..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
En bilge insanlar bile arasıra bir iki zırvadan hoşlanırlar. -Roald Dahl
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




18 Ocak 2013
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )  
Kemal Yavuz Paracıkoğlu
Halil, Cemal ve Hülya, cadde üzerindeki park etmiş araçların arasında buldukları bir boşluğa park ettikten sonra arabadan inerek, hemen yakınlardaki karakola kadar yürüdüler.


:BAAI:
Halil, Cemal ve Hülya, cadde üzerindeki park etmiş araçların arasında buldukları bir boşluğa park ettikten sonra arabadan inerek, hemen yakınlardaki karakola kadar yürüdüler.
Karakol girişindeki nöbetçi polis memurunun yönlendirmesiyle komiser yardımcısının bürosuna girdiler. Sürekli tınlayan telsiz anonsları insanı tedirgin ediyordu. Komiser yardımcısıyla, masasında ağırladığı birkaç polis memuru, bürodan içeri gelenlere meraklı gözlerle baktılar.
Cemal, rahat hareketlerle komiser yardımcısının önüne dikildi.
“İyi günler!”
Komiser yardımcısı kibirli,
“Buyur!” diyerek karşıladı onu
Cemal, Halil’i göstererek,
“Beyefendi, arkadaşım, bugün öğlen saatlerinde içki içtiği bir meyhanede maalesef bir gaspa maruz kalmış olup, gerekli işlemlerin yerine getirilmesini rica etmek için rahatsız ettik sizi,” dedi.
Komiser Yardımcısı, heyecanlanarak,
“Gasp mı?” diye sordu.
“Evet.”
“Silahlı mı?”
“Hayır. Kaba kuvvet ile...”
Komiser yardımcısı Halil’e hitap ederek,
“Nasıl oldu?” diye sordu.
Ona cevabı gene Cemal verdi.
“Aynı yerde arkadaşımın cüzdanı çalındıktan sonra, hesabını ödeyemediği gerekçesiyle kolundaki saatine, paraya çevirmek amaçlı olarak el konulmuş.”
Komiser yardımcısı, olayı küçümseyerek,
“bu gasp mı şimdi?” diye sordu. “Besbelli ki arkadaşın cüzdanını yankesicilere çektirmiş. Hesabı ödeyemediği için de saatini rehin almışlar. Parasını götürüp, hesabı ödersiniz, saatinizi iade ederler.”
Cemal, onun bu tavrına bozularak,
“ne yani? Siz bir şeyler yapmayacak mısınız?” diye sordu.

Komiser yardımcısı, alaylı,
“bizim yapabileceğimiz bir şey yok bu olayda,” dedi.
Cemal,
“bakın beyefendi, siz benim kim olduğumu bilmiyorsunuz…” diye söylendi.
Komiser yardımcısı onu iyice alaya alarak,
“Kim olduğunu mu? Allah, Allah… Kimmişsin sen bakayım!” diyerek sırıttı.
Cemal, ona öfkeyle bakarak,
“bizim bu mağduriyetimize gönüllü olarak yardımcı olmazsanız, emrivakiyle asker ederim sizi karşımda,” diye söylendi.
Karşısındaki, onu inandırıcı bulmayarak üslubundan dolayı bozuldu.
“Şimdi, ben seni bir asker edersem, nezarethaneye tıkıp…”
“Hemen yarın, Muş Bulanık’a tayininiz çıkartılır.“
Komiser yardımcısı, iyice öfkelendi ise de kendini frenleme güdüsüyle ya sabır çekerek, alaylı,
“Hakkari Yüksekova daha uzak değil mi? Oraya çıkarttır tayinimi,” diye söylendi.

“Muş Bulanık benim memleketim olur…Orada, sizi layık olduğunuz biçimde ağırlayacak bir çok hısımım var. Ben, Muş Milletvekili Celal Kabaloğlu’nun oğluyum. Adım Cemal Kabaloğlu.”
Komiser Yardımcısı ona inanmamakta direnerek, ama gene de tedirginlikle,
“Tamam… Şimdi gidin meyhaneye, adamın hesabını ödeyin. Ödediğiniz halde saatinizi iade etmez ise, tekrar gelin buraya, birlikte gider alırız saati adamdan. Tamam mı? Anladınız mı?” dedi.
“Ben, adamlar, arkadaşımı döverek kolundaki saatini ve cebindeki cüzdanını gasp etmiş diyorum, ama siz bizi küçümseyerek başınızdan savıyorsunuz!” Cemal, başıyla gitmeyi işaret etti arkadaşlarına; “Siz bilirsiniz!” Hep birlikte oradan çıkıp gittiler.
Karakol dışında, hemen yan taraftaki bir mağazanın önünde,
“siz az bekleyin burada,”
diyerek arkadaşlarını kapı önünde bırakarak içeriye giren Cemal, mağaza sahibinden rica ettikten sonra mağazanın telefonunu kullanarak, Emniyet Müdürlüğünün santralini de ikna etmekte bir hayli zorlandıktan sonra, İl Emniyet Müdürüyle konuşmaya başladı.
“Ben Cemal Kabaloğlu’yum müdür bey”
“…”
“Ha, evet, o’yum efendim. Hani, bir sıkıntın olursa direk beni ara demiştiniz ya, onun için rahatsız ettim sizi.”
“…”
“Çok Sağolun, efendim! Ben şu anda Çarşı karakolunun hemen yakınındayım, bir mağaza telefonuyla arıyorum sizi…”
“…”
“Madem ki, kısaca arz edeyim: Bugün, ev arkadaşımın, bir kadeh bir şey içmek için girdiği meyhanede cüzdanını çekmişler. Cüzdanı çalındıktan sonra da hesabı ödeyemediği için döverek, kolundaki saati gasp etmişler…”
“…”
“Evet, öyle olmuş…”
“…”
“Sizi rahatsız etmeden önce, normal yollardan müracaatımızı yapalım, dedik. Biz, yardımcı olacaklarını umarak Çarşı karakoluna müracaat ettik ve görevli komiser yardımcısı arkadaşa olayı aktardık…”
“…”
“Evet, yani şey…”
“…”
“Başkomiser değildi konuştuğum, komiser yardımcısıydı.…”
“…”
“Mamafih o komiser yardımcısı olayı küçümseyerek ve bizi kovmaktan beter ederek, başından savdı. Yardımcı olmanızı istirham ettiğim sıkıntım bundan ibaret efendim.…”
“…”
“Tamam, olur efendim; hemen döneriz karakola. Çok teşekkür ederim, sağ olun!”
“……”
“Baş üstüne! Ararım tabii…”
“…”
“Size de…. ”
Mağazanın önünde vitrinlere bakmakta olan arkadaşlarının yanına geldiğinde ağzı kulaklarındaydı.
“Hadi, karakola dönüyoruz,” diyerek onları karakola, geri götürdü.

Az önce komiser yardımcısıyla konuştukları büronun önüne geldiklerinde, komiser yardımcısını telefon elinde, esas duruşta,
“Emeriniz anlaşılmıştır sayın müdürüm,” diye tekmil verirken buldular.
Komiser yardımcısı telefonu elinden bıraktığında kıpkırmızı bir suratla gelerek Cemal’in önünde de esas duruşa geçti.
“Hoş geldiniz beyefendi. Hoş geldiniz! Az önceki tavırlarımız için özür dilerim sizden. Buyurun, siz şöyle istirahat buyurun… Biz şahısları hemen getirerek gereğini yapacağız. Merak buyurmayınız…”
Cemal, adama acıyarak baktı. “Emrivakiden sonra böyle kıvranacağına, adam gibi davranıp şikayetimizi ciddiye alsaydın ya,” diye geçirdi aklından.
Komiser yardımcısı, yeni halini sürdürerek,
“Neredeydi meyhane?” diye sordu.
Halil Kaya,
“Anadolu üniversitesine giderken solda. Tesadüfen girdiğim bir yer olduğu için adını bilmiyorum,” diyerek lafa karıştı.
Komiser yardımcısı boynu bükük,
“Gösterseniz...” deyince, Halil, başıyla onayladı. Adam, polis memurlarına dönerek, “Kimmiş şu meyhaneci, alıp gelin!” diye emretti. Halil’e, “memur arkadaşlara gösterirsiniz, değil mi?” diye sordu.

*



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/6. )

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bizim Köyün Ayıları
Paşazade... 2
Paşazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.