Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon |
|
||||||||||
|
İnsanlar madenleri daha sert madenleri kullanarak işler iken; madenleri eriterek kalıba sokabileceğini öğrenmesi arasında iki bin yıl geçti. İnsan doğayı istediği kalıba sokmaya çabalıyor, başarılı da oluyor. Doğayı yenerse belki de kendini yenmiş olacak. Doğadan başka insanlar insanları da kalıba sokmaya çalışıyor. Bu karşısındaki insanı sıradan bir madde yığını olarak görmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. İnsanı doğanın bir parçası olarak düşünürsek insanı ve doğayı kalıba sokan insan kendini merkeze alarak her şeyi ötekileştiriyor. Kendinin de doğanın bir parçası olduğunu unutuyor. Maddeyi işlerken emeğinin madde üzerindeki etkisini görüp gözlemler yapıyor. Farklı işlemlerde farklı sonuçları karşılaştırarak yeni sonuçlar elde ediyor. Fikirler üretiyor. Bazı insanlar zanaatkardır. Yaptıkları işi tekrar ederek uzmanlaşırlar ama farklı bir şey istendiğinde bocalıyorlar. Ama ürünleri mükemmeldir. Bazı insanlar da aynı şeyi tekrar etmemek için denemeler yapar, hataları çoktur ama karşılaştırmalardan aldıkları sonuçlarla yeni üretim biçimlerini keşfederler. Bu yeni üretim biçimini tekrar ederek mükemmelleştirmek zanaatçıların işi. Gözlem ve araştırma iki itici güç. Bunlar için ilgi gerekiyor. İnsan çevresinde olup bitenleri gözlüyor. Doğayı, insan davranışlarını inceliyor. Edebi ürünlerin sunulduğu paylaşımları ele alalım. Herkes bir şeyler okuyor ve yazıyor. Üretimlerimizi belirli kalıplara sokmaya mecbur muyuz? Her insanın ilgi alanları doğrultusunda oluşturdukları birikimleri var. Elbetteki bu birikim bir şekilde yansıyacak. Burada bir sorun var mı ? yoksa diğer paragrafa geçiyorum . Tartışma ortamları en sevdiğim ortamlardır. Ben beslenirim sizi bilemem. Tartışma esnasında saldıran yada savunan beyninin tüm olanaklarını kullanarak, farkında bile olmadan bilinç yada bilinçaltından çıkan yöntemlerle savaş verir. Burada savaş aletleri kelimeler ve cümleler. İnsan yine alet geliştiriyor yani yaratıyor . Aslında insanın içinde olan potansiyel bu, bazıları bunu kullanmayı çok iyi becerir. Bazıları da haklı olduğu konularda bile kaybedebilir. Karşılıklı görüş alışverişi olarak tartışmaya üçüncü kişilerin katkısı verimliliği zirveye çıkarır. Tartışmanın kuralları biliniyorsa tabi. İnsanlarda temel bir yanılgı ; Her şeyi bildiğini zannetme. Esas olan tek gerçek hiç kimsenin hiç bir şey bilmediğidir. Hepimiz etkilenimlerimizin bütünüyüz. Bildiğimizi iddia ettiğimiz anda öğrenmeye karşı direnç göstermiş oluruz. Oysa karşımızdakinin söylediklerini iyi analiz etmiş olsak anlayabiliriz. Çünkü en doğru bilinenlerde dahi yanlışlar en yanlış kabul edilenlerde dahi doğruluk payları vardır. Nasıl ki el, insanın ham maddeyle olan iletişiminde yataklık ediyorsa, İnsanların bir birleriyle iletişiminde dil ( yazı, şiir, konuşma ... ) yataklık eder. Ben buradan edebi anlam da ihtiyacım kadarını alıyorum ve verebildiğim kadarını veriyorum . Evet bende bir şeyler karalıyorum işte bence anlamı var. Başkalarınca olup olmadığını bilemem. Ne kadar kişinin beni okuduğu ve ne aldığı inanın benim için çok önemli değil. Bir kişi beni anlayabiliyorsa yeter. Ben Okuyor ve yazmaya çalışıyorum sadece borcumu ödediğimi düşünüyorum. Belirli bir karşılık ve takas anlayışı gözetmeden. Çünkü yazdıklarımdan bir şeyler almak isteyen alır bunu kimsenin gözüne sokacak değilim. İnsanoğlunun mağaraya ilk çizgileri kazıması, bugüne kadar gelebilmiş ve günümüz insanı tarafından yorumlanmış. İnsanın bu eğilimi geleceğe ve hatta sonsuza kadar uzanacaktır. Bu süreç içinde bir takım izler bırakacaktır. Bunu hiçbir şey önleyemez. Bu geçmişten geleceğe bir uzanımdır. İlk insanın çizgileri o günün ihtiyaçlarından kaynaklanıyordu. İnsan hayatı boyunca bir takım faaliyetlerde bulundu, üretim yaptı. İlk kez bir toprak parçasını çevirip, burası benim deyip ekip biçmeye başladı. O zamanın koşullarıyla çelişkiye düştü. O toprak parçasını korumaya çalışırken savaş aletleri de üretti. Yüksek duvarlar inşa etti. Savaşlar devam etti. Sonuçta insan boş durmadı. Gelecek için üretti; ya da geleceğini üretti. Bu belki sanat, belki kullanım araçları ya da tüketim maddeleri... İskenderiye kütüphanesini yakan ve Haipatia yı midye kabukları ile parçalayanlar gelişmeyi durdurabildiler mi. Evet elbetteki zarar verdiler. Madımak otelini yakanlar mesela Haipatia yı katleden Hristiyanlardan ne farkları var. Ve insanın tüm doğrularının ve tüm yanlışlarının dökümü yapılıyor, tek tek yazılıyor. Evet, insanın bu süreçte atalarının ilk mağaraya çizdiği çizgilerden bugüne gelen bir de yazın hayatı var. İnsan bir yandan yanlışlarının yüzüne vurulmaması için yasaklar koyuyor, bir yanı da evrensel doğruları inatla savunuyor, her şeye rağmen doğruları savunuyor. Unutmamak gerekir ki, her şey karşıtı olduğu sürece vardır. Karşılıklı çekişme gelişmenin kaynağıdır. Kötü olmasaydı iyinin değeri anlaşılmazdı diye düşünüyorum. Yine insan tarihini üzerinde bugüne taşıdığı dünyayı bir yandan kirletirken, sorumsuzca sömürürken bir yandan da bunun sakıncalarını görüyor ve önlemeye çalışıyor. Kaynaklarının azaldığını görüyor. Yeni kaynaklar bulmaya çalışıyor. Başka dünyalar arıyor -uzay araştırmaları yapıyor- tarihini ve birikimini taşımak için...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Taner SARGIN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |