..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > İronik > Hilal Fırtına




17 Ocak 2010
Bir Gün  
Hilal Fırtına
Söyle haydi, durma, kendi annenden ve babandan kendi çocuğunu kullanarak intikam aldığını.


:BBII:
Bir gün on beş yirmi kişilik bir anne grubuna anlatıyordum: “Çocuk yetiştirirken kendimizi iyi gözlememiz gerekiyor.Bizler çocuklarımıza örnek oluyoruz.Ancak aynı şekilde kendi anne babamız da bizlere örnekti.Kendi anne babamızdan aldığımız olumlu çocuk yetiştirme yöntemleri yanında olumsuz çocuk yetiştirme yöntemleri de var.Evet, ne kadar anne babamıza benziyoruz? Onların bizde yarattıkları travmaların ne kadarını biz kendi çocuklarımızda yaratıyoruz?”
Hemen hemen her anne eğitim çalışmasında söylerdim bu cümleleri. Annelerin bunları duyduktan sonraki hallerini, yüzlerindeki acı dolu ifadeleri ve sonra yaptıkları itirafları çok iyi öğrenmiştim.
Ama o güne kadar bu soruyu onlarca kere sormuş olan ben o gün ilk kez bu soruyu annelere değil de sanki kendime sormuştum. “Evet” demişti içimden bir ses, “buraya kadar. Artık senin de bu soruyu yanıtlama zamanın geldi. Sen ne kadar annen gibi bir annesin?”
Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı.
Bu eğitimlerde kendimi profesyonel hissederdim. Konular ve annelere soracağım sorular belliydi. İyi hazırlanmış bir programdı ve ben de iyi uyguluyordum. Sayısını hatırlamıyordum bu toplantıların. Ama katılan annelerden hep olumlu geri bildirimler almıştım.
Bugün ne olmuştu?
Birden bire bu soruyu kendime sormanın yanında şimdiye kadar nasıl olmuştu da sormamıştım.
Buradaki annelere eğitim verirken ne kadar samimiydim? Kendime hiç sormadığım soruları onlara yöneltiyor, güya bir farkındalık kazandırıyordum. Peki, bana farkındalığı kim kazandıracaktı? Ben de onlar gibi bir anneydim.
Ne kadar bendim,ne kadar annem?
Bugün ne olmuştu bana?
Şimdiye kadar sessiz sakin duran bilinçaltım, “artık yeter” mi demişti?
Neden?
Anneler bir şeyler söylüyordu ama ben onları duyamıyordum.
Şimdi kalkıp biri “Bizi boş ver, sen ne kadar sensin, ne kadar annen” dese ne yapardım?
Ben ne kadar benim? Ben nerde biterim, nerde başlarım? Ne kadarım kimden etkilendi? Hiç kimseden etkilenmeyip “gerçek ben”olanlar var mı? Böyle bir şey var mı?
Başım dönüyordu. Yaşadığım hayal kırıklığı yüreğimi parçalamıştı. Ben hayallerimi kırmıştım. Ben bana olan güvenimi boşa çıkarmıştım.Ben herkese sorduğum güya çok masum soruları kendime sormamıştım ve çok ustaca manevralarla kendimden kaçmıştım.
Ben bana kazık atmıştım!
Anneler bir şeyler söylüyorlardı. Bazılarının sesi titriyordu,bazıları çok üzgündü.Onları dinlemekte zorlanıyordum.
Birisi “Annem beni çok döverdi, her gece yatağımı ıslatırdım, her gece dayak yerdim” diyor. “Her gece annem hakaret ederdi, çok utanırdım.Benim de kızım altını ıslatıyor,ben de ona aynını yapıyorum.Oysa o zamanlar derdim hep kendime, ben annem gibi olmayacağım diye,oysa annem gibi olmuşum. Ben nasıl yapıyorum bunu kendi çocuğuma” diyerek devam ediyor.
Demek ki bazı anneler bu soruyu ilk kez duyduklarında fark ediyorlardı kendi gerçekliklerini ve bunu hiç saklamadan söylüyorlardı. Bu annelerin çoğu ancak ilkokul mezunuydu ve aralarında hiç okuma yazma bilmeyenler de vardı.
Ben bu soruyu onlarca kez duymuştum ya da belki ben bu soruyu onlarca kez duymamayı başarmıştım.
Aldığım onca eğitim işe yaramıştı. Kendimi iyi kandırmıştım.
Zaman nasıl geçiyor, kim ne diyor, bu toplantı nasıl sürüyor, bilmiyordum. Sadece beynim uğulduyordu. Hiç bir anneyi dinleyemiyordum.
Benim kızım, üzerine titrediğim kızım, büyüdüğünde, anne olduğunda beni nasıl anlatacaktı?
Benim kızım bana “Anneannemi senden daha çok seviyorum” demişti bir defasında. İçim kıyılmıştı. Senin anneannen sana davrandığı gibi bana davranmadı ki hiç kızım.
Ben kızımın anne annesini ne kadar seviyordum?
Birileri bana su içirmeye çalışıyor. Ortalık limon kolonyası kokuyor. Ne oldu? Usta anne eğitimcisinin bütün foyası ortaya mı çıktı? Onun size sorduğu soruları aslında kendisine hiç sormadığını mı öğrendiniz? Yoksa size dediklerini kendisi hiç yapmamış mı?
Birileri adımı söylüyor. Ben duyuyorum ama yanıtlayamıyorum.
Ben çok küçüğüm. Kardeşim ağlıyor. Ben ona vurmuşum. Annem çok kızgın, “Kardeşine vurursan senin annen olmam” diyor.Ben çok korkuyorum ama hala kardeşime vurmak istiyorum.
Birileri yüzüme limon kolonyası sürüyor.
Ben daha çok küçüğüm. Ya annem artık benim annem olmazsa?
Ben anneyim. Kızım “Git başımdan, öl, istemiyorum seni” diyor. “Gidiyorum, başka çocukların annesi olacağım” diyorum.Kızım da korkuyor, benim çocukken korktuğum gibi.
Kim bu karşımda ağlayan çocuk? Benim çocuğum mu? Benim çocukluğum mu?
Birisi ellerime limon kolonyası sürüyor.
“Evet anneler, söyleyin, ne kadar kendi anne babanıza benziyorsunuz. Çocukken ben böyle yapmayacağım dediğiniz anne babanız gibi olduğunuzu biliyor musunuz?”
Hata yapmak yasaktı bizim evde. Babam çok kızardı, annem hep susardı. Çarpım tablosu bir kabustu. Babam sorardı biz bilemezdik. Sonradan öğrenmiştim kaygı durumunda insanın adını bile unuttuğunu.
Ben bağırıyorum kızıma, “Söyle haydi, çok basit,parmaklarınla say, bakma öyle!”
“Anne ben babamla ders çalışmak istemiyorum, ondan korkuyorum” diyorum. Annem “Aaa o nasıl söz kızım, insan babasından korkar mı?”
Duyuyorum bir gün kızım anneannesine söylüyor, “Annemle ders çalışmayı sevmiyorum. Çok kızgın o, hep bağırıyor. Bağırmasa bile anlıyorum ben onun kızgın olduğunu”
“Evet anneler, söyleyin! Bizler anne olarak bize yapılmasını istemediğimiz şeylerin ne kadarını çocuklarımıza yapıyoruz?”
Söyle haydi, durma, kendi annen babandan kendi çocuğunu kullanarak intikam aldığını.
Yüreğim kanıyor. Hiç bir limon kolonyası durduramaz bu kanı.
Herkes bağırıyor. Bayıldı diyorlar. Oysa bilmiyorlar ilk kez bu kadar ayık olduğumu.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Teşekkürler...
Gönderen: Mustafa Şakarcan / , Türkiye
17 Ocak 2010
Yazınızı, babalığa yansıtarak okudum. Her şeyin başı, açık yürekli olmak sanırım. Bunu gösterip, geçmiş nesilin hatalarından arınabilene ne mutlu... Saygılar... Mustafa Şakarcan

:: Ellerinize, yüreğinize, kaleminize sağlık
Gönderen: Didem Duruöz / , Türkiye
17 Ocak 2010
Anne değilim,bir gün, zamanı gelince, belki anne olmayı düşünebilirim, gözümde bir damla yaşla bitirdim yazınızı okumayı.İçinizdeki acının ve tüm çocuklar için hissettiğiniz korkunun farkındayım.Ve tüm yazınıza sonuna kadar katılıyorum.Söylediğimi yap, yaptığımı yapma kuralının çoğumuzun önüne çıktığını ve hiçbir zaman işe yaramadığını biliyorum. Anne ve babalar, canlarından çok sevdikleri yavruları için kendi tecrübeleri, o anki farkındalıkları, bilgi ve birikimleri ışığında,en doğru olduğunu düşündüklerini uyguluyorlar.Her insan gibi onlar da zaman zaman hata yapabiliyorlar. Sanırım önemli olanlardan biri, kişinin kendi hata payını düşünmesi ve hatalarından ders alması. Sevgi ve Saygılarımla.Didem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İronik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mutfakta Yemek Pişiren Bir Kadın

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Babamı Bulmak
Çirkin
Son Cümle
Hikayesiz
Fidanlar Sallanıyor
İstasyondaki Yabancıyı Tanıyorum
Temizlenemeyen


Hilal Fırtına kimdir?

Öyküsünü Arayan Kadın

Etkilendiği Yazarlar:
Murathan Mungan,Jose Saramago,Çehov, Hasan Ali Toptaş


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hilal Fırtına, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.