Mutluluk kendi sandalımdır. Bu sandalda, kürek mahkumuyum. Özgürlüğüm ise yine kendi ellerimde. Ne kadar denize düşüyorsa gölgem, o kadar aydınlıktayım. Güneşe doğru yol almaktayım. Ufkum renklerin her türlüsüyle dolu. Küreklerim bazen mor bazen kırmızı. Sular yosun tadında, balık tadında. Yüreğim mangal kıvamında. Kendi açlığımı kendim dindirmekteyim. Kimseden yardım istememekteyim. Sandalım benimle gelmek isteyenlerle dolu. Gerisi balık hafızalı insan sürüsü. Denize vuran her kürekle yaklaşırken bir adım daha ufka. Yaşamak güneşin horoz şekerine benzemesi gibi tatlı. Sandalımda güneşten yelken vardır. Bırakın beni dalgalar, umutlarım beni bekler. Yanımda dağların zirvelerine benzeyen adamlar ve kadınlar. Dağlarsa kıyıdan bize bakıp ağlar. Gitmek dolu nefes almak gibidir gökyüzünden. İyi ki gitmek vardır kalmanın bir anlamının olmadığı yerden. Her kürek atışım dudak uçuklatan zengin bir gülüştür. Gülüp geçmek en büyük özgürlüktür. Geride bırakılanlar arkamda da değildir artık. Kıyılarda kalanlar bana ayak yaparlar, ben ise küreklere asılırım daha fazla. Gitmek ne güzel şeydir. Bir at koşmadıkça ölür. Koş yürek atım koş. Siz hiç duydunuz mu yüzmeyen bir yunus. Dal sallandıkça güzeldir. Çiçek açtıkça güzel. Deniz sandalıma yol verdiğince güzeldir. Mutluluk benim sandalımdır. Hareket alanım ise özgürlüğümdür. Dar yollar, kambur dağlar eşkıyaya yakışır. Deniz ise mürekkeptir benim için. Sandalımın kürekleriyle çizmekteyim yolumu, yazmaktayım kendi kaderimi. Nedir bu endişeli hayat yolu? Diktiğim her ağaca kırk dereden su taşımaktayım. Huzurla bir kalemi bile tıraşlayamam. Hiçbir yazımda huzur olmaz. Böyle yaşanmaz. Mutluluk gülüp geçmektir ya da es geçmektir. Sandalım benim es geçmelerimdir. Kalkar giderim bir adadan adaya. Bakmam bir daha aka karaya. İyi ki gitmek vardır. Bir yerde kalmak, cehennemden vize almaktır. Kısaca; durgun su gibiyim. Sakinim ama içim kirlenmekte. Yosun tutmakta her yanım. Akmam lazım bir yerlere. Coşmam lazım. Daha çok küreklere asılmam lazım.