gizli yolunu anlıyorum. Geçende kitapta okuduğum Balzac’ın bir sözü aklıma geldi. Diyor ki ‘her büyük servetin ardında büyük bir suç yatar’ bu iş suçsuz olmaz diyorum.” Bahtiyar “Ne gibi bir suç mesela?” Mehtap “Suç işte suçun değişiği aynısı olma. Ama dediğin gibi bir gemi inşaatının altına girip onu kaldırmak için büyük bir suç gerekir.” Bahtiyar “Mesela İbrahim peygamber gibi insan katletmeye yeltenmek mi?” Mehtap “Onun gibi bir şey. Olaya bu gözle bakarsak ecnebilerin neden zengin olduğu anlaşılır. Ecnebi zenginler harıl harıl Müslüman katlediyor. Tevrat’ta açıkça hissettirilmiş. Onun ardılı Hristiyanlar ‘Tevrat böyle diyorsa bildiği bir şeyler var’ demeyi seçiyorlar. Batılı yazarlardan biri de her savaşın teknolojiyi bir adım öne götürdüğünü açıklıyor.” Bahtiyar “Ben insan katletmeye arzulu değilim. Şöyle bir şey söylemek daha anlaşılır olur. Bu okült bir şey, reptilyanları bilirsin, timsah görünümlü, yer altında yaşayan, zeka taşıyan yaratıklar. Onlar bir insanın ölümü anında o insanın enerjisini içermiş. Biz bu konuda Rıdvan’la aklının alamayacağı kadar ileriyiz. Reptilyanların kullandığı tekniğin bir değişiğini kullanıyoruz. Trafik kazasında ölenler, cinayete kurban gidenler, vb. ölen tüm insanların isminin çetelesini tutuyoruz. Ve potansiyelimiz de böylece kendiliğinden geliyor.” Mehtap “Gerçekten ilginç, o zaman bizim tüm Müslüman iş adamları masum. Çünkü en çok haksız yere öldürülenler Müslümanlar.” Bahtiyar “Bunu böyle bileydin. Teröristlerle çatışmadan ölen şehitlerimiz için ayrı bir tekniğimiz var. O gün ölen her askere, çoksa beş dakika, az ise yarım saat onlara rabıta yapıyoruz. Allah’ın o an şehitlere kapısı açık olduğu için rabıtamızla bu büyük mertebeden biz de faydalanıyoruz.” Mehtap “İlginç hem de gayet ilginç. Anlat bakalım rabıtayı nasıl yapıyorsun? Bahtiyar “Şehit olma anını kaçırmayacaksın, duyduğun an yapacaksın. Şöyle Eren Bülbül var, onun şehadete kavuştuğunu duyduğum an gece loş ışıkta odamda kanepede bağdaş kurup oturdum. Bazı dualarla başladım. Başımı kalbime eğip gözlerimi kapadım. Eren’in elinin öptüğümü düşündüm. Sonra Eren’in kalbinden kendi kalbime çay renginden kırmızı nurun aktığını yarım saat düşündüm. Sonra yine dualar okudum. Ardından Eren’in elini öptüğümü düşündüm, rabıtamı bitirdim.” Mehtap “Bu rabıtayı yalnızca ölülere mi yapılır. Mesela yaşayanlara yapsak olur mu?” Bahtiyar “Yaşayanlara yaparsan rotayı şaşırırsın. Şehitlerin rotası kutlu mertebe olduğu için ihya olursun. Mesela Tarkan’ı çok seviyorsun ona rabıta yaptın. Tarkan o gün wiski içti. Emin ol seninde wiski içesin gelir. Rabıta ile kalpten kalbe çektiğin görünmez ve gizli hat neyi istiyorsan sana itaat eder. O yüzden rahmani şeylere heves et.” Mehtap “Bunu söylediğin iyi oldu. Demek nur kutsal bir şey, onu nereden içtiğimize dikkat etmeliyiz. Laf lafı açıyor rabıtayı kötü amaçlar için kullanan şeytanlaşmaz mı?” Bahtiyar “Hemde nasıl. Şeytanların karanlık ışığına katran denir. Bir insanın niyeti düzgün olunca tuvalette bile rabıta yapabilir. Tabi ki sadece nur içme kısmı olmalı.” Mehtap konuyu değiştirdi. “Sen aç gibi değilsin. Kendini muhabbete kaptırdın gittin. Çay hazır mutfağa geçelim haydi.” Dedi, beraberce mutfağa girdiler. Kahvaltıdan sonra Bahtiyar duşa girdi. Mehtap hemen uyardı. “Bahtiyar henüz güneş enerjisi suyu ısıtmamıştır, hasta olursun.” Bahtiyar seslendi. “Biliyorsun soğuk suyu severim. Üzerimdeki güzel şeyleri vücuduma ancak böyle yapıştırabilirim.” Mehtap içinden “Herhalde nurdan bahsediyor.” Diye geçirdi. Bahtiyar duştan çıkınca hiç üşümüş gibi değildi. Bornozu ile kafasını kurulamaya başladı. Yanına Lara geldi. “Baba sen niye üşümüyorsun, yoksa sen soğuğa dirençli misin?” dedi. Bahtiyar “Yavrum bunun güçle dirençle alakası yok. Şöyle anlatayım, Ashabı Kiramdan Hazreti Ali yıkanırken hem soğuk hem sıcak su kullanırmış. ‘Bana cehennemi hatırlatsın da günah işlemeyeyim’ dermiş. Ben hem bunun için hem de soğuk suyu sevdiğim için tercih ettim.” Lara daha çok şey soracaktı ama babasının açıklamaları bütün düşüncelerini unutturdu. Sessiz oturduğu yerde yeni düşüncelere daldı. Az sonra birden “Baba rabıtayı kuşlara yaparsak olur mu. Çünkü onların ne hissettiklerini bilmek istiyorum.” Bahtiyar “Rabıtanı değiştirmeyip sadece kuşlara yaparsan olur.” Dedi. Tuna M. Yaşar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tuna M. Yaşar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |