Olasılıklar evreninde bir kelimeyiz biz.Varlıklar dünyasında bir görüntü. Depremler coğrafyasında sarsıntılarını yaşarken yeni oluşumların, yalnız hayatlarımıza bir hiç olmadığımızı ispat için devindirilip duruyoruz. Dengeyi kurmak için güvenli bir katsayıyla çarptığımız ihtiyatlarımıza sarılırken kimbilir kaçıncı vazgeçişin yada pas geçişin provasını yapıyoruz durmadan. Dengeyi kurmak için bu kadar çok çabalamışken dünyanın en dengeli yapısını yani benliğimizi inşa etmek için bu kadar zaman tüketmişken hiçbir sarsıntının onu yıkmasına izin vermemeliyiz. Risk diye birşey yoktur. Hesaplanabilir risk vardır. Bu mükemmel denklemin, ilk zamanlar hayranlıkla izlediğimiz şaşmaz ölçüsünden daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu yeni farkettim ne yazıkki, boşluğa seslenebilmek için varlığı meçhul bir ikinci tekil şahsa ihtiyacımız olduğunu anladığım gibi. Bu denklemi insani yanlarımızı törpüleyen soyutlama kabiliyetimizden tutkuları yücelten sezgisel varoluş süreci lehine çevirebilmek için. Bu kadar basit işte. Bir bellekten daha fazlası olduğumuzu hatırlayabilmek, öngörünün tutarlılığından daha değerli. Ben bir dil yaratabilmek için acı içinde kıvranırken, bunun çok kişisel bir istek olduğunu düşünsende şunu hatırından çıkarma;Bu insana düşman, soğuk ve karanlık evrende bir çığlığa dönüşen kendini ifade etme çabası varoluşa verilebilecek en mantıklı tepkidir.