Yazar yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Gazimağusa, bir kale içi şehri. Etrafı hendekle çevrili. Adeta kendini korumaya almış bir şehir. Yüzyıllardır ayakta kalmış, adeta asırlara meydan okumuş, tarihi bir şehir... Ortaokul ve lise yıllarımda her okul çıkışı mutlaka kale içine gider tur atardım.. Bazen arkadaşlarla, bazen de yalnız. Bu, benim için vazgeçilmez bir tutkuydu. O yıllar, burası çok canlı, çok kalabalık ve yaşayan bir şehirdi. Araçlar, kale kapısından içeri girer, yol boyunca ilerler, meydandan geçerek liman yolundan çıkardı. Alış veriş yapmak isteyenler, bir kenara durur, istediği şeyleri alır ve evine giderdi. Turistler, hep bu yolu tercih ederdi. Cafeler, restaurantlar dolup taşardı. Canlı, capcanlı bir şehirdi Mağusa... O yıllar, müthiş bir bavul turizmi de vardı Mağusa’da. Sokaklar, ticarethaneler hep insan kaynıyordu. Ellerinde bavullarla gezenler, köşebaşlarını mesken tutmuş bavul dizenlerle doluydu. Görüntü olarak belki hoş olmasa da en azından insan kaynıyordu. Canlılık vardı. Mağusa’nın bu günkü hali, doğrusu o günleri bile aratıyor... Bunun dışında da ekonomiye can geliyordu. Esnafın yüzü gülüyor, cebi para görüyordu. Vatandaş evine ekmek götürebiliyordu. Ve yıllar sonra o canlılık kayboldu. Yerini sessizlik, kimsesizlik aldı. Yollar adeta boşaldı. Araçlar hiç geçmez oldu. Yaz sıcaklarında da hiç kimse buralarda yürümez oldu. Bavul ticareti de bitti. Sokaklar bomboş kaldı. Adeta in cin top oynamaya başladı. Belediye ani bir kararla Mağusa Kale içini yayalaştırdı. Araçlar giremez oldu. Hal böyle olunca da o kalabalık yok oldu. O canlılık öldü. Esnaf, siftah dahi yapamaz oldu neredeyse. Yıllar oldu hala o canlılık bir daha yakalanamadı, geri gelmedi. Bunu telafi için çeşitli etkinlikler, çeşitli düzenlemeler yapıldı. Ama nafile... Sokaklar hala boş... Sokaklar hala kimsesiz... Sokaklar hala sessiz... Geçen Lefkoşa sokaklarında gezmek istedim. Aynı sessizlik, aynı cansızlık, aynı kimsesizlik... Belediye almış olduğu bir kararla burayı da yayalşatırma düşüncesine girmiş... Keşke girmeseydi. Keşke böyle bir karar almasaydı... İlk etapta hoş bir düşünce gibi geliyor... Ama yıllar sonra bunun acısı ortaya çıkıyor. Çünkü çarşı, eskisi kadar canlı olmuyor. O cazip halini kaybediyor. Olan da esnafa oluyor. Umarım Lefkoşa’nın kaderi de Mağusa gibi olmaz. Lefkoşa Surlar içi de yıllar sonra Mağusa Surlariçi gibi hayalet bir şehir haline gelmez... Şimdiden tedbir alınması lazım. Vatandaşın yolu kesilirse ve vatandaş çarşıya küstürülürse bu hiç iyi olmaz... Bu hassas konuyu ince eleyip sık dokumalı ve en doğru, en güzel, en sağlıklı kararı vermeli. Söz konusu olan orada bulunan esnafımızın geleceği ve Güzel Lefkoşa’mızın içinde bulunacağı durum. Şehri bir bunalıma sokma gereği var mıydı?...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |