Aşk kalbi kıranı affeder belki. Aşk vicdansızdır çünkü. En çok sevene acımaz. Sevene yüreğinin sesini dinle, o ne derse yap der. Oysa insan aklıyla ve inancıyla ayakta kalır. İnsan bu yüzden sürünür. Aşk gurur kabul etmez. Gurur aklın işidir. Aklını ve inancını önüne katan kişi, kalbini kıranı asla affetmez. Aşk der ki, ona inan ve güven. Aslında insan için en büyük yük kendisini taşıyamamasıdır. Aşk süründürür, akıl ayağa kaldırır. Seven boyun büker, sırtı eğer. İnsan sevdikçe aşkı uğruna kendinden geçer. İnancını ve aklını bir kenara iter. Hal böyle iken, seven sevilenden güven ister, inanç bekler. Zira, yüreğini sevdiği için boşaltan kişi, ister ki yüreğini sevdiği kişi güvenle ve inançla doldursun. Bir bakar ki hayatın en hüzünlü anı gelip çatmıştır, deli gibi sevdiği insanın buna hiç değmediğini görmüştür ve en kötüsü onun için harcadığı yıllar olmuştur. Çünkü sabır taşlarıyla örülen duvar yıkılmıştır. Altında kalan yine seven olmuştur. Kim ister ki yaptığı duvar yıkılsın. Kim ister ki taşlarını tek tek oturtuğu yıllar, elinde kalsın. Kim ister ki bir insana duygusal bağlarla bağlıyken, her şey bir anda kopsun. Betona çakılmış gibi bir his yaşamayı kim ister? Sokakta yaşayanların insanlardan bir lokma ekmek görememesine rağmen, sürekli hor görülmesi gibi bir lokma sevgi görmek adına sokağa atılmayı kim ister? Kim hor görülmek ister? Arada beyinsel farklar yokken, duygusal farklar yokken tek farkın çevresel olması da kötüdür. Kişi tek kişiyi sevmek isterken, bir mahalle dolusu insanla tanışır. Sevgiyi özel kılmak gerekirken, aşk mahalle baskısına dönüşür. Seven sevdiğinin ecüğünü bücüğünü sevmek zorunda kalır. Kısaca sevdiği insanın mezarlığını, ölüsünü, dirisini, her aileden en az birisini, ecüğünü bücüğünü, mercimekten küçüğünü, topalını, çolağını, eniştesi, kaynını ırsiyetini sevmek zorunda kalır. Birini seveyim diyen kişi toplu tecavüze uğrar gibidir. Aşk tek kişiliktir. Oysa bu ülkede sevmek mahalle muhtarı olmak gibidir. Herkese boyun eğmek, herkese canım cicim demek aslında çok yorucudur. Sonra ver elini onun bunun için kavga etmelere. Kalp kırılır, gurur incinir. Seven kişi aklını başına alır. Der ki benim hayatımı pirinç yığınına çeviremezsin. Bana ayıkla pirincin taşını diyemezsin. El sallanır, hoşça kal denir. Geride bir yığın pirinç kalır. İsteyen pilav yapar, isteyen düğün veya nişan. Yeni gelen mutlaka kendini aşk mutfağında bulur. Aşk mutfağı sadece pirinç yığınlarıyla doludur. Yaşanılanlar, yaşadığınla kalmalı. Aşkın tadı böyle çıkmalı.