..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yerler > Yûşa Irmak




18 Eylül 2023
Antakya  
Yûşa Irmak
Antakya’da Mesihiyyetin bir başka sevdalı şehidi, sonsuzluk yolcusu sevgili Dülger, Habib Neccar Hazretleri var. Antakya’nın ilk İsevilerinden, İseviliğin Antakya’da ilk şehitlerindendir, Habib Neccar. İnsanlık için gönül verdiği dava uğrunda canını, malını infak eden bir iman abidesidir.


:CCB:
Yunus Emre, Mesihiyyetin gölgesinde ruhi seyrini tamamlamış bir gönül insanı, gönüllere taht kurmuş bir ülkü insanıdır. Taptuk’un kazanında kaynayıp pişmiş, dülger mürşidlerin elinde yontulup cilalanmış, çorak gönüllere Hızır iksirini, gök ilhamlarını boşaltan bir irşad dolabı haline gelmiş inanç eridir.

Antakya’da Mesihiyyetin bir başka sevdalı şehidi, sonsuzluk yolcusu sevgili Dülger, Habib Neccar Hazretleri var. Antakya’nın ilk İsevilerinden, İseviliğin Antakya’da ilk şehitlerindendir, Habib Neccar. İnsanlık için gönül verdiği dava uğrunda canını, malını infak eden bir iman abidesidir.

Habib Neccar Hazretleri’nin gönlünde iman lambasını yakan ruh kahramanları da Yunus, Yahya ve Şem’un’dur. Hazreti İsa Aleyhisselam’ın Antakya’ya gönderdiği Yunus ve Yahya’ya ilk inanan Habib Neccar’dır. Putperest kral tarafından hapse atılan Yahya ile Yunus’u kurtarmaya gelen Şem’un üçlüsünü linç etmek isteyen Antakya halkına karşı onları korumaya koşan da yine Habib Neccar’dır. Kurtarmak istediklerine bedel kendisi şehid edilir. Vücudu bugün adıyla anılan dağda, o güzel ideal meş’alesi başı da yine kendi adıyla anılan camide gömülüdür. Antakya, bağrında işte böyle bir güzel Allah dostunu barındırıyor.

Bizim Yunus Emre’miz de sevgili dülgerin tezgahında, Mesihiyyetin dükkanında mı erdi yoksa sonsuzluk hazinesine, bilinmez. Ancak suyunu alçaktan çeken, dönüp yükseğe döken ve oradan gönüllere taksim eden, bunun için neler neler çeken o aşk insanının muhabbet madeni Habib Neccar damarına bağlı olabilir belki…

Habib Neccar’a o yüce ülküyü aşılayanlar kuşkusuz Mesihiyyetin kahramanlarının, -özellikle Hazreti Şem’un-, bizlere bıraktığı ülkü metotlarıdır. Bu eserlerin tefsirlerine bakılırsa, orada yaşayan bu insanların hayatı dikkatle incelenirse, Kehf Suresi’ndeki mağara erlerinin hikmet dolu hayatlarıyla birleştirilip düşünülürse ortaya çok ibretli bir tablo çıkacağından eminim. Ve o tablodan günümüze ışıklar vurduğunu görüp şaşıracağız. Bugün de nice Yunus ve Yahya’ların sesini duyar, nice Şem’un’ların tedbir ve hikmet dolu çalışmalarını görüyoruz Antakya’da.

Yunus Emre asırlardan beri gönüllere, dillere hükmediyorsa bunu, gönül verdiği o yüce kitabın kalbi Yasin Suresi’nin kahramanı Habib Neccar’ı irşad eden Hazreti Şem’un’u ve o irşadın en kutlu meyvesi olan Habib Neccar’ı örnek almasına borçludur. Dövene elsiz, sövene dilsiz olmayı tavsiye eden Yunus, ölürken bile halkına dualar eden, davasını anlatan Habib Neccar’dan bir koku taşıyor. “Dülgerler beni yondu-Her azam yerine kondu” diyen Yunus’un dülgeri sakın Habib Neccar olmasın, diyesi geliyor insanın.

Antakya’da Sen Piyer’i, Aziz Barnaba’yı, Hazreti Şem’un’u, Yunus ve Yahya’yı düşünmek, düşünüp de anlamak çok mu zor? Bugünün Mesih soluklu insanlarını bilmeyen, görmeyenler için elbette anlatmaya çalıştığım şeylerin anlaşılması çok zor. Ama onları görenler için Antakya’nın bağrındaki o sonsuzluk yolcusu erlerin misyonunu anlamak çok kolay. Fakat anlamak yetmiyor, anlaşılan insanların yolunda olmak gerekiyor. O yolda yürümeden, o yolda olup maksuda ermeden, o insanları anlamış olmanın ne önemi var ki?

Gönlüm vicdanıma diyor ki, sen bu sözleri eğri büğrü söyleme, seni sigaya çeken bir Molla Kasım (Nefs-i emmare) gelir. Fakat kalbim yine de Antakya’yı anlamak istiyor. Antakya’nın sırrına ermek istiyor vicdanım. Meded ey sevgili dülgerim, meded!..

Yaşadığımız büyük afette, başta depremin olduğu Kahramanmaraş olmak üzere, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’da yirmi bine yakın insanımızın şehit olduğunu öğrendim. Bu şehirlerimizden sadece Hatay’ın nasıl bir şehir olduğunu dilim döndükçe anlatmaya, buradaki kültürümüzü, tarih ve medeniyetimize ışık tutan insanların bugün bile var olduğunu aktarmaya çalıştım…

Bilmeyerek sürç-ü lisanımız olduysa haklarınızı helal etmenizi dilerim.

Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Rabbimden rahmet, tüm yaralılarımıza acil şifalar diliyorum…

Sağlıcakla kalın…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yerler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Azerbaycanlı Bir Gardaşın İstanbul İzlenimleri…

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Eşek Edebiyatı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.