Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Dinimize göre ölüm, insanı sevgiliye kavuşturan bir köprüdür. Mutluluğun, güzelliğin ve neşenin başlangıcıdır. Bu nedenle ölüm, sevgili diyarına bir yolculuktur… Nisa suresinde “Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız.” denir. Bu dünyada her güzel şeyin Allah’tan olduğuna inandığımız gibi ölümün de Allah’tan olduğuna inanmamız gerek. Ölümün de Allah’ın takdiri olduğuna ve “O’ndan gelip, O’na gideceğimize” inanmamız gerek. Doğruluğu ve dürüstlüğü ile efendiliği ve saygınlığı ile herkesin kalbinde taht kuran, iyi ve güzel insan, sevgili kardeşimiz, hocamız, Milli Eğitim Bakanlığı Ortak Hizmetler Dairesi Müdürümüz Mehmet Ersöz’ü geçtiğimiz günlerde Hakk’a uğurladık. Ecel, Sevgili Mehmet’i Antalya’da tatili sırasında buldu. Eşi ve çocuklarıyla Antalya’ya 10 günlük tatil için giden Mehmet Ersöz kardeşimiz elim bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Acı haber çabuk duyulurmuş. Yine öyle oldu. Sabahın erken saatlerinde geldi acı haber. Yüreklerimiz dondu. Şok olduk… İnanamadık duyduğumuz habere… Oysa daha geçen hafta beraberdik Mehmet Hocamızla… Bir arkadaşımla Makamında ziyarete gitmiştik. Sohbet etmiş ve öğle yemeğini birlikte yemiştik. Antalya’ya gitmeden bir gün önce de eşiyle beraber köydeki bir düğüne gelmişti. Düğün sonrası telefon etmiş ve “Annenin yanındayım, neredesin hadi gel” demişti. Ben de adeta uçarak varmıştım. 2 saatten fazla konuştuk. Sohbete doymuyorduk. Çaylar, kahveler içildikçe içiliyordu… Ayrılma vakti geldikçe “Biraz daha oturalım” diye uzatıyorduk sohbeti. Ve gecenin ilerleyen vaktinde gitmişti. Nereden bilebilirdim ki bu son görüşüm olacaktı Mehmet’i… Nereden bilebilirdim ki bu son sohbetimiz, son konuşmamız olacaktı O’nunla… Bilsem bir ömür boyu bırakmazdım onu, bir yere salmazdım oradan… Sabah, eşimin çığlığı ile irkildim. “Ya! Ya!” deyip duruyordu. Rengi atmış, solmuştu. Sesi titredikçe titriyordu… Telefonu kapatınca “Ersözler, kaza geçirmiş” dedi. Ağlamaya başladı. Şaşırdım. “Bir şey olmuş mu?” dedim. “Mehmet Ersöz Ölmüş” dedi hıçkırarak… İnanmadım: “Onlar Antalya’da tatilde” dedim. “Biri sana şak yaptı galiba” dedim. “Arayan Reyhan’dı. Şaka değil” dedi. Reyhan, Ersözler ile ortak bir aile dostumuzdu. Dünyam kararmıştı. Ne yapacağımı bilemedim. Hemen diğer arkadaşları aradım. Durali Elal’ı aradım. “Maalesef doğru“ dedi. Durali ile Mehmet can dostuydu. Hiç ayrılmazlardı. O mutlaka durumdan haberdar olurdu. “Bu sabah Antalya’da olmuş olay. Maalesef Mehmet’i kaybetmişiz” dedi ağlayarak... Yüreğim durdu sanki… Ağzımdan kelimeler çıkmaz oldu… Gözlerim doldu… Yaşlar akmaya başladı. Şaka olmalıydı bu… Doğru olmamalıydı… Ama değildi işte… Gerçekti… Acı gerçek… Hani derler ya “Allah hep iyileri alır” diye… İşte bu deyim bir kez daha gerçek oldu. Ölüm, iyiler iyisi Sevgili Ersöz’ü Antalya’da buldu… Bu kadar iyi bir insan, bu kadar doğru ve dürüst bir insan, kötülük nedir bilmeyen, içi hep sevgi ile dolu olan bir insan için daha erken değil miydi? Çektiği acılar, sıkıntılar ve dertler karşısında yılmamış, hep sabır etmiş, “Güzel günler nasıl olsa gelir” demişti. İşte tam o güzel günlerin geldiği bir anda bu olacak değildi… Tüm dertlerin, sıkıntıların, acıların bittiği bir anda bu yaşanacak değildi… Mehmet Ersöz ile Erzurum’da tanışmıştık. İkimiz de öğrenci idik. Ben Edebiyat Fakültesi’nde Türk Dili Ve Edebiyatı okurken, O da Eğitim Fakültesi’nde Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü okuyordu. Okullarımız ve yurtlarımız ayrı idi. Uzak idi. Ama yine de bazen bir araya gelir dertleşir, hasret giderir ve Kıbrıs’ı konuşurduk. Birlikte aynı okulda öğretmenlik yapacaktık… Siyasete atılacaktık… Kısmet bu ya, Gazimağusa Namık Kemal Lisesi’nde 10 yıldan fazla bir süre beraber çalıştık. Acı ve neşe dolu günlerimiz geçti… Aile dostu olduk. Eşlerimiz birbirleriyle çok iyi anlaşıyordu. Gidip geliyorduk. Bir defasında Adana’ya Toroslara yaylalara çıkmış ve orada 15 gün kadar bir Ağanın misafiri olmuştuk. Unutulmaz günlerdi. Mehmet, hiç küsmezdi. Çünkü kalbi hep iyilik ile doluydu… Okulda bir gün küçük bir kavgamız oldu. Küstüm ben ona. O ise gelmiş arkamdan beni kucaklayarak “Valla sen bana küssen de ben sana küsmem. Ben senden asla vazgeçmem. Seni gardaş bildim. Kovsan da yine gitmem” demişti. Ben de biraz nazlandıktan sonra Ona sarılmış “Biz kardeşiz, bizi hiçbir şey ayıramaz” demiştim. Ama gelin görün ki ecel şimdi ayırdı bizi. Tam rahat edeceği, huzur bulacağı, mutlu olacağı, stressiz bir yaşama kavuşacağı ve mutlu olacağı bir anda Hakk’a yürüdü… Mehmet, imanlı bir kardeşimizdi. Aklında hep Hac’ca gitmek vardı. Nasip olmadı… Ancak şimdi Huzur’a gitti. Şimdi Yüce Rabbimizin Huzurunda bulunuyor. Umarım ki aradığı mutluluğu orada bulmuştur. Sevgili Ersöz, seni asla unutmayacağız… Sen hep kalbimizde olacaksın. Seni her zaman gönlümüzde yâd edeceğiz. Yolun ışıklı, mekânın Cennet olsun… Nurlar içinde kal kardeşim. Geride bıraktığın ailene ve seni seven tüm dostlarına sabır ve metanet diliyorum…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |