|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Yerler |
21
|
|
|
|
Türk Mutfağı ve Osmanlı Mutfağı denince benim aklıma tek isim gelir: KONYALI |
|
22
|
|
|
|
Türk kültürünün, Türk mührünün izlerini taşıyan coğrafyalardan birinde; hasbelkader bulunma bahtlılığını yaşayan bir faninin, o coğrafyayla ilgili notlarından bir bölüm. |
|
23
|
|
|
|
Uzunca bir aradan sonra tebdili mekan sözünü haklı çıkaracak gezi seçeneğimi Antep için kullanmaya karar verdim.Hafta sonunu Antep`te geçirmek üzere çocuklarla yola çıktım.Cuma günü akşam saatlerinde ulaştığımız şehirde hava kapalı ve yağmurlu,insanı üşüten tatlı bir serinlik var.
|
|
24
|
|
|
|
Peygamberimizin; “Seyahat eden sağlık bulur.”buyurduğu rivayet edilir.
Elbette ki gezmekle hastalıkların birden iyileşivermesi beklenilemez ancak kişi yola çıkarken kafasındaki sorunlardan -sorunlarını seyahatle birlikte taşımamak şartıyla- uzaklaştığı için kendini zinde hissediyor… |
|
25
|
|
|
|
Karadeniz’in mavi döşeğinde en keyifli uykusunu uyur Trabzon!… Yorganı, yağmur damlalarını taşıyan bembeyaz bulutlardır. Yağmura sevdalıdır bu topraklar; yağmurun düşmediği gün enderdir bu diyarda. Bulutlar alabildiğine cömerttir Karadeniz göklerinde…
|
|
26
|
|
|
|
Güvercinlik Köyü’nde genelde herkes yufka ekmek açar. Özellikle bayramlarda daha fazla ekmek yapılır. Ekmeğin arkasından da bazlama ve börekler adettendir. Çünkü ekmek bitimi mükellef bir kahvaltı hazırlanır. Düşünün bir kere, bazlama, börek, peynir, közde patlatılmış patlıcan, biber ve soğan, haşlanmış patates ve zeytin… Bu kahvaltıya hangi babayiğit “hayır” diyebilir bilemiyorum. |
|
27
|
|
|
|
“Kalkmış güzelim sabaha açmış penceresini,
Dalga köpüğü Trabzon evlerinden biri,
Silkelemiş düşlerini pencereden,
Bakmış evinin ayak ucunda,
İnce bir örtü mavi deniz…”Ceyhun Atıf Kansu)
Zamanın billurdan aynasıdır şehirler… O aynadan yansıyanlar o şehirde yaşayanların ruh süzgecinden süzülenlerdir. Şehirlerin de, gönül telini titreten bir ruhu vardır şüphesiz… Onların da bir kimliği vardır boyunlarına asılan... Onlar da gün gelir ağlar, gün gelir gülerler. Şehri güldüren de, ağlatan da onun koynunda yaşayan evlatlarıdır. Caddesiyle, sokağıyla, eviyle, mabediyle, parkıyla, bahçesiyle bir vücudu andırır şehirler… Bir vücut nasıl ki eskiyen hücrelerini yenilerse şehirler de öyle yeniler kendilerini. Nasıl ki vücutta hücreler düzensiz çoğalınca kanser illeti baş gösterir, öyle de kentlerdeki yenilenme gayreti, kentin ruhuna uymazsa öyle vahim bir netice doğurur. Kanserli kentler bu uyumsuzluğun vahim sonucudur.
|
|
28
|
|
|
|
Ilık bir rüzgarın tenimi okşadığı, cennetin köşesinden çalınmış bir zaman aralığındayım. Rüzgar denizden mi esiyor, denize mi? Hiç önemli değil. Lodos, meltem, poyraz olabilir adı. Sıfatların, tanımların anlamsızlaştığı, sınırların kaybolduğu öznel bir dünyanın çocuğuyum şu an. Hiçbir şey keskin değil. Acıtmayacak kadar yumuşak burada yaşam.
|
|
29
|
|
|
|
‘Şu kedilere bak, ne kadar uzun bacakları var hepsinin’ diyorum Ayhan abiye. ‘Bütün Türk kedileri uzun bacaklı, bizim oradakilerin hepsi bastıbacak demişti bana bir Alman turist bir defasında’ diye ekliyorum. Sadece Ayhan abi değil |
|
30
|
|
|
|
Van’ın sarsıldığı o dakika ekran başındaydım.
Zappink yapıyordum televizyonda…
‘Son dakika haberi’yle verilen Van Depremi önce bana basit, sıradan bir haber gibi geldi. .
Lakin kim bilebilirdi Van’da küçük bir kıyamet koptuğunu…
Deprem rasathaneleri bile Van’daki bu büyük felaketi önce tam olarak hissedememiş, (5-6) civarında vermişlerdi.
Sonra her saniye, her dakika; Van’da yaşanılan felaketin bilgilerine ulaşıldıkça korkuttu bizi…
‘Korkutmak’ da ne kelime…
Kıyametin sahnelerini hatırlattı bize…
|
|
31
|
|
|
|
Tam da bu an çayın berraklığı, Ankara’nın griliğini siler, harflerin ve sözcüklerin albenisi belirginleşir. Okumak yazmak bağlamında bir buğulu çay sohbeti başlar. Ankara’nın üşüyen yanları ısınır içinizde. Hayatı seversiniz. Gözleriniz ışıl ışıldır…
Ankara,08.01.2012 İ.K
|
|
32
|
|
|
|
beşiktaş gözün ya da kulağın sadece görevini yaptığını zannettiği o anlar... bir ses, görüntü, çağrışım. kimsenin adını bile koyamadığı, yalnız hatırlamıyoruz diyebildiği karanlık zamanlara şimdi bu denizdeki dik simge, yeniden tanıklık ettiriyor tarafsız |
|
33
|
|
|
|
“1997 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi seçilmek gibi önemli bir başarıya imza atan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Atpazarı olarak isimlendirilen semtte, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güney doğu kıyısında, yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır. Bedestenin; Fatih Dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 tarihleri arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabesi yoktur. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır. Yapının planı klasik tiptedir. Ortada 10 kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı mekân, karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkândan meydana gelen bir arasta ile çevrilmektedir.”(www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr)
|
|
34
|
|
|
|
Gölün gözleri sönük maviydi. Yazın sıcağı İznik gölünün yüreğinde üşüyen derin bir izdi. Adeta dalgaları dahi öylece donmuştu. |
|
35
|
|
|
|
İnsanoğlunun gelişmesiyle orantılı biçimde; özel alanı kamusal alandan ayırmak, kamusal alanı kendi içinde düzenli ve kullanışlı hale getirmek ve elbette ‘biz’ ve ‘öteki’ arasında büyük ve güçlü ‘sınır’ ları oluşturabilmek için kilometrelerce duvarlar örüldü; malzemeler ve biçim değişse de ‘duvar’ ların yarattığı olumsuz algı bizi düşünmeye çağırıyor! |
|
36
|
|
|
|
Ve sen dişlerimin arasındaki badem çağlasıydın. Biraz eşki, biraz nisan, biraz yeşil ve uykusundan yeni uyanmış bir yaşam kadar taze. Azıcık avucumda kalsan zedelenecek kadar narindin |
|
37
|
|
|
|
İlk kez bu kadar yakından gel-git gördüm. |
|
38
|
|
|
|
Malatya, çok yer değiştiren bir kent.
İlk yerleşim yeri Fırat Vadisi olan Malatya, ikinci yerleşkesi Asklantepe Höyüğü, ardından bu gün “Battalgazi” değdiğimiz Eskimalatya ve en son yerleşkesi Azpuzu’nun bir yazlık bölgesi olan şimdiki modern Malatya…
Peki Fırat Vadisi’den Azpuzu’nun bir yazlık bölgesi olan şimdiki modern Malatya’ya gelişinden neler kaybetti ve neler kazandı…
Malatya kafası karışık bir kent.
Hangi yönüyle tarih sahnesinde yer alacağına henüz karar verememiş bir kent.
Ünlü/meşhur insanıyla mı, kayısısıyla mı çıksın öne; henüz karar vermemiş…
Hangi yönüyle öne çıkacağı yönde karar veremediği gibi ‘Türkiye’nin fikri yapısına yön veren insanları’na, şair ve yazarlarına gereği gibi değer veremediği için her gün kan kaybeden bir kent… |
|
39
|
|
|
|
Trabzon,tarihî,doğal güzellikleri ve sosyal yapısıyla bir yeryüzü cennetidir.Karadeniz Bölgesi’nin en gelişmiş illerinden birisidir.Burası maviyle yeşilin bütünleştiği bir tabiat harikasıdır. |
|
40
|
|
|
|
..dağın eteğine inince, hemen yol kenarında ve deniz kıyısında müstahkem bir şato görünmekteydi; bu şato deniz tarafında bir ok atımı mesafeden daha geniş bir bataklıkla çevriliydi... |
|
|
|