..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




11 Ocak 2013
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/30. )  
Kemal Yavuz Paracıkoğlu
Hülya, Cemal’in odasına doğru seslendi. “Kanka! Haydi!” Cemal, odasından giyinmiş olarak çıktı. “Çoktandır hazırım ben. Senin seslenmeni bekliyordum.”


:AJDI:
Hülya, Cemal’in odasına doğru seslendi. “Kanka! Haydi!”
Cemal, odasından giyinmiş olarak çıktı.
“Çoktandır hazırım ben. Senin seslenmeni bekliyordum.”
Onların gürültüsüyle uyanan Halil, yattığı yerden doğruldu. “Okula mı?”
“Evet.”
Halil, “Beni de rektörlüğe atıverin,” diyerek kalktı.
Banyoya gittikten az sonra elindeki bir havluyla yüzünü kurulayarak çıktı, geldi, elindeki havluyu çekyatın üstüne bırakarak giyinmeye başladı.
Hülya, onun bıraktığı havluyu alıp banyoya götürdü.
Halil çantasından çıkarttığı kravatı özenle bağladıktan sonra gömleğinin yakasına geçirdi.
Cemal, ona, “çok resmi giyindin gakkoş, hayırdır?,” diyerek takıldı.
Halil gülümseyerek, “adam sanmaları için,” dedi.
Topluca, evden çıktılar.
*
Araba, evin önünden hareket ettikten sonra, Cemal, vakit geçirmeden bir kaset taktı araba teybine. Çalmaya başlayan şarkının sesini iyice yükseltti, kendisi de eşlik etmeye başladı.
Halil ile Hülya, onun gamsız tavırlarını kınayan birer acı tebessümle bakıştılar.
Seyrek trafiğin içinde hızla ilerleyerek Anadolu Üniversitesinin Yunus Emre Kampusuna girdiler.
Cemal, teybi kapattı.
*
Halil Kaya, rektörlük binası önünde arabadan inerek, doğruca SBF Dekanlığına gitti. Rahmetli Nezih Al’ın yardımcısı iken SBF dekanlığına vekaleten atanmış olan adam, bilindik kibri ve riyakarlığı ile Halil Kaya’yı karşısında konuşturmadı bile; onu münhal kadroya atama yaptığını söylediği rektöre yollayarak başından savdı.
*
Anadolu Üniversitesinin rektörlük binasında, rektörün ofisinde, sekreter bayan, karşısında dikilen Halil Kaya’yı, rektörün odasına yönlendirerek, “rektör bey seni bekliyor. Girebilirsin yanına,” dedi.
Halil Kaya ona teşekkür ederek, rektörün kapısı önüne geldi. Deri kaplı kapıyı tıklatarak, kapıya kulağını yanaştırdı ve içerden ‘gel! komutunu beklemeye başladı. Biraz bekleyerek, beklediği komut gelmeyince ikinci defa kapıyı tıklatarak, kulağını kapıya yanaştırıp gene beklemeye başladı.
Sekreter, masasında başını kaldırarak Halil Kaya’ya merakla baktı. Oğlanın ‘gel’ komutunu beklediğini anlayarak, “Kapı ses yalıtımlı… İçerdeki sesi duyamazsınız. Telefonda gelsin dedi ya?… Girin, girin…” diyerek müdahale etti.
Halil Kaya tereddütlü kapıyı açtı.
Rektör masasında, burnunun üstünde düşecekmiş gibi duran yakın gözlükleriyle, üst üste duran birkaç klasörün arasında dolaşarak bir şeyler incelemekteydi.
Halil Kaya, araladığı kapıdan önce kafasını uzatıp bir baktı, girip girmemek arasında tereddüt ederek az bekledi. Onun çekingen tavrını gözlüklerinin üstünden gören rektör başını kaldırarak, “Girin, girin…” diye seslendi.
Halil Kaya, girdi, kapıyı kapattı. Rektöre doğru yaklaştı. “İyi günler, efendim!” diyerek adamı selamladı.
Rektör, “Size de…” diyerek Halil Kaya’yı tepeden aşağıya iyice inceledi. “Siz, şu, rahmetli Nezih’in doktora öğrencisi olan delikanlısınız her halde?”
“Evet efendim.”
Rektör, masası önündeki koltuğu gösterdi. “Gelin, oturun şöyle.”
Halil Kaya, gitti, gösterilen yere iğreti oturdu.
Rektör, üzüntülü mimiklerle, “Hocanın başına gelen elim kaza hepimizi çok üzdü,” diyerek bir süre sustu, sonra, “cenaze töreninde var mıydınız?” diye sordu.
“Yoktum, maalesef. Ayvalık’ta idim efendim. Hocamın vefat ettiğinden, televizyonda gösterildikten sonra haberim oldu.”
“Daha önce duymadınız mı?”
“Yok. Maalesef, duymadım.”
Adam, riyakarlık kokan bir üslupla, “Allah nur içinde yatırsın. Çok kıymetli bir insandı…” dedi. Sonra konuyu değiştirerek, “Siz, niçin gelmiştiniz?” diye sordu.
Halil Kaya, içinden, “sanki dekan yardımcısından duymadı da, ne için geldiğimi…” diye geçirdi. “Rahmetli hocam, yardımcı doçentlik için atanacağımdan bahsederek, buraya gelmemi tembih etmişti, ama sayın dekan yardımcımız ile görüştüğümde, münhal yardımcı doçentlik kadrosunu zatıalinizin başka birini atamak suretiyle doldurduğunuzu, benim atamamı iptal ettiğinizi söyledi.”
“Doğru söylemiş.”
“Ama efendim, Nezih hocam demişti ki…Mayıs ayı sonunda gel de işbaşı yap, demişti bana…”
“Nezih hocan, bana bir şey söylemedi. Ben de başka bir öğrencinin müracaatını değerlendirerek atamasını gerçekleştirdim. Senden haberim bile olmadı. Kısmet değilmiş. Kusura bakma.”
“Estağfurullah efendim. Bu durumda benim işimin olmayacağı anlaşılıyor.”
“Öyle…”
“Peki… Yapabileceğim bir şey yok. Müsaadenizi isteyeyim ben, öyleyse…”
“Öyle. Güle güle!”
Halil Kaya kalkarak kapıya gittiğinde, rektör arkasından seslenerek, “Milli Eğitim Bakanlığına, öğretmenlik için müracaat edersin. Atamanı yaparlar bir liseye,” dedi.
Halil Kaya, bir karşılık vermeden kapıyı açıp çıktı



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bizim Köyün Ayıları
Paşazade... 2
Paşazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.