Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Saatine baktı Hilmi. Emin olmak için bir kez daha baktı!... Şaşırdı sonra! Gece yarısı çoktan geride kalmıştı… Sabaha ne kalmıştı şunun şurasında? Öyle olmasına öyle de, bunca uzun süren toplantıdan bir şey çıkmadı; çıkacağı da yok, diye düşündü. Toplantılar böyle geçerse, yarın, öbür gün iş yerine dönüldüğünde ne anlatılacaktı üyelere? Hilmi, toplu iş sözleşmesinin bu hafta yapılacak olan görüşme turlarında, bağlı olduğu şubesini temsil etmek üzere, şube başkanı ve şube yönetiminden bir üye ile gelmişti İstanbul’ a… Gündüz öğleden sonra sendikanın ev sahipliğinde yapılan turda, bir ilerleme sağlanamayınca, akşam işveren tarafının ev sahipliğinde devam edilecekti görüşmelere… Sendika tarafının kalabalık bir grupla katıldığı diğer toplantılara göre, akşam yapılacak toplantıya işçi sendikasından daraltılmış bir kadro ile gelinmesi konusunda ilke birliği de sağlanmış olduğu için, büyük umutlarla gelinmişti toplantıya… Hilmi, ihtilal döneminde kapatılmış bir sendikanın eski şube başkanlarından olup, tüm üyelerle birlikte, iş kolunda yetkili olarak varlığını sürdürmekte olan yeni sendikaya katılmışlardı… Bu nedenle, akşam yapılacak görüşmelere giderken, Hilmi’ yi de aralarına alarak bir incelik göstermişlerdi merkez yöneticileri… Her sendikada olmayan bu uygulama çok yararlı oluyordu, hem üyesi olduğu işçi sendikasının, hem de çalıştığı işyerinin üst yönetimlerini biraz tanımak açılarından… Sözleşme görüşmelerinin ısınma turlarında ve idari maddeler geçildikten sonra iş, sosyal hakların görüşülmesine dayanınca işçi sendikası tarafının katılımcılarında bir sadeleşmeye gidiliyordu ister istemez. Deneylerle sabittir ki, emek tarafının kalabalık grupla katıldığı durumlarda görüşmelerde tıkanmalar baş gösteriyordu çoğu kez… Bunu biraz açmak gerekirse, , ilgili şube tarafından belirlenerek görüşmelere katılan herhangi bir işçi, iş yerindeki yerel yöneticilerin ağzından bal damlayan tutumuyla, işveren adına görüşmelere katılan üst düzey yöneticilerin kuruş hesabı yaparak ortaya, ‘ toplam maliyet, çıkaran tutumuna sınıfsal bakamadığından duygusal tepkiler ortaya koyarak işin çıkmaza girmesine yol açıyordu… Aynı koşulları paylaştıkları için, yerel yöneticilerin, üst yönetimlere göre biraz daha gerçekçi olarak olaylara yaklaşmaları doğaldır. Bu durum biraz da, kişiden kişiye değişkenlik gösterebilmektedir… Yani, her zaman her iş yerinin yerel yöneticileri, daha gerçekçi diye bir durum da yok… Kimi zaman, işçilerle vardiya tutan, işçi konumunda olduğu halde, işçilerden maksatlı olarak ayrı tutulan ustabaşı, teknisyen, vardiya sorumlusu veya başka sıfatlarla anılan yerel yöneticiler içinde de, saçma sapan davranışlar ortaya koyanlar çıkabiliyor kuşkusuz! Hilmi, işyerinde başına gelen bir olayı, ‘ iş gözlüğü meselesi , diye şöyle aktarırdı sırasında : “ Sendikamızın da üyesi olan bir arkadaşımızın bir gün iş kazası yaparak, bir gözünü kaybetmesinden sonra herkese alelacele iş gözlüğü dağıtılarak zimmetlenmişti. Tasarruf önlemlerinin de konuşulmakta olduğu o sıralar, bana zimmetli verilen gözlük, helada işimi görürken kayıp gitti bir anda! Gözlüğün zimmetli verildiği için, bir yede sorumluluk almıştım. Vardiya teknisyenine giderek, durumu anlatmaya çalıştım… Beni dikkatle dinlerken, biraz da endişeliydi! Nasıl oldu, ne zaman oldu, gibi sorular sordu… Kayıp raporu yazarak, gözlüğün yenisinin verileceğine dair umutlanmış, sorumluluk almayacağıma sevinmiştim bile!... Soruları bittikten sonra, durdu, düşündü ve birden bire: ‘ tanığın var mı? , diye sordu. Ben ne diyebilirim bu durumda? Durup, düşünme sırası bendeydi… Vardiya teknisyeni, benim, ‘ tanık , olarak kimin ya da kimlerin adını vereceğimi düşündüğümü sanıyordu herhalde. ‘ Vallahi, ben her zaman tek başıma giriyorum hacetimi yapmaya!.. Bu gün de öyle oldu!, diyebildim!.” Hilmi sırası gelince, bu anıyı anlatırken, dini inancı kavice olan vardiya teknisyeninin, ‘ ille de tanık!, diye diretmesi halinde; ‘ Allahtan başka tanığım yok!, demek zorunda kalacağını da ekleyerek bitiriyordu sözünü…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mudi Beya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |