..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




11 Ocak 2013
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/28. )  
Kemal Yavuz Paracıkoğlu
Kapı aralandığında Halil Kaya’nın sesi duyuldu. “Hey, millet! Kimse yok mu evde?” Cemal, tanıdık sesi duyar duymaz derin bir oh çekti. Silahı indirip emniyet kilidini kapatarak beline sokuşturdu.


:AAFG:
Kapı aralandığında Halil Kaya’nın sesi duyuldu. “Hey, millet! Kimse yok mu evde?”
Cemal, tanıdık sesi duyar duymaz derin bir oh çekti. Silahı indirip emniyet kilidini kapatarak beline sokuşturdu.
Hülya, büyük bir öfkeyle onun üzerine yürüyerek hırpalamaya başladı. “Nereden buldun o silahı? Hani el koymuşlardı silahına? Niye aldın o silahı eline? Bora gibi sen de cinayet mi işleyecektin? Sizler nasıl insansınız böyle ya! Katil ruhlu yaratıklar! Allah kahretsin hepinizi!” Cemal’i epeyi hırpaladıkta sonra bu defa da salona girmiş bulunan Halil’e yöneldi. “Sen niye kapıyı çalmadın da anahtarınla açmaya kalkıştın yahu; niyetin kendini öldürtmek mi senin kardeşim? Daha on gün önce bir cinayet işlenmedi mi burada? Salak mısın, nesin!? Sinsice girmenin gerekçesi, ne?”
Halil, onun salvolarından sıyrılarak, “Biriniz silah doğrultmuşsunuz, biriniz fırça! Çok hoş bir karşılamaydı! Sağ olun!” diyerek sitem etmeye başladı.
Hülya, kendini toparladı, sakinleşmeye çalışarak, “Bu geri zekalı silahla ortaya çıkınca, birden sinirlerim bozuldu Halil’ciğim; kusura bakma! Hoş geldin!” diyerek Halil’le tokalaşarak onunla yanak yanağa öpüştü.
Cemal de geldi yanlarına. “Hoş gelmişsin gakkoş!”
Halil, “Hoş bulamadım ama, sizleri özlemişim…” diyerek Cemal’i kucakladı. Hülya’ya, “Ne cinayetinden bahsediyordun az önce, sen? Bora nerede?” diye sordu.
“Haydi, haberim yok, de de; şaşırayım biraz!”
“Nedir haberimin olmadığı? Allah aşkına anlatın, neler oldu burada?”
“Nasıl haberin olmaz ya! Gazete okumuyor musun? Televizyon seyretmiyor musun, sen?”
“Nezih hoca ile Cevat amcanın öldürülmesi olayını mı söylüyorsun? Televizyonda haberini seyrettim elbette…”
Hülya, “Oh-o… Ondan sonra daha neler oldu, neler! Bu silahşor oğlanı öldürmek için iki serseri geldi buraya. Onlar bunu öldürmeyi beceremediler, ama kankardeşin Bora, onlardan birisini, aha bu silahla bir güzel becerdi!” diyerek Cemal’in belindeki silahı gösterdi.
Cemal, “Bu, o silah değildi. Bu babamın…” diyerek itiraz etti.
Halil’in şaşkınlığı had safhadaydı.“Bora mı öldürdü?”
“Maalesef!”
“Tuh, tuh, tuh! Bora nasıl yapabildi böyle bir şeyi yahu!”
Ona cevabı Cemal verdi. “Bizim sınıfta ki Metin’i biliyorsun ya! Cevat amcayı da o öldürmüş, İşletmedeki Ali İhsan’la beraber… Beni öldürmeye gelmişler buraya. Bora, yetişmeseymiş, öldüreceklermiş de… Bora, korkutmak için ateş edince Metin’e isabet etmiş kurşun. Gebermiş, şerefsiz! Bora, babasının kanını da kaldırmış oldu yerden böylelikle!”
Halil, eski ev arkadaşının bu zihniyetine hemen karşı çıktı. “Saçmalama yahu, kan dökmenin haklı gerekçesi mi olur Allah’ını seversen? E-e? Öteki ne oldu? Ali İhsan?”
“Ali İhsan da Diyarbakır’da enselenmiş. Buraya getirilecekmiş, mahkeme için…”
“Hay Allah, yahu! Şu duyduklarıma bir bakar mısın? Ben Ayvalık’a gider gitmez, üst üste bir sürü olay olmuş…”

Hülya, kederle, “öyle, ne yazık ki…” diye mırıldandı. Sustu.
Halil, hala duyduklarının gerçek olup olmadığının farkına varmağa çalışıyordu.
Her biri bir koltuğa oturdu.
Hülya, birden Halil’in parmağındaki alyansı görerek şaşırdı. “O yüsük alyans değil mi? Hayırdır?”
Halil Kaya, ona çaresizlikle gülümsedi. “Hayır mı, şer mi, bilmiyorum vallahi! Ayvalık’takiler bir komşu kızını uygun bulmuşlar, allem ettiler, güllem ettiler, nişanlandılar onunla.”
Hülya da, Cemil de hararetle kutladılar onu.
Cemal meraklanarak, “yeni nişanlını bırakıp gelmişin, hayırdır, iş için okuldan mı çağırdılar yoksa?” diye sordu.
Halil, “Çağırdıkları için değil, çağırmadıkları için geldim,” dedi. “Daha doğrusu, Nezih hoca vefat ettikten sonra iş durumumla ilgili gelişmelerden kaygılandım da geldim.”
Cemal, “Nezih hocanın yardımcısı halledecekti ya o işi; Nezih hocanın kemiklerini sızlatmamak için halleder her halde…” diye söylendi.
“O herifin ipiyle kuyuya inilmez. Bir dolap çevirebilir.”
Hülya, onun için kaygılanmadan edemedi. “Aman çevirmesin! Onca emek verdikten sonra…”
“Hayırlısı ne ise o… Bora’yı görmeğe gidebilir miyim, görüştürürler mi?”
“Maalesef! Ben bile görüşemiyorum, tuttuğum avukat aracılığıyla yürütüyorum temasımı. Bir tek Oya teyzenin görüşmesine izin veriliyor.”
“Tuttuğum avukat mı dedin?”
Ona cevabı Cemal verdi. “Hülya, arabasını satıp avukat tuttu ona. Satma dedim ben, ama dinleyen kim? Babam partinin il başkanını görevlendirdi; herif Eskişehir’in en meşhur avukatı, ama bu kız, yok dedi, illa benim tuttuğum avukat. Tuttuğu avukatı da bir görsen, kıçından soluyan moruğun biri…”
Hülya, ona müdahale ederek, “Adam, ağır ceza reisliğinden emekliymiş.” dedi.
“Neyse, hayırlısı. Ben bir ara Oya teyzeye gideyim de, hem Cevat amca için baş sağlığı, hem de Bora için geçmiş olsun diyeyim.”
“Beraber gideriz. Ben götürürüm benim arabayla.”
Halil, onun arabası olmadığını bildiğinden, şaşırdı. “Araban yoktu ki senin… Senin ehliyetin bile yok, be oğlum. Direksiyona oturmaktan ödün kopar senin.”
“Var, var. Aldık bir ehliyet. Araba kullanma fobimi de yendim bu kız sayesinde…”
Halil şaşırarak, “On gün önce vuruldun, hastanede yattın, taburcu olup ehliyet aldın, araba aldın, direksiyon fobini yendin… Bütün bunlar on gün içinde mi oldu?” diye sordu.
“Babası torpille aldı ehliyetini, bu daha hastaneden çıkmadan. Arabasını da taburcu olduğu gün, geçmiş olsun diye, hediye… Ben de üç gündür direksiyon dersi veriyorum. Beyefendi üç günde başımıza şoför kesildi…”
“Çiftlikte yürümeyi öğrenmeden traktör kullanmayı öğrendim ben… Fobim, direksiyon sallamakla ilgili değil, hem; kalabalık trafik içinde araba sürmekle ilgiliydi…”
Halil, kederli bir sesle, “Şu son bir ay içinde hepimizin hayatında hızlı değişimler olmuş, deseniz ya…” diye mırıldandı.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bizim Köyün Ayıları
Paşazade... 2
Paşazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.