Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Yine ölüm kol geziyor üzerimizde. Canlar alıyor, canlar yakıyor… Yine ölüm kol geziyor köyümüzde… Genç, yaşlı, erkek, kadın demiyor… İnsan, meğer bu alevlere düşünce yandığını anlıyormuş. Dert, başa gelmeyince acının ne olduğunu tam anlamıyormuş. Yine akşamüzeri, kahvede oyun oynarken tez ulaştı acı haber. Derler ya “Acı haber tez duyulur.” Yine öyle oldu. Tezinden geliverdi haber… Bu sefer, acıyı yüreğimize bırakan teyzemdi. Ana yarısı… Köyümüzün ulu çınarı… Ben diyeyim 100 yaşında, siz deyin 105 yaşında, başkaları bilsin 110’unda… Kimse bilemedi yaşını… Hesaplar yapıldı, ebcetler düşüldü… 96 diyen oldu, 98’i yeni devirdi, 100 vardı denildi. Ortak karar: 100’ü çoktan aştı oldu… Fatma Kara… Teyzem… Nam-ı Diğer Koca Fadıma… Köyde herkes böyle bilirdi onu. Kimse adıyla çağırmazdı. Ya Fadıma Teyzeydi , ya da herkesçe bilinen namı, Goca Fadıma… Gençliğinde güzelliği nam salarmış… Gençler, onu görmek için birbirleriyle yarış edermiş. Kim alacak köyün en güzel kızını diye kavga edermiş. Hele de düğünlerde oyuna kalkınca Fadıma Kız, kimse kalmaz yerinde onu seyre dalarmış… Zaman sonra Koca Mehmet olmuş kısmeti… Köyün yiğit delikanlısı, Koca Mehmet’i… Kim bilir belki de bu nedenle kendine de kalmış bu nam… Adı oluvermiş bundan böyle Koca Fadıma… Teyzem, aşçılığı ile de dillere destan olmuş. Her düğünde baş aşçıymış… Zira önceleri düğünler yemekli olurmuş… Çocukluğumdan hatırlarım… Kazan kazan yemekler yapılırdı avluda… Koyunlar kesilir, etler doğranır, kazanlara atılır, yahniler, kuru fasulyeler, pilavlar yapılırdı… Bazen fırınlarda patateslerle fırın kebapları yapılırdı… Bazen de makarnalar pişirilirdi… Odun ateşinde pişirilen bu yemeklerin tadına doyum olmazdı doğrusu… Herkes masalara oturur, büyük bir iştahla bu yemekleri yerdi… Daha birçok meziyetleri vardı teyzemin… Ekmekler yapılırdı evlerde. Kadınlar toplanır, bir araya gelir, imece usulüyle birbirlerine yardım edip ekmekler yaparlardı. Teyzem de baş kadın olurdu hep. Ekmeği yapar, açar veya pişirirdi… Yine o zamanlar köyde biri öldü mü, ona başvurulurdu… O zamanlar ölüler evlerde, arkada hazırlanan barakalarda yıkanırdı. Dualar okunurdu. İşte teyzem bu işleri de çok iyi yapardı… Bu nedenle olacak, sevilir, sayılırdı… Herkes hatırını sayardı… Bayramlarda eli öpülürdü… Köyümüzün Koca Fadıma’sıydı… Annemle elmanın iki yarısı gibiydi. Birbirlerine çok benzerlerdi. Yan yana geldiler mi tek yumurta ikizi gibi birbirlerinden ayırt edilemezlerdi. İlk defa birini gören, öbürünü de o sanırdı. Öyle ki ben küçük çocukken, teyzemi görünce annem sanıp sarılırmışım… Nelere şahitlik yapmıştı yıllarca kim bilir? Köyün her bir olayına tanıktı. Dile kolay… Bir asrı geçmişti ömrü… Derler ya…”Yüz yaşını aşan Tanrı tarafından günahları affedilirmiş, bağışlanırmış tüm suçları” Onun öyle pek suçu da olmadı doğrusu affedilecek… Çünkü O, herkesin gönlünde taht kurmuştu. Allah’ın iyi kuluydu… Sevilir, sayılırdı… Nice hastalıklar atlatmıştı. Nice kötü günler geçirmişti… Hepsine de karşı durmuş, dağlar gibi ayakta kalmıştı… Ama olmadı… Bu defa dayanamadı… Yılların acısı onu da zayıf düşürdü… Hastalık bu defa bırakmadı yakasını. Hastane köşelerinde yattı bir süre… Doktorlar yine de umutluydu. Bol su içmeliydi. İyi bir bakım ve istirahat şarttı. Hepsi de yapıldı. Çocukları etrafında pervane oldu. Evlatlık görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiler. Umutlarını kaybetmediler. Ama nafile işte. Bazen yetmiyor. Allah’ın dediği oluyor. Çünkü çare yok ölüme. Derken ecel bir gece gelip aldı sessizce onu bizden… Geride koskoca bir ömür kaldı… Sanki hiç yaşanmamış, hiç olmamış bir yaşam… Tatlı, sevimli, güleryüzlü bir teyze… Bırakıp gitti bizi… Yüreğimiz buruk kaldı… Acımız derin oldu… Gönlümüzde kalacak sevgisi, adı hiç unutulmayacak… Şarkılar, şiirler yazılsa, azdır adına Ömür gelip geçiyor işte, Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun Koca Fadıma…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |