Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
‘Bir şeyin kötü olduğunu bile bile ona karşı çıkmayanlar, bir gün mutlaka o kötülükle karşı karşıya kalacaklardır.’ ( Oruç Baba’dan Aforizmalar-16) Ya kötü ya da iyi kavramlarından hareketle kötü artık kötü değil, iyi artık kötüyse?!... Yazı ve şiirlerimden yola çıkarak pek çok kişi, çoğu zaman benim kötümser, bardağın boş tarafını gören, stresli ve karabasan bir insan olduğumu düşünebilir. Elbette benim de zaman zaman öfkelerim, üzüntülerim, hırçınlıklarım olmuştur her insan gibi. Çoğu zaman sakinimdir. Çoğu zaman iyimser. Ancak ayaklarım yerden hiç kesilmez. Gerçeği olduğu gibi kabul etmeyi severim. Acıları abartmaktan hoşlanmam. Hafife de almam. Çözüm üretmeyi severim. Genel felsefem ‘Şikayet yok, çözüm var.’ ilkesine dayanır. ‘ O zaman niye yazı ve şiirlerinizde hep sorunlardan, olumsuzlardan bahsediyorsunuz?’ diyebilirsiniz. Beni ve yazılarımı önemsiyorsanız bu en doğal hakkınız. Çünkü ben yukarıda altını çizmeye çalıştığım söze inananlardanım. Ancak sanırım bazı kişilerle iyi ve kötü kavramları konusunda anlaşamıyorum. İnsanların garip kılıfları gelişti son yıllarda. İyi ve kötü göreceli kavramlar haline nasıl getirildi bilmiyorum. Hatta mutluluk ve acı kavramlarında bile görecelilik var. Biliyorum, benim sorunum bu noktada başlıyor. ‘Her gece uyumadan önce kendini sorguya çek. Yaptığın iyi eylemler için ödüllendir, kötü eylemler için cezalandır. Kendine vereceğin ödül ve cezalar sadece sözlü olsun.’ (Oruş Baba’dan Aforizmalar-16) Buyurun işte. Neye ve kime göre iyi, neye ve kime göre kötü? Haklısınız konunun biraz açılmaya ihtiyacı var. Örneğin, bireyselleşmenin ağırlıklı anlamda güçlendiği bu çağda toplumsal düşünmeniz enayilikten başka bir şey değil. Örneğin, aileniz için özveride bulunmanız özgürlüklerinizi kısıtlamanız anlamında mutsuzluk. Yalan söylemenin bile genel- geçer savunması var. Beyaz yalanlar yalandan değil. Nasıl ayıracağız rengini? Somut olsa kolay. Soyut bir kavramın rengiyse yine göreceli. İyi bir insan olma mücadelesi veriyorsanız hassassınız. Yazık, kendinizi mahvediyorsunuz! Çalışkan bir insansanız, adam sen de yıpranıp kimsenin umursamadığını siz mi dert edeceksiniz? Mutluyum diyorsanız, mutlu olmadığınızı kanıtlamak için bahaneler hazır. Mutsuzsanız sorun yok, zaten herkes mutsuz , boşver…. Haklısınız bu böyle sürüp gider. Çağın insanının şaşkınlığı sanırım bundan. Buyurun ‘Hasta mısınız, acı mı çekiyorsunuz? Kendinizi kurtarabilecek yine sizsiniz. Sizin çektiklerinizi çevrenizdekiler anlayamazlar. Öyle göründüklerine aldanmayınız. Çünkü hepsinin yüzlerindeki maskeyi kaldırınca kendilerine ağlayan yüzler görürsünüz…’ ( Oruç abadan Aforizmalar-17 ) Biri haksız olduğumu söylesin. Değilse gerçekten kendimle çok barışık bir insan olduğumu düşünürken kendimle kavgaya gireceğim. Görev ve sorumluluk bilincinde olan bir insanın bu bilinçte olmayan insanları rahatsız etmesinin sebebi nedir? İşte cevabı: Görevlerinin ve sorumluluklarının bilicinde olmayışlarının fark edilmesidir. Rekabet anlayışının yaygınlaşması aynı zamanda kıskançlığı normalleştirmek için bir kılıf değil de nedir? Sürekli birbiriyle yarış içinde olan bir toplumda iyi eylemler olabilir mi? Ya da insanlar bir başkasının acısını içselleştirebilir mi? Elbette hayır! Başaklarından hep bir üstte olma mücadelesi veren , bir üstündekini alkışlamaktan aciz, bir altındakine yardım etmeyi zül sayan bir toplumda, yazılarınızda bardağın dolu tarafını görebiliyorsanız bravo size. Siz yine de beni boşverin. Ne öyle aman aman büyük bir yazar olmak derdindeyim ne de tanınmak binlerce kişi tarafından. Ne bir edebiyat sitem var ne de bir kitabım, satılacak. Ben yolumda devam edeyim. Olur a bir kişi çıkar yazılarımı okuyan ve der ki: ‘Bu gün yapılanın, yarın beğenilmemesi ilerlemenin en önemli nedenidir.’ ( Oruç Baba’dan Aforizmalar-17)… Bakarsınız ışık olur yarınlara. Çorbada benim de tuzum bulunur. Devam edecek….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |