Yüzü Denize Dönük Yaşamak
(Münevver Saral) 17 Mart 2009 |
Doğa ve Dünya |
| |
Umut, ufkunda bir güneş gibi...Üzerine her sabah doğudan doğup, üzerinden her akşam batıdan batan. Sarı ışınların mavi dalgalarınla dansına karışmış; yüreğimdeki kıpırtılar. Her doğan günle ufka yelken açtırıp, batan günle birlikte usulca yüreğime geri bıraktığın kıpırtılar... İşte sen deniz; umutsun umutsuzluklarıma ! Med- cezir misali... |
|
Deniz Mavisi Özlemin Şimdi Bir Düş Oldu Anılarda, Ey Güzel İstanbul!
(Münevver Saral) 22 Mart 2009 |
Anılar |
| |
Seni özledim İstanbul ! Çocukluğumun ağırlığıyla özledim seni. Dedemle birlikte Beşiktaş iskelesinden o koca vapurlarına binip Kadıköy' e gitmelerimizi özledim en çok. Ah, İstanbul ! Hatırlıyor musun o vapur yolculuklarını ? Denizinin kokusunu, rengini, adını bilmediğim geveze beyaz kuşlarını,o koca vapurlarını, yine o koca vapurlarının sanki insanı içine çekip, yutarmış gibi çıkardıkları vuuuupppp seslerini... Koca vapurlarının, o vuuuuppp diye içine çekip aldığı ve koca karnına sığıştırdığı; dedeleri, nineleri ama en çokta çocukları... Ya beni ? Beni hatırlıyor musun İstanbul ? Elbette hatırlıyorsun ! |
|
Taraf Olmak Ya da Bitaraf Kalmak
(Münevver Saral) 3 Nisan 2009 |
Günlük Olaylar |
| |
Tarafgirliğin insanoğlunu çepeçevre sardığı günümüzde; bakış açısını, bir platforma %100 nesnel olarak oturtabilmek mümkün mü, acaba? Ya da insanoğlunun böylesi zamanlarda bitaraf kalması ne kadar mümkün ?
|
|
Ziraat Çay Bahçesi / Rize
(Münevver Saral) 4 Mayıs 2009 |
Doğa ve Dünya |
| |
Hedefe tırmanmak... Zirveyi adım be adım hesaplayarak tırmanmak. Nefes nefese bir tırmanıştan sonra soluklanırken, geriye dönüp bakmak. Ve zirvede ; başlangıç noktası gittikçe küçülürken o nispette büyümek. Varılan noktada hissedilen gurur, ayaklar altındaki seyre eş şimdi. İşte, o en tepedeyken alınan keyif bütün yorgunluğa değiyor artık.
|
|
Yaşama Verilmiş Kısa Bir Molada, Geçişlerin Önemini Kavramak
(Münevver Saral) 19 Haziran 2009 |
Yaşam |
| |
Sıcak... Çok sıcak ! Haziran ki; alışkın değilim bu ay da, böylesi sıcağa. Çünkü Haziran, tatlı bir geçiş ayı. Baharın, bir meltem yumuşaklığında yaza geçişi... Öyle olmasına öyle de fakat bu yıl; bir meltem yumuşaklığında geçmedik de bahardan yaza, yazın ortasında bulduk birdenbire kendimizi. Hem öyle ki; sersemletici bir sıcaklığın içinde... Ve zamansız bu kadar ısıttığına göre; anlaşılan, şu meşhur "Küresel Isınma" dan Haziranda almış payını. Hakikaten mevsimler ve aylar; bedensel ve ruhsal olarak ne kadar da çok etkiliyor insanı.
|
|
Araf Bir Mekan; Piyer Loti ve Eyüp
(Münevver Saral) 5 Temmuz 2009 |
İstanbul |
| |
Bir gök ki masmavi...Tıpkı gözlerimin önünde; iki yeşil kıyının ortasından akıp giden mavi su gibi... İşte o en tepede, oturmuş bir bardak tavşan kanı gibi çayı yudum yudum yudumlarken...Bir tarafta; o, ayağımın dibinden ta aşağılara kadar uzanan gülistan kabirler... Diğer tarafta bütün göz alıcılığıyla nazlı nazlı kıvrılan Haliç... Hani... Hani, bu iki ayrı mekanın tam da ortasında lamekan kalıyorum bir an.
|
|
Bir Kente ve Denize Tepeden Bakmak
(Münevver Saral) 21 Temmuz 2009 |
Doğa ve Dünya |
| |
Herkesin denizi kendine güzel elbet. Ama Karadeniz bir başka güzel sanki. Hele o an be an değişen yüzü daha da bir güzelleştiriyor onu. Havasından mıdır, suyundan mıdır bilmem; kararsızlığı üstündedir daima. Bir bakarsın sessiz, sakin, duru... Mavi bir çarşaf gibi uzanır gider göz alabildiğince. Bir bakarsın sebebsiz bir öfkeye bürünür. Bürünürde, öfkesinden laciverte dönüşür rengi... Sonra bütün hiddetiyle o kara dalgalarıyla döver durur kıyıyı. Bir de o nehirlerin bentleri yıka yıka, dağların bağrından taşıyıp getirdiği çoşkun sularla birleştiğinde... İşte! İşte o zaman korkmalı Karadenizin hiddetinden.
|
|
Selimiye' Ye...
(Münevver Saral) 30 Temmuz 2009 |
Sanat |
| |
Edirne' ye yaklaştıkça tarif edilmez bir heyecan sarıyor beni. Hele hele o, göğe uzanan minareleri uzaktanda olsa görür görmez içim içime sığmıyor. Edirne' de sanki bütün yollar Selimiye' ye çıkar misali, kendimizi Selimiye' nin önünde buluyoruz. Yabancısıyız Edirne' nin ama Selimiye ki; bir şaheser... Alıp götürüyor yabancılığımızı üzerimizden de onun yerine göz kamaştırıcı güzelliğiyle esir ediyor bizi kendisine. Her ne kadar Süleymaniye' den aşina olsakta Mimar Sinan' ın maharetine; yine de Selimiye' nin görkemi bir başka sanki.
|
|
Yörelerden Ziyade Yüreklerde Düzenlenmeli Festivaller
(Münevver Saral) 7 Ağustos 2009 |
Toplum |
| |
Bir kaç gün sonra düzenlenecek olan bir festivale ilişkin bir broşür var elimde. Broşürde yer alan fotoğraflar, festival programı, anlatım... o kadar albenili ki hani, "zaman geçse de, festival bir başlasa" diyesi geliyor insanın. Ne yok ki festival programında ? Kültürel etkinlikler, sanatsal etkinlikler, spor etkinlikleri, ekonomik etkinlikler... art arda sıralanmışlar göz kamaştırırcasına. Broşür göz kamaştırıyor kamaştırmasına da ya festival ? Festival de göz kamaştıracak kadar parlak geçecek mi ? bunu kestiremiyorum işte.
|
|
Ben ve Ötekiye Dair...
(Münevver Saral) 20 Ağustos 2009 |
Toplum |
| |
Şu son günlerde her "ben"in , "öteki" ile ilgili bir açılımı var neredeyse. Bireylerin, grupların, kurumların, partilerin, sanatçıların... açılımları, yol haritaları savrulup duruyor medyada bir süreden beri. Düşünüyorum da; her bir açılım, orijinalliğinin yanında ne kadar tarafsız ? Ya da tamamiyle tarafsız olabilmek mümkün mü bu tür açılımlarda ? Değil elbette ama bunun tamamiyle imkansız olması da, imkan dahilinde bir araya gelmeye engel değil.
|
|
"Kelimelerin İçinin Boşaltılması" Deyimine Öznel Bir Yaklaşım
(Münevver Saral) 31 Ağustos 2009 |
Toplum |
| |
Güncele ilişkin okuduğum yazılarda sürekli karşıma çıkıyor; "içi boşaltılmış kelimeler" ya da "içi boşaltılmış kavramlar" deyimi. Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, liberalizm, Kemalistlik, Atatürkçülük, sağcılık, solculuk... derken ta dinciliğe kadar bir çok kelimenin , "içi boşaltılmış" lığından dem vuruluyor yazılarda. Çoğu kez, yazının gidişatından; yazarın kendi doğrularına çarpıcı bir vurgulama yapma isteğinin, yazarı bu deyimi kullanmaya yönelttiği kanısına varıyorum nedense. Kendi doğruları etkenini biraz açtığımdaysa; "içi boşalltılmış" eleştirisine karşın, bahsi edilen kelimeye ilişkin yazarın da öznel bir yaklaşımının olduğunu görüyorum. İşte bu, kelimelere ilişkin öznel yaklaşımlar; kelimelere nesnel anlamlarının dışında pozitif ve negatif anlamlar yükleyerek bir anlam karmaşasına yol açıyor bence.
|
|
|
|