İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Gökyüzünün suratsızı, yağmurun çıldırmışçasına yağanı, çamurun bulaşıcı olanı kem gözümü azdırıyor. İnadıma sağanak inadıma batak… Dinlenmeden durmadan yılmadan yağıyor, biliyorum sırf kendi inançlarımla vurayım kendimi diye, sırf bana inat. Hepimiz sırtımızdan kurşunlandık. Ne katillerimiz cezalandırıldı, ne faillerimiz yakalandı. Aklımıza geldikçe gadre uğradığımız, toplanıp üç beş kişi dökülüyoruz sokağa. Bağrınıyoruz, zorumuz neyse! Tamam, hatırladım. “ Hepimiz öldürüldük ha! Hepimiz faili meçhulüz ya!” Zalim eziyetlere, açlığa, yok olma tehlikesine terk ettiğimiz hayvanlara ilişiyor gözümüz ara sıra. Dünyanın onlarında barınağı olduğunu hatırlıyoruz bir an için. Hayvanlar Gününde toplanıyoruz beş on kişi. Yapacak başka bir şey yok, bağrınıyoruz yine; “Hepimiz sokak köpeğiyiz, hepimiz hayvanız!” diye. Erkekler bile biliyor, zordur kadın olmak. Hele yanında, başında, kıçında bir erkek yoksa adeta eziyettir. Alıp başımı gideyim dese kadın… Nereye? Dünyanın neresine giderse gitsin alın yazısı değişmeyecektir.. Kaşık düşmanıdır. Fettan, sade sureti değil ta kendisi şeytan, eksik etektir. Her felaketin azlettiricisi, faili ya da kurbanı olması mecburiyettir. Namuslu toplumumuzun namussuz kadınlarına taciz, tecavüz, dayak, şiddet, zulüm, ölüm dinimize ve törelerimize göre de haktır. Hak olmasına haktır da; ara sıra yufka yüreklilerin vicdanı sızlamaktadır.. Değil mi ki aklı kıttır, güçsüzdür, zayıftır! belki bir gün o da insan olmayı başaracaktır. Bir şans daha tanıyalımgünahtır,yazıktır. Bu sebeple hepimiz kadınlar gününde duyarlılık abidesiyiz. Hele de o gün bizi kutlayan, kollayan gözeten erkeklerimiz. Hep beraber kutlarız kadına şiddete hayır gününü, ee ne de olsa o gün, hepimiz kadınız! İşte yine belirli ve değerli bir günün dönümündeyiz. Kelimelerin anlam ağırlığı nasılda dolu dolu. Söylerken bile gururlanıyor insan “ Emekçi ve İşçi Bayramı”. Söyleyiş güzelde niyeyse duygumda gururdan eser yok düşünürken. Nedense ezik, sinik, korkak, yitik, bomboş bakan insanların ve güdülen koyunların doluştuğu imgeler geçiyor gözlerimin film şeridinden. Yok canım bunca değer atfedilen emekçilerin fotoğrafı olamaz bunlar. Tabi ya gözlerim bozuk benim, bir de gökyüzü…Karamsarlığım, yılgınlığım, öfkem hepsi tepemde ki şu suratsız gökyüzünün yüzünden. Meşhur şiirinde; “….Ben bir ışık için tepmişim rahatımı/ellerimi kemirmekten memnunum/Bu güleç yüzlülerin bu acı türkülerini/Bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum/ delice anlayarak…” diyen büyük şair Hasan Hüseyin’in yüreğine, cesaretine ve bilgeliğine hayranım… Öte yandan ne olmak istediğimi bilmiyorum artık fakat ne olmak istemediğimden eminim. Yürekli, cesur ya da bilge olma arzusu yok bende. Belki böyle bir cevher de yoktur malzememde. Ne yüreğe ne akla güvenim tam ve kâh biri kâh diğeri çekiştirirken yularımı anlayışlı olamam. Anlamanın ve sevmenin delicesini bile, hak vermenin yeter gerekçesi sayamıyorum. “Kurtuluşun kendine, yalnız sana ve zihnen, vicdanen aydınlanmana bağlıdır” diyen nicelerini göz kırpmadan telef eden büyük kalabalığın kör vicdanını ve kurnaz aklını yalnız cehalete ve saflığa bağlayamıyorum. İnsanlık olarak bir cennete uydu gönderemedik, bir tanrıyla haberleşemiyoruz. Ve buna rağmen ve çocukların bile saf kalamadığı bir çağda ve yüzyıllardır ve hala; kendine bahşedilen sınırsız gücü dostça, kardeşçe, hakça paylaşmak ve yaşamak yolunda kullanmayanlarla yan yana durabilen insan kalabalığına sevgi duyamıyorum. Karanlığından haberdar ve halinden memnun, sayıca çok varlıkça az, hem büyük hem küçücük, hem saf hem kurnaz, değerini sadece eder cinsinden hesaplayabilen büyük çoğunluğa şefkat besleyemiyorum. Yani hala ermediğim için, hala biraz eksik ve çok kusurlu olduğumdan ve sırf bu sebeple; ezdiren, sömürten, emeğiyle, desteğiyle zalimi semirten ve kesinlikle masum olmayan hiçbir emekçi ve işçinin bayramını kutlayamıyorum. Ve en küçük bir suçluluk duyamıyorum. Bu gün 1 Mayıs Emekçi ve işçi bayramı. Aman unutmayalım. İşçi yada emekçi değilsek de boru değiliz. Her birimiz duyarlılık kelebeğiyiz. Derhal kanatlanalım! Fırsat bu fırsat meydanlara akalım. Davullar zurnalar çalalım, zoraki halayların ucundan tutalım. Bayram diye adet yerini bulmasın mı kardeşim! Tabi ki, bağrınalım, bağrınalım bir yerlerimiz yırtılıncaya kadar bağrınalım!!! Yok canım siz gidin, ben bu gün gelmeyeceğim. Harem sönük, kanadım kırık.İçimde yine bir pür-ü paklık kol geziyor. Samimi olma ihtiyacıyla yanıp tutuşuyorum. Oldu olacak dosdoğru söyleyeyim benim artık yırtılacak bir yerlerim ağrıyor. Arzu KULAÇ SEVİMLİ 1 Mayıs 2011/İzmir
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Arzu Kulaç Sevimli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |