Köpekleri boynundan insanları ayağından bağlarlar. Esaret prangadır ayaklara vurulan. Ben bu yüzden her gün ayaklarım acıyarak eve dönerim. Ah ayaklarım, derisi yüzülmüş, kemikleri kırılmış, leşe benzeyen bir şehirde, ete kemiğe doymuş insanların akbaba gibi dolaştığı bir şehirde ruhuma özgürlük arama adına sana yaşattıklarım için özür dilerim. Dünya iki türün savaş yeridir. Ya kartallar ya akbabalar bu savaşta yenilir. Alçaklıkla, kinle, kötülükle, pislikle beslenenler akbabalardır. Bunlar alçaktan uçarlar ve alçaktırlar. Kartallar yüksek uçar ve yüksek ruhludurlar. Karıncalarla, börtü böceklerle uğraşmazlar. Savaşı uzun vadede tutarlarsa mutlaka kazanırlar. İnsanların ruhsuz, yaşadıkları şehrin ise ölü olduğu bir yerde akbabalar her zaman iktidardadır. Herkes bir başka kentte aynı mutsuzluğu yaşamakta. Hiçbir şehirdeki diğer şehrin insanından haberdar olmamakta. Otogarlar kimleri kavuşturmakta. Öz babasının yanında üvey anasından dayak yiyen bir çocuk gibiyim. Anne diye haykırışlarım boşuna. Babam ise yok aslında. Tezer Özlü gibi öleceğim galiba. Kemiklerimi resme, derimi romana benzetip beni entelektüel sofralarda yiyecek akbabalar. Tezel Özel gibi öleceğim. Beni yiyecekler ama asla acılarımın tadına bakamayacaklar. Ruhum kartal olup, onların kanlı bedenlerine bakacak. Mısır olursun un yaparlar, un olursun ekmek yaparlar, ekmek olursun çöpe atarlar. Bu nankör insanlara yaranmak çok zor. Sizin için un ufak olamam. Sizin için kendimi ateşlere atamam. 'Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok.'. Sizin peşinizden geliyorsam, sizinle aynı sokakta yürümek zorunda oluşumdandır. Sizin başarılarınızla işim yok. Evliliğiniz, çocuklarınız, arabalarınız, paralarınız sizin başarılarınızdır. Benimse başarım bu leş kokulu dünyayı sizlere bırakmaktır.