Her şey ancak sevgiyle satın alınabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Gittikçe yalnızlaşıyor insan . Gittikçe dört duvarının ardına sıkışıp kalıyor. Herkes, herkesten şikayetçi. Kendisiyle uğraşmayı bırakmış, hep başkalarıyla uğraşıyor. Uğraştıkça yabancılaşıyor, uğraştıkça uzaklaşıyor. Alınganlıklar, yanlış anlamalar, hırçınlıklar, içe çekilişler koparıyor insanları birbirinden. Tahammülsüzlük kol geziyor sokaklarda. Sokak lambalarının kör ışığında ara sokaklara dalıyor sitemler ve kahırlar. İnsanların ensesinde seslerden örülü bir tel duvar. Elini dokunsan batacak, dokunmasan kurtlar sofrasında güvenmek , inanmak, hissetmekle ilgili her şey paramparça olacak …Karabasanlar basacak…Oysa (Oruç Baba’dan Aforizmalar-19)’da Sayın HÜSMÜLLÜ şöyle diyor: ‘Bu dünyadaki hiçbir şey sizin değildir. Çünkü kaybetmekten korkup da kaybetmeyeceğiniz hiçbir şey yoktur.’ Şu an sorsam kaç kişi vazgeçebilir elindekilerden? Kaç kişi: ‘Dünya nimeti değil mi? Ne önemi var diyebilir?’. Çok özür dilerim yine hata yaptım. Belki der; ancak kaç kişi eyleme geçirebilir?... Sayın HÜSMÜLLÜ yanlışım varsa düzeltin lütfen. Bir ara ‘Sokrates’in Savunması’nı okumuştum. Şöyle diyordu: ‘ Ben güzel konuşuyorum diye benim dediklerime inanmayacaksınız. Laf ebeliği yapıyor diyerek suçlayacaksınız beni…Kandırdığımı sanacaksınız öğrencilerimi….’ Öyle de oldu nitekim sonunda. Maalesef toplumsal bencilliklerimiz iyiye, güzele düşman. Kendimizi yenileyemediğimiz için, sürekli kendini yenileyen ve en iyiyi yapmaya çalışan insanlara tahammülümüz yok. Örneğin bir büyüğümüz var; yazan, araştıran, üreten ve bizim de kendimizi yenilememiz için gece-gündüz uğraşan. Yıllarını verdiği araştırma yazılarından tutun , ülke ekonomisine katkıda bulunacak, üretime yönelik araştırmalarına bile kulplar takılmaya çalışılıyor. Yıpratılıyor, örseleniyor, hafife alınmaya çalışılıyor, bize ait olandan kaçmak değil de nedir bu. Aynı işi ve çalışmayı yabancı ülkelerin bilim adamlarından biri yapsa eminim çok daha fazla ilgilenir, çok daha fazla ilgi gösterirdik. Nedir bu toplumsal komplekslerimiz? Nedir bu kendi insanımıza güvensizliğimiz? Biraz fazla kazansa , emeğinin karşılığını alsa ne çıkar? Bize ne zararı var? Ama olmaz, emekmiş, alın teriymiş hiç önemli değil bunlar, yeter ki bizim dışımızda kimse kazanmasın. Oturduğumuz yerde her şey bize yağsın, bize aksın. Hay Allah, şimdi aklıma öğrencilere tariz sanatını anlatırken örnek olarak verdiğim Salah Birsel’in ‘Pineklemeye Çağrı’ şiiri geldi nedense. Madem söz dönüp dolaşıp oturduğumuz yerde kazanmak çabasına geldi; paylaşayım müsaadenizle: Duralım efendiler biraz Koşmayalım öyle delice Yormayalım kalbimizi Katmerlendirip gerdanımızı Oturalım efendiler biraz İsteyen dikilsin gönlünce Çökelim biz yere şöyle bir Açalım ağzımızı ilkin Gerelim omuzlarımızı sonra Giderek bayıltıp gözlerimizi Esneyelim efendiler biraz Aldırmayalım öyle üçe beşe Yayalım göbeğimizi iyice Dönelim sırtımızı işe akla Acıyan çıkmaz sonra halimize Vakitken çocuklar büyükler henüz Pinekleyelim pinekleyelim Horlayalım efendiler biraz Salah Birsel A, evet bunu yazmalıyım, ‘Olumsuzluklar karşısında “kader” deyip geçiyor musun, bununla da yetinmeyip bazen kaderin başına “kötü” sıfatını da ekliyor musun? Sen aptalsan, sen tembelsen, sen zayıfsan, sen yeteneksizsen bunda kaderin suçu ne?’(Oruç Baba’dan Aforizmalar- 23) bayıldım buna. Bu, şu ana kadar yazdıklarımdan daha farklı, bu kez eylemsizlikten söylemle kendini kandırma yolu. En azından kendi içinde çelişmiyor. En azından başkalarına zarar vermiyor. Telkin çok güzel ama: ‘aptal olma, tembel olma, zayıf olma, yeteneklerini ortaya çıkar, kaderden şikayet etmek yerine kadere yardımcı ol!’ süper… Bugünlük de bu kadar…Eleştirdiğim kuyuya kendim düşmeyeyim ne olur ne olmaz. Ne diyor (Oruç Baba’dan Aforizmalar-15)’te: ‘Seni birisi konuşturana kadar sus, ama seni birisi susturana kadar konuşma!’…. Devamı var….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |