Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
"Biz" bir değerler skalası. Ya da diğer bir deyişle, ben ve ötekiyi bir araya getiren ve bir arada tutan ; ırk, dil, din, kültür, öğreti, tabiiyet, hobi, fobi, ilgi , bilgi ... gibi değerler çeşitlemesine "Biz" diyebiliriz kısacası. Değerler çeşitlemesindeki bu, ... ` nın ucu o kadar açık ki; bu ucu açıklıktan, sınırsız sayıda kombinasyonlar üretebilmek mümkün. Ve bu kombinasyonların her biri başlı başına bir, "Biz". Öyle ise şu, "ucu açık değerler çeşitlemesi" ne "ben" in etkenliği nedir ? Kimdir, nedir ; "ben" ? Ya da daha doğduğu andan itibaren, "biz" i oluşturmada ne kadar özerktir ben ? Hangimizin elinde; ırkımızı, dilimizi belirleyebilmek ? Sadece ama sadece şu ırk ve dil çeşitlemesinde bile; taraf olmak ya da bitaraf kalmak tamamiyle bizim dışımızda. Türk olmak, Kürt olmak..., ana dilimizin Türkçe olması, Kürtçe olması... bunlar madem ki bizim seçimimiz değil; insanlık adına bir zenginlik olan bu tür çeşitlemeleri, birbirleriyle çarpıştırmak niçin ? Kaldı ki sırf bu ırk ve dil çeşitlemelerinde bile "biz" olabilmek tam anlamıyla mümkün değilken; "ben" ve "öteki" nin bu tür savaşları ne kadar manidar ? Şu son günlerde her "ben"in , "öteki" ile ilgili bir açılımı var neredeyse. Bireylerin, grupların, kurumların, partilerin, sanatçıların... açılımları, yol haritaları savrulup duruyor medyada bir süreden beri. Düşünüyorum da; her bir açılım, orijinalliğinin yanında ne kadar tarafsız ? Ya da tamamiyle tarafsız olabilmek mümkün mü bu tür açılımlarda ? Değil elbette ama bunun tamamiyle imkansız olması da, imkan dahilinde bir araya gelmeye engel değil. Gündemdeki etkinliğine baktığımızda; açılımın ardındaki temel etken, ötelenemez bir ihtiyaç olduğu. Bir ihtiyaç hissedildiğine göre; sistemin işleyen ve işlemeyen kısımlarının; bir araya gelmeye engel olmayacak şekilde ortaya konması gerekir ki ihtiyaç tam anlamıyla giderilebilsin. Ben ve ötekinin; her türlü hamasi duygulardan arınıp elini taşın altına sokması gerekir ki taşın ağırlığı hissedilebilsin. Ağlayan analar ve akan kanlar gibi kutsiyetler her iki tarafta da o kadar çok ki, bunlar üzerinden açılımların önünü kesmeye çalışmak, yolu yokuşa sürmekten başka bir işe yaramaz. Öyleyse ana yüreği hassasiyetinin gölgesinde; mantık, empati ve vicdan üçlüsüyle bu işi çözmek gerekir ki yüreğine taş basan babaların onuruyla, bu işin içinden yüzümüzün akı ile çıkabilelim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Münevver Saral, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |