Gerçek bir sevgide diğer insanın iyiliğini istersin. Romantik sevgide diğer insanı istersin. -Margaret Anderson |
|
||||||||||
|
Başımı kaldırıp bakakaldım. Şaşırmıştım. Çünkü hazırlıksız yakalanmıştım bu cümleye. Ne denirdi bu cümleden sonra? Bu cümleden sonrası nasıl olurdu? Bu cümleye varmıştık işte. Bu cümle üzerine başka bir cümle kurabilir miydik? Yatağın ucunda oturmuş çoraplarını giyerken, sanki çok sıradan bir laf edecekmiş gibi söyleyivermişti. Çorabının birini giyip diğerini eline almış, biraz evirip çevirmiş, sonrasında başını kaldırarak bana bakmıştı. Sanki o an tek düşüncesi çoraplarıymış gibiydi. Tabanları incelmiş çoraplarına bakarken, yeni çorap alma vaktinin geldiği düşünüyormuş gibiydi. Aslında çoraplarından başka bir şeyi düşünmek istemiyormuş gibiydi. “Eskisi gibi olmamız için ne yapmam gerek?” Öfke vardı bu cümlede. Bana mı kızıyordu? Çok istemeden ama mecbur kalmış gibi söyleyivermişti. Bu cümle çok ağırdı, eziyordu muhatabını. Onu böylesine sıradan bir şekilde söylemek bir başkaldırı mıydı? Ben böyle korkmuş muydum hiç? “Eskisi gibi olmamız için ne yapmam gerek?” Neler neler vardı bu cümlede… “Eskisi gibi olmadığımızın farkındayım. “vardı. Eskisi gibi olabilme olasılığımıza hiç inanmama vardı. “Sen istedin bu soruyu duymayı ama yanıtı yok bunun.” kızgınlığı vardı. Ben böyle paniklemiş miydim hiç? “Cevabı sen bul bakalım bulabilirsen.”alayı vardı. “Uzun zamandır sustum,umursamaz gibi davrandım.Çünkü bu cümleye hazırlanıyordum.” vardı. “Tüm ilişkiler bir gün bu cümleye toslar.” tespiti vardı. “Biz de tosladık ve hasar tespiti yapmaya gerek yok.”vardı. Aslında hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının için için kabullenilişi vardı. “Ne sen o eski sen,ne ben o eski ben, gör artık bunu” vardı. “Eskisi gibi olamıyorum ama bu halimle de seni mutlu edemiyorum.Sen çöz bakalım.”serzenişi vardı. “Uzun zamandır farkındayım ama bırakmıyorsun beni gideyim” vardı. “Söylenmedik bir şey kalmadı.Anlamadın.”vardı. Bu cümlede artık verilmiş bir karar vardı. “Eskisi gibi olmamız için ne yapmam gerek?” Bu cümleden sonra ne söylenebilirdi, bilmediğim için sustum. O gömleğini giymiş, sıra pantolonuna gelmişti. Elinde pantolonu, yine baktı bana. Sadece pantolonunu düşünür gibiydi. Belki de ütüsünü beğenmemişti. Pantolonundan başka hiçbir şey hakkında konuşmak istemiyormuş gibiydi. “İyi ki almışım sana bu pantolonu.”dedim. Çok ters bakmıştı bana. Olmamıştı. Bu cümle uymamıştı. Eskisi gibi olunmadığı fark edildikten sonra artık cümle kurulamıyordu. Arkamı ona dönüp, pencereden bakmaya başladım. Yoldan gelip geçenlerin bizim ilişkimizden haberleri yoktu. Can çekişiyorduk. Bağırsam yardıma gelen olur muydu? Ne diyeceğimi bulamadığımı söylesem, bir şeyler yapabilirler miydi? Keşke demeseydi bunu. Keşke olmadık şeylerden tartışmaya devam etseydik. Keşke eskisi gibi olmadığımızı bu kadar açık koymasaydı ortaya. Hiç gerek yokken deşifre etmişti değiştiğimizi. “Hadi gel alışverişe gidelim “desem ne olurdu? Hiçbir şey olmamış gibi, akşama ne pişireceğimden bahsetsem, unutur muydu bu cümleyi? Ben unutabilir miydim? Hala sessizlik. Kıpırdamıyor. Bizim odamızın tahtaları en küçük bir hareketimizde gıcırdar. Dönemiyorum arkama. O duruyor, ben pencereden bakıyorum. Kıpırdayamıyoruz. Son fotoğrafımız bu. En can alıcı yerimize saplanıp kalmış bu cümleyle iyileşme ihtimalimiz yoktu. İlişkiler son nefeslerini verirken, zaman çok uzun, çok yapışkan,çok acımasız … Ben yine de tahtaların gıcırtısını duymak istiyorum. Her şeye inat gıcırdamalı tahtalar ve gelmeli yanıma… Bana sarılmalı arkamdan. Az önceki cümleden bir daha hiç bahsetmemeli. Bu can çekişmeyi hiç görmemişiz gibi, arkamız dönük, bakmalıyız sokağa. Bu suç ortaklığı tekrar bağlamalı bizi birbirimize. Tahtalar gıcırdadı. Gittikçe benden uzaklaşıyor gıcırtılar. Kapı açıldı. Kapı hala açık. Zaman hala çok yapışkan. Ve kapandı kapı. Başını kaldırdığında göremedi beni . Belki de başını kaldırmadan yürüyüp gitti. Bana bakmadan geçme ihtimaline karşı mı geri çekilmiştim pencereden? Ben onun gelip bana sarılacağını hayal etmiştim. Eskisi gibi, sımsıkı… O son cümlesini söyleyip gitmişti. Eskisi gibi olmamız için yapılacak hiçbir şey yoktu. Oturup ağladım.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilal Fırtına, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |