Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
sanki karşımdaki adam bana cevap verecekmiş gibi? Bekledim, usta bir balıkçının sabrı ile bekledim dala i lama'nın dingin sükünetiyle. zaman durmuştu sanki ya da zaman farklı bir boyuttaydı acelesiz, amaçsız sonsuz ve sakin... belleğim bu hiçlik ya da her şeylik halindeyken bedenim de ona uyum sağlamış trans halindeki bir yogi misali uzuvlarımdan bağımsız bir ruh halinde bekliyordum aynadaki adamın cevabını. ama bu bekleyişte heyecan ve acele yoktu tefekkür dolu bir bekleyiş... o an düşündüm, hayat da aslında tefekkür dolu bir bekleyiş midir diye? aklıma ana rahmine düşen ceninin 9 ay 10 gün rahimde bekleyişi geldi, kundakta , kucakta emeklemeyi, yürümeyi,konuşmayı öğrenmeyi bekleyen bebek bir ınga sesiyle belleğimi çınlattı, beklemek ; bebekken annenin meme vermesini beklemek, okulda öğretmenin sana ilgi göstermesini beklemek, parkta çocukların seninle oyun oynamasını beklemek, okuduğun kitapta yazarın seni anlatmasını beklemek, televizyonda sevdiğin filmin yayınlanmasını beklemek, yazın tatile çıkmayı, denize gitmeyi, kışın kar yağmasını, kar topu oynamayı beklemek, durakta evine giden otobüsü beklemek, sevdiğin kadının sana aşık olmasını beklemek, arkadaşlarının seni incitmemesini beklemek, ailenin seni onaylamasını beklemek, 'listen ne kadar uzunmuş, ve daha da bitmedi 'dedi. kafamın içinden bir ses. 'evet' dedi, transa geçmiş ruhum; 'beklemek zor ve anlamsız, hem de çok sınırlayıcı. çünkü tüm beklentilerin senin bugününden çalınan anlar, yarınına ekilen yaralar. beklemek kelimesini at kafandan. yerine yaşamak kelimesini koy . -hissederek ve ötesini düşünmeden, tüm benliğinin kendini mutlu ve tam hissettiği varlık halinde yaşamak...-' sersemlemiş beynim, artık trans halinden mi, yoksa asıl gerçek ve önemli şeyin farkına vardığından mı nedir bilinmez, 'haklısın!' dedi ve o yaşıma kadar tadmadığım bir huzur, rahatlama ve haififlik tüm varlığımı sardı... aynadaki adam yüzünde ferah ve hayat dolu bir gülümse ile göz kırptı bana, ve dudaklarından şu sözler döküldü: 'baharda açan kiraz çiçekleri gibi taze, okyanustaki yunuslar gibi özgür, yağmur sonrası toprak kokusu gibi rahatlatıcı, güle serenad yapan bülbül gibi aşık, amazondaki nadir bir parpağan kadar rengarenk, her kum tanesi gibi eşsiz güzellikte...' bu sözleri işiten kendinden geçmiş ruhum bedenimi de hakimiyetine alarak aynaya dikkatlice baktı ve birden aynadaki adamın önce gözbebeklerinde sonra tüm bedeninde beni gördü. Ama bu bakış ve beden eski benden, beklentisiz doğan, şu anda yaşayan bendi, ve hayata sonsuz merak, bitmez enerji, içten gülücüklerle bakan çocuk ruhun tefekkür ile birlikteliğinin önüme serilen yoluydu. beklentisiz ve korkusuz... ilk adımımı attım, ve düşler alemindeki asıl ve yegane gerçek olan 'şu an'daki muhteşem yolculuğum başladı....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © DESPİNA YILDIZ ÇAĞRI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |