Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Ve insan doğar; hiç bir şeyden habersiz. Sonra her geçen gün öğrenir insan; kendisini büyütenlenlerin, kendisine öğrettikleri ile başlar öğrenmesine. Ve kendisinde yaradılıştan var edilenlerin üzerine koyar, günbegün öğrendiklerini. Kendisini büyütenlerin dilini öğrenir ilk önce. Birlikte yaşadığı insanların; gelenek ve göreneklerini öğrenir, inançlarını öğrenir sonra... Az daha büyüyünce; öğretilere ve kültürlere dahil olur. Sokağını tanır önce. Sonra yaşadığı mahalleyi, köyü, kasabayı. Ve biraz daha büyüyünce kendi şehrini tanır, sonra başka şehirleri. Ve ardından ülkesini ve başka ülkeleri, dünyayı. Bir bireydir ilk önce. Sonra ailesinin bir bireyi ve soyunun, kavminin ve milletinin, dünyanın... Doğduğu günden itibaren yanlılıkla şekillenir insan. Öğrendiği ana dili yanlıdır ve hatta aynı dil içerisinde şivesi farklıdır, ağzı farklıdır mesela. Sahip olduğu gelenek ve görenekler yanlıdır ve hatta gelenek ve göreneğin o geniş yelpazesinde; oturması, kalkması farklıdır, su içmesi farklıdır mesela. İnançları yanlıdır ve hatta aynı inanç içerisinde mezhebi farklıdır mesela. Veyahut inançsızdır ki; inaçsızlıkta bir inanma değil midir aslında? Az daha büyüyünce dahil olduğu öğretiler ve kültürler dahi yanlıdır ve hatta aynı öğreti içerisinde ekolü farklıdır mesela. Yaşadığı sokağın insanı oluverir ilk önce. Sonra, o sokağın bağlı olduğu mahallenin insanı. Sonra köyünün, kasabasının, şehrinin, ülkesinin insanı. Ve bu zincir öyle bir yanlılık oluşturur ki insanda... Aynı ülkenin başka bir şehrinde; kendi şehrinin ve hatta kendi köyünün insanları ile bir araya gelip, dahil olduğu ayniyetle farklılaşır insan. Farklı olmak, diğer bir anlamda da taraf olmak değil midir o zaman ? İnsan; bir bireydir, tek başına. Bu tek başınalığı ailesinin bütünlüğünde anlam kazanır önce. Sonra bir soyun, bir kavmin ve de bir milletin. Her ne kadar kendi belirlemesede yine taraftır insan; aynı aileye,soya, kavme ve milliyete tabi olmakla. Tüm bu süreç içerisinde, insanın ayrılmaz bir parçasıdır yanlılık. Hatta çok sonraları; yanlılıklarındaki yanılgıları farkettiğinde ve değişmek istediğinde dahi % 100 tarafsız olamaz. O çok istediği değişiklik bile başka bir taraftarlıktır çünkü. Buna rağmen gel gör ki; kendi taraftarlığını gözardı ederken, bir diğerini taraftar diye suçlamak en kolay yaptığı iştir insanın. İşte, insanoğlunun en önemli açmazlarından biri. İnsanın doğasında var olan yanlılığa, nesnelliği kurban vermek! Tarafgirliğin insanoğlunu çepeçevre sardığı günümüzde; bakış açısını, bir platforma %100 nesnel olarak oturtabilmek mümkün mü, acaba? Ya da insanoğlunun böylesi zamanlarda bitaraf kalması ne kadar mümkün ?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Münevver Saral, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |