Kendi görüşlerim var -sağlam görüşler-, yine de her zaman onlara katılmıyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
İran İslam Cumhuriyeti, İslami değerlerlerle donatılmış dünyada halkları; din, dil, ırk ve mezhep gözetmeksizin, mustazaf Müslümanların adil ve bağımsız bir devletidir. Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Muhabirimizin sorularını yanıtlayan yazar Muhammed Can, Orta doğu topraklarındaki siyonist ve emperyalistlerin Müslümanlara yaptıkları zulümler hakkında konuştu. İran‘ın İslam dünyasındaki konumu ve Orta doğu politikasındaki yeri hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan Can, Türkiye‘nin ABD ve İsrail’in isteğiyle Suriye meselesinde ön plana atıldığını söyledi. Muhammed Can Ayrıca, imam Humeyni’nin İslam Ümmeti için ne kadar önemli olduğuna da dikkat çekti. İşte Muhammed Can İle Yaptığımız Röportaj: S- Bugünkü Orta Doğu Politikasını Nasıl Değerlendirmek Lazım? C-Ortadoğu’daki egemen politika, bugünde dahil, hala batının güdümünde olan politikacılar tarafından şekillendirilmeye çalışılıyor. Irak-İran savaşından sonra, İslam dünyası İslam inkılabını daha sağlıklı düşünmeye ve ondan ilham almaya başladı. Dünya milletlerinin ve dolayısı ile İslam ümmetinin de toplumsal ortak aklı, her geçen gün daha bir olgunlaşıyor. Olgun toplumsal akıl, zulüm ve adaletsizliği, kölelik ve sefaleti ret eder… S-İranın Orta Doğu Politikasını Nasıl Görüyorsunuz? C-İran‘ın Ortadoğu politikasını doğru okumak için İran tarihini iki döneme ayırmak gerektiğini belirtmekte fayda var. Şöyle ki İslam İnkılâbından önce ve sonrası. Esas anlaşılması gereken İran, ikinci dönem tarihli İran’dır. Bundan önceki İran ve uyguladığı politika, İslam dünyasının diğer bölgelerindeki zalimlerin ve batıya ram olmuş halinden bir farkı yoktu ve Tahran batının eğlence cennetiydi…İran’ın İslami değerlerlerle donatılmış siyaseti, dünyada halkları; din, dil, ırk ve mezhep gözetmeksizin, Mustazaflar ve Müstekbirler olmak üzere iki kategoriye ayırır. İslam peygamberi ve imam Ali‘den sonra ilk kez mustazaf Müslümanların adil ve bağımsız bir devleti oldu. S-Bugün Ortadoğuda Devrim Diye Nitelenen Ayaklamalar İle 1979 Yılında Ki İmam Humeyni Devrimi İle Aralarında Nasıl Bir Fark Vardır? C-İslam dünyası son üç yıl önce geri dönüşü olmayan yeni bir sürece girdi. Bu süreç, batılıların ‘‘Arap baharı veya yasemin‘‘ dediği ve Müslüman düşünürlerin ise İslami uyanış olarak kabul ettiği ki doğrusu da budur, o zaman yani üç yıl önce bu hareketliliği ‚ ‘‘İslam dünyasında ortaçağın sonu‘‘ olarak belirtmiştim. 1979 İslam devrimi tamamen katkısız ve Muhammedi öğretilerden ilhamını almış öz İslam’ın istediği devrimdi. Ortadoğu’daki hareketlilik devrim değil, belki tedrici olarak ileriki süreçlerde devrimleşebilecek evrimler olarak değerlendirilmeli. Nitekim Mısır, bize tereddütleri kaldırmayı başaramadı. Bu da İslami uyanışın, katkısız devrim olmadığı kanısını haklı çıkartıyor. S-Suriye Meselesinde Türkiye Neden Ön Plana Çıktı? C-Suriye‘de Türkiye’nin öne çıkmasını ABD-İsrail ve Batı devletlerinin isteği ile oluştuğunu sanırım belirtmeye gerek yok. Türkiye‘ye biçilen Büyük Ortadoğu Projesi/BOP ya da Yeni Ortadoğu Projesi/YOP gibi İsrail ve ABD senaryosu bu düşünce Türkiye‘ye Yeni-Osmanlı rolünde, yirmibirinci yüzyıla uyarlanmış, ‘‘Stratejik derinlik‘‘i olan sorumluluk yüklemişti. Neo-Ottoman/Yeni-Osmanlı hayali, Türk İslamcıların destanlaştırdığı, altıyüzyıllık Osmanlı Emperyalizm özlemine tekrar kavuşmada iyi bir basmak olacaktı. Türk-İslam‘ı kendi eski özlemine kavuşurken, onları kendilerine Truva atı bilen Siyonist İsrail ve Emperyalist batı da sömürü hortumlarının markasını ve rengini değişerek, Ortadoğu‘nun değerlerini emmeye devam edecekti. Hedef buydu. Ama bu plan, İmam Hamaney’in tespiti ile ‘‘İslami direnişin altın halkası olan Suriye‘‘ de akim oldu. Suriye’de isyana katılan daha yüksek rütbeli politik insanlar veya askeri rütbelilerin sahte bir ihtiras içinde olduklarını, onların söz ve eylemlerine yansıdığını rahatlıkla görülmesi, onların ruhlarını batılı politikacılara satmaları, ne denli halkı temsil ettiğini gösteriyor. Batı; İslami uyanışı, kendi değerlerine ve arzularına araç olarak kullanmayı ihmal etmek istemiyor ve bu istek batının ruhunda her zaman var olan özlemdir. Esasen batının hayat damarları İslam dünyasından besleniyor. Hepimiz Suriye’de teröre verdiği destekte, Kardeş ülke Türkiye(!)’nin İsrail‘den daha fazla Müslüman kanına girdiğini gördük… S-Sizce Türkiye’nin Suriye’ye Müdahale Etmesi Doğru Bir Politikamıdır? C-Türkiye direk ve endirekt olarak zaten Suriye’de fiili savaşta! İki yıl boyunca büyük riskler aldı, bedel ödedi. Şimdilerde İmralı sakini ile anlaşmak ve yeniden Ortadoğu‘ya hakim olmak hatırına, ‘‘baldıran zehiri dahi içebilecek kadar‘‘ kendinden geçen bir başkanı var. Türkiye’nin, Kürtlerle kalıcı barış girişimleri, Erdoğan’ın 2. Çaldıran özleminde aranmalıdır! Bu istek: Filistinlilerin masum kanında boğulmakta olan İsrail‘e can yeleği, batmakta olan ABD ve Batı emperyalizmine yeniden enerji kaynakları ve Türkiye içinde 2. Ridanya seferi yolunu açma isteğidir! Türkiyenin batı medeniyetinin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Türkiye‘de var olan onlarca ABD ve NATO üsleri, Türkiye başkanının, ‘‘Türkiye NATO toprağıdır‘‘ sözü uzun soluklu batı eksenli politik heveslerin izini taşıyor. Batının ideolojik paradigmasında ve kendine has medeniyet felsefesinde, İslam dünyası batının ormanıdır. İslam dünyasının zenginliklerini yağmalamak için her zaman İslam dünyasında, özellikle son ikiyüzyılda mezhep ve farklı ırk kartlarını kullandı. Oysa İslam medeniyet kültürü dünya halklarının isteği ve özlem duyduğu değerleri taşıyordu, bilimden tekniğe, ahlaktan edebe, insanlık ailesinin özlem duyduğu bütün değerler bu medeniyetin havzasında vardı ve İran İslam devrimi bunu yeniden canlandırdı. Elbette insanlığın ortak değerleri olan söz konusu değerler toplumun değişik katmanlarını bir arada tutan mayaya dönüşü batı şoven medeniyetini kadavraya dönüştürecek. Batının kadavraya dönüşmemesi gereken medeniyeti için Türkiye’yi bir model olarak kullanmayı deniyor. S-Suriye'den Sonra İran’da Bir İç Savaş Çıkar Yorumları Hakkında Neler Düşüyorsunuz, Yani Sizce İran’da Bir İç Savaş Çıkar Mı? C-Daha öncede değindiğimiz gibi Suriye İslami direnişin altın halkasıdır. Batının enva-i çeşit yardımlarıyla yirmidördüncü ayına giren savaşta başarıya ulaşamaması, savaşın bundan sonraki kaderinin batının aleyhine olduğunun açık göstergesidir. İran devrimden sonra İran’da her türlü komploları deneyen ABD-İsrail ve Batı, bu komplolarla bir şey elde edemeyeceğini çok iyi anladı. Benim açımdan esas üzücü olan tarafı, Müslümanlar adına sahnede olan medya veya bazı İslamcı kalem sahiplerinin, batının istediği ve başaramadığı psikolojik savaşın gönüllüleri olduğudur. Tabii bunu yaparlarken elbette Allah Kur‘an ve İslami değerleri savunduklarını iddia ederek yapıyor olmaları. İran İslam cumhuriyetinin varlığını ve devamlılığını savunmak, bütün Müslümanlara dini bir sorumluluk yükler. İslam’ın bütün ekollerinde var olan İslami sistemi savunmak, ilahi bir sorumluluktur. İran’a yapılacak bir saldırı ki bu ihtimali düşünmüyorum, 3. dünya savaşıdır. Başka bir alternatif düşünülemez. S-İran‘ın İslam Toprakları Üzerinde Nasıl Bir Etkisi Vardır? C-İran, İslam inkılabı ile birlikte elde ettiği bağımsızlık ve adalete dayalı dünya görüşü, İslam’ın insanlığa sunduğu ilahi değerlerdir. Ne yazık ki bu değerler İslam inkılâbına kadar kuram‘dan eyleme dönüşmemişti. İşte batı dünyasının tahammül edemediği asıl değerler İslam’ın bu değerleridir. İslam ümmetinin temiz evlatlarının belleğinde, onların vicdanlarında, İslam devriminin etkisi her geçen gün daha derin izler bırakmaya başladı. Afganistan, Bahreyn, Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Suudi hatta Birleşik Arap Emirlikleri bu izlerin eyleme dönüşüm sahalarından sadece bir kaçıdır. S-İmam Humeyni Devrimi Hakkında Neler Söylemek İstersiniz? C-İmam Humeyni’yi anlatmaya ne akademik bilgi ne de siyasi müşahedelerimin yetmeyeceğini belirteyim. Buna rağmen İmamın konuşmaları tespitleri ve önerileri onun ilahi bir kişilik olduğunun açık deliliydi. Bunu söylerken, o‘nu olduğundan daha farklı yansıttığım anlaşılmasın. O, Muhammedi İslam’ın önerdiği insan-ı kamil, arif-i billah biriydi. O kendi zamanından sonrasına akmayı başaran bir liderdi. Nitekim o’nun öğrencisi ve vasisi olan İmam Hamenei’nin kişiliğinde bunu daha net müşahede edebiliriz. Bu konuda İslam peygamberi Hz. Muhammed(s.a.a)‘in ilahi terbiyesinde yetişen İmam Ali’nin kişiliği ile İmam Humeyni’nin terbiyesindeki İmam Hamnei’nin kişiliği arsındaki benzerliği, bu konunun anlaşılması için bir teşbihte bulunursak meselenin özünü kavramamıza yardımcı olur! İmam Humeyni, onüç asır boyunca Kerbela’nın unutturulmak istenen ilahi mesajını tekrar dirilten tek liderdir. O’nun büyük hedeflerini anlamak açısından İmam: ‘‘Eğer İslam inkılâbımıza gelecek yirmi yılda bir halel gelmezse artık bir şey olmaz‘‘ mealindeki sözü, inkılâp yıllarında doğan bebelerin, 20’li yaşlarda inkılâbın sarsılmaz askerleri olduğunda anlaşıldı! S-Siyonizm Ve Emperyalizm Orta Doğudaki Emellerini Kırmak İçin İslam Ümmeti Neler Yapmalıdır? C-Genel anlamda İslam Ümmeti, ‘‘İslam’da liderlik kuramı‘‘nın İran halkında eyleme dönüşmesi ile hangi değerleri kazandığını iyi müşahede etmeli. Ne var ki Müslümanlara din adına musallat olmuş Krallar, şeyhler, diktatörler ve sözde demokratlar batı‘nın boyunduruğuna girmişlerden oluşmaktadır. Ümmetin talihsizliği odur ki Emevi İslam’ının öğretilerinde ‘‘başınızdaki günahkâr bir Sultan/Halife olsa da ona itaat etmek farzdır‘‘ anlayışı tamda batı emperyalistlerinin kullanmak istediği ideal siyasal enstrümandır. İslam ümmetinin; Liderlik, kardeşlik ve fedakârlık mefhumlarını kuram‘dan eylem‘e dönüştürmeyi esas alması ile emperyalizmin ellerini kırıp sömürü hortumlarını kesebilir. Siyonizm’i ve emperyalizm’i İslam ümmetinin içinde yaşatanlar, İslam ümmetinin içindeki ihanetçi yöneticileridir. Bunlar ümmetin en düşük şahsiyetli karakterlerinden seçilir. Öyle ki Siyonizm ve emperyalizmin öncülerini tanrı Statüsünde kutsayanlardan seçilmesi tesadüf değildir. İmam Humeyni: ‘‘Her Müslüman bir kova su dökse İsrail’i sel götürür‘‘ mesajının en büyük engeli, İslam dünyasına musallat olmuş bu düşük karakterli yöneticilerdir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |