..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > Rüya Bayram




19 Temmuz 2010
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (22) (Bir Dizinin Ardından Aldanmaların Sorgulanışından... )  
Rüya Bayram
Konuşmazsak çatlarız derler ya hani sanırım bazen ben de yazmazsam çatlayabilirim:) Bu kez mektup eski bir romanın dizi finalinin ardından aldanışların sorgulanışından yola çıkıyor ve yine birilerinin hayatından izlere dalıp devam ederek uzuyor.


:BAFA:
Sözüm meclisten dışarı demeyi ihmal etmeden başlıyorum yine mektubuma.. Çünkü gerçekten sinirliyim ve bazı kelimelerim ok haline gelebilir. Lütfen düşman bellemeyin beni, bu kelimeler nasıl olsa hedeflerini biliyor.. Benimkisi insanca, duygusal bir tepki sadece o kadar..

Ne zamandır aklımda idi şu dizinin finalinden sonra
hissettiklerimi yazmak, yazmasam içimde kalacak. Ses getirdi, çok tutuldu, insanlar sıkıldı ve neyseki Yaprak Dökümü kadar uzamadan bitti. Ben Aşkı Memnu'yu sonlarına doğru izlemeye başladım. Zaten anlamak için bir bölümü izlemek yetiyor bu dizilerde. Dizinin kritiği değil amacım, sadece dizideki hayatın gerçeği. Aldatmalar aldatılmalar üzerine bakış açısı. Eh ne de olsa bakış açısı herşey.

İnsanlar hep Bihter'i suçladılar kimse onun kalbinin ne kadar sevdiğine, aslında olmaması gerekenlere nasıl direndiğine, aşkına sahip çıkmak için nasıl çaba gösterdiğine, nasıl acı çektiğine bakmadı. Bihter Behlül'e "aşk" derken Behlül Bihter'e "günah" dedi. Kimse kendinden o kadar küçük kadınla evlenen zengin adamda ya da hormonları kimi çekerse ona koşan Behlül de bu kadar suç bulmadı. Bihter masum demiyorum o da tutabilse idi keşke kendini ama bütün suçun kadına atılmasına benim tepkim.

Kadının toplumdaki yeri bundan ibaret işte. Kadın her türlü haksızdır! Erkek yaparsa haklıdır! Kadın yaparsa kadının suçu, erkek yaparsa da kadının suçudur. Ya karısı istediği ilgiyi göstermiyordur (sözde) ya da karısını aldattığı kadın çok aşiftedir dayanamamıştır( erkek ya)!! Karısı öğrenecek olsa hiç düşünmeden 5 dakika önce aşkından öldüğünü (!) söylediği kadını kötü kadın olmakla suçlamakta hiç sakınca görmezler. Diğer kadına kötüledikleri karıları onları affetsin diye ise kaf dağında görünen burunları bir güzel sürter de yere iner. Sonra da kendilerinden beklenmeyecek kadar büyük kaypaklıklarla kedi gibi yanaşıp af dilerler. Tabii yine devreye vaatler girer. Oraya vaat buraya vaat. Bol keseden vaat vericisi bunlar:)

Kadın aldatırsa kocası affetmez, ama kocaları aldatan kadınlar onları bir güzel affedip gitmesin diye eskisinden iyi eş oluverirler. Acaba ondan mı arttı bu işler? Adamlar (adam diyorum ama başka kelime yok buraya uygun maalesef) bu güvenle mi bu kadar kolay bir yığın ilişkiyi harcayabiliyorlar? Nasıl olsa evde hazırı var, affedeni var, işini gücünü göreni var, biraz gönül eğlesinler ne çıkar.. Yalancılıkları gelişsin, hergün başarılarına başarı katsınlar! Nasılsa onların suçu da değil. Kananlar akıllı olup kanmasın canım. Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek peşinden gitmez ya !.. Aldatılan kadın farklı mı? O da kocasını değil o kadını suçlar. Bak sen! Hiç demez benim kocam kimbilir nasıl peşinden koştu diye. Acaba o kadının da bir kalbi var mı kırıldı mı diye. Hep kendini düşünür ana kraliçe "o"dur ya. Diğer kadının ahı az mı gelecektir karısının ahından korkan o kocaya. Karısını diğeri ile diğerini karısı ile hatta belki başka başka kadınlar ile Allah ne verdiyse artık:) Geleni kaçırmak ağa düşeni ağdan kurtarmak nimeti tepmek canıımmm.. Hem bu davranışlarının sebepleri var onlar erkek! Dünya hormon üretimi onlardan sorulur korumak gerek! Diğer kadına da kızıyorum. Niye inanıyorsun ki karısı ile hayatına devam ederken senin hayatına giren adama. Tilki işte dönüp dolaşıp yine oraya gidecek. Sana gelmek isteyen adam adam gibi gelir, hiç bitmeyen bekleyişler, bir türlü varılamayan Haziranlarla değil ve gelince de senden gitmez ne diye boş boş bekliyorsun!! Yanlış anlamayın insanlar aldatsın demiyorum tam aksine kimse kimseyi aldatmasın (ama kimseyi), sonu olmayan başlangıçlar yapmasın diyorum. Sadece kendi için bir sürü güzel duyguyu harcamasın, gereksiz kargaşa yaratmasın diyorum. Ama birşey olmuşsa da yokmuş gibi davranılmasın, sahip çıkılsın, kimse harcanmasın ya da tek suçlu öteki kadın olmasın. Ödenecek bedeller paylaşılsın. Kadınlar da aldatılmayı bu kadar kolay affetmesin diyorum. Birşeyler sürekli değişiyor değişim kaçınılmaz, ama ilişkilerin geldiği şu yere bakınca başka değişimler olsun diyorum.

Bir adamı tehditlerle nereye kadar elinizde ya da evinizde tutarsınız ki. Başlamışsa devamını getirecektir. Siz istediğiniz kadar benim o mesajı verin ya da sıkı sıkıya takip edin. Ya öteki kadınları karıma çocuğuma kıyamadım diye harcayan o adamlar..Öteki kadına niye işlemiyor bu vicdanınız? Baştan düşünmeliydiniz değil mi? Sahi nereye kadar? Ne olacak bu kadar insanı üzmenin sonu..Bu mudur sizin için mutluluk???

Neden mi birden parladım? Ve bu mektup bu konulardan yola çıkıp bu kadar kızgın kelimeyi taşıdı? Anlatayım..Aldanışlara takılmışken bugün tesadüfen bir e-mektup okudum. O kadar tanıdık cümleler içeriyordu ki. Bir o kadar da tanıdık sitemler. O mektubu yazarken o hanımın harcadığı zamana dahi üzüldüm. Çünkü hiçbir zaman adresine ulaşmayacak. Neden mi? Onu yazdığı kişi okuyacak belki, belki de okumadan silecek. Okusa bile bir cevap atmaya dahi tenezzül etmeyecek. Beni unutamamış diye içten içe böbürlenecek. Adresine varmış olması için yazılan kişinin yazılanları kalbinde özümseyip hatasını anlaması ve içinde bir yerlerin cızlaması ve bir daha böyle şeyler yapmaması gerekiyor ama hiç sanmıyorum.

Ah kadınlar, ah kadınlar nasıl da kanıyoruz.. Hep aynı yalanlar, hep benzer bahaneler, hep aynı sona varan hikayeler. Ayrılıklarda da hep aynı umut, hep Allah'a havale etmeler, birgün edenlerin ettiklerini bulacaklarına dair cılız ümitler, onun da üzüleceğini kıymetini birgün anlayacağını zanneden umut dolu kırılgan hisler. Olmuyor yaa hiç birşey olmuyor. Onlar ya yeni avların peşine düşüp yollarına devam ediyor ya da siz hiç hayatından geçmemişsiniz gibi varolan yoluna devam ediyor. Olan arkasından döktüğünüz gözyaşlarına oluyor. Boşverin şunları artık. Yazıp çizmeyi aramayı sormayı. Umurlarında değilsiniz. Bırakın ne halleri varsa görsünler. Harcadığınız zamana, akıttığınız gözyaşına yazık. O kadar kadını kandıran o arkadaşa da helal olsun. Hepsini aynı şekilde uyutmuş tebrik ediyorum. Nerden mi biliyorum? Birkaç mektubunu daha okumuştum yakın zamanda böyle farklı kadınlardan gelen aynı şeyleri söyleyen. Hepsine birer mektup yazmak akıllarını başlarına toplamalarını istemek geçti aklımdan ama haddime düşmez diye vazgeçtim. En azından burada paylaşayım da içim rahatlasın. Bizim arkadaş bu zekasını daha iyi şeyler üretmeye harcasa belki hem kendine, hem başkalarına fayda getirecek birşey ortaya çıkarabilir.

İyi ki bir Güzin abla köşesi yönetmiyorum. Bu kadar tesadüfi duyduklarım ya da dostlarımın yaşadıklarına bile tepkilerim böyleyken sürekli bu tip hikayeler okusam yapacağım yorumlar nasıl olurdu:))) Büyük konuşmayayım ama benim oğlum böyle bir erkek olmayacak. Ona insanların oyuncak olmadığını ve herkesin bir kalbi olduğunu öğreteceğim ilk. Ve erkek olmakla insanları kandırma imtiyazını elde etmeyeceğini, dürüst sevgiler yaşamasını herşeyden önce erkek değil insan olmasını öğütleyeceğim. Umarım başarırım. Bu tip erkekleri bu hale getiren de bu kadar şımartan da başta anneleri olmak üzere eşleri kardeşleri ya da karşılarına çıkıp onlara fazladan değer yükleyen kadınlar, sonra da bu adamların derdini çeken yine kadınlar oluyor iyi mi? Yemek, bilgi, okul derken sağlam karakter için de çaba harcamak gerek evlat yetiştirirken.

Neyse.. Günümüzde sadece yediklerimiz değil, yaşadıklarımız da hormonlu. Kimse gerçek duyguyu önemsemiyor. Garip bir moda almış başını gidiyor. Dizideki final çok gerçekti bence. Genelleme yapıyorum affınıza sığınarak ama öyle.. Kadın ölür ya da öldürülür ki manen ölümden bahsediyorum, erkek de kaçar. Zor ilişkilerde cesaretli olan kadındır. İlişkiyi taşıyan, fedakarlığı yapan, herşeyi göze alacak kadar kalbini sevgiye açabilen kadındır. Erkek ne yapar? Zoruna gelsin kaçar, canı sıkılsın kaçar, başka alternatif çıksın kaçar, birileri arkasından laf söyleyecek diye kaçar. Gizli saklıdır onların işleri. Açığa çıkarsa hele bir de kadını suçlayarak kaçar. Bu gidişle çok Bihterler ölür çok Behlül ler kaçar dostlar. Keşke tüm ilişkiler mutlu herkes gelecekten umutlu olsa. Keşke en ufak dalgalansa su dönüp ardına bakmadan gitmese, işine gelince sever gibi yapıp zora gelince kaçmasa, arkanı döndüğünde sırtından vurmasa, mertçe sevse, taşa takılıp kayadan korkmasa ya da başına taş düşse sizi suçlamasa,cesur, güvenilir, özü sözü bir olsa, yaşadıklarını, duygularını, birbirlerini sahiplense tüm insanlar ve ihanet insan doğasından silinse. İnsanoğlu nasıl bir varlıktır? Bakmayın bana yargılar gibi konuştuğuma aslında hiçkimseyi yargılamıyorum, asla yapmam demiyorum. Çünkü büyük konuşanların başına hiç anlamadan bu yargıladıkları şeyler kadar taş düştüğünü biliyorum.
Hayat bu belki de. Farklı farklı yaratılışları eğitmek, sınamak ve olması gerekene dönüştürmek. Kimi başarıyor, kimi başaramıyor. Başaracağımızı varsayıp önümüze bakalım.

Hayatın içinde karşımıza çıkan zorluklar sınavlarımız . Aşk varsa o da sınanıyor elbet. Eğer gerçekten aşık olabilecek yürekte ve o düzeye gelmişse insan (çünkü günümüzde temel ihtiyaçlar o kadar arttı ki maneviyatın çok önemi yok, sevmenin sevilmenin çok yeri yok kimsenin yaşamında) aşklarının değeri de sınavlardan geçiyordur belki de. Kazanan mutlu, kaybetmeyen de teselli ikramiyelerine sarılıp hayatına devam ediyordur. Aşkı memnu dedik diye aşkla ilgili yazıyorum.

Hayat zorluklara ne kadar dayanabildiğimiz ve karşımıza çıkan zorluklarda elimizden ilk neyi bıraktığımızda saklı hayati değerlerimiz. Bizim için önemli olan şeyleri de böyle seçmiyor muyuz? Seçmediklerimiz mazimizde kalırken, seçtiklerimiz yolumuz oluyor. Son pişmanlık trenini yakalamak ise çok zor. Mevlana nın şu sözü ile gülümseyelim : "Eşşekten şeker esirgenmez ama eşşek yaratılış bakımından otu beğenir." :) (Eşşek derkenki vurguyu seviyorum:) )

Bunları düşünüp yazıya dökerken sevdiğim bir arkadaşımın ziyareti ile bölündüm. İyi ki de bölündüm. Sıcakta kavrulup soğuk bir suya kavuşmak gibi iyi geldi benimle paylaşmak üzere koşup gelmesi ve verdiği haber. Harika bir evlilik teklifi almış. Oh be dedim hala aşk var bir yerlerde ve hala insanların birbirlerini mutlu etmek için çaba gösterdiklerini anlatan, emeklerin boşa gitmediği, zamanın boşa akmadığı işaretler bunlar. Yaşasın aşık olabilen, ve ona sahip çıkabilenler... Aşk ölmemiş bir yerlerde cılız da olsa nefesi duyuluyormuş... Sadece insanlara özgü olduğuna inandığım bu duygunun artık ölmek üzere olduğunu düşünmeye başlamışken ilaç gibi geldi arkadaşımın mutluluğu. Mutluluk insanları nasıl da değiştiriyor ışıl ışıl yapıyor. Dilerim herkes hakettiği mutluluğu yaşasın ama hakettiği!

Nasıl başlamıştık söze bakış açısı herşey diyerek. Benim bu romandaki (dizideki) olayda gördüklerimle herkesin gördükleri farklı. Bakan gözle gören göz aynı değil. Kimine göre ödül olan şeyler kimine göre ceza. Zorluklar içinde bulduğun hazine kimi için onca yılın dileğinin gerçek olması, kimi için uğursuzluktur. Hayat kimi için hediye, kimi için cehennemdir. Gece kimi için kötülükleri örten bir perde, kimi için kötülüklerin gizlenip ortaya çıkmayı beklediği zaman dilimi, kimi için dinlenip yeni güne hazırlanmanın fırsatı. Ay kimi için şiirlerin ilham perisi, kimi için karanlık gecelerin ışığı, kimi için depresyonun nedeni, kimi içinse hiçbirşey. Kavuşmak kimi için başlangıç kimi için sondur.

Uzatmayayım. Bu kez mektubumu şu sözlerimle tamamlayayım. "Her su uzak ya da yakın bir denize, her problem beğensek de beğenmesek de bir çözüme, her yol bazen yokuşlu bazen tümsekli de olsa bir varışa, her olay iyi ya da kötü bir sonuca kavuşur, vakti dolan herşey zamanın tarihine yazılır.. Ama kanlı, ama şanlı. İnsanlığın duygu geçmişi; savaşlar, tarihi geçmiş aşklar, saçma sapan kavgalar, ihanetler, hayal kırıklıkları bir yığın karışık duygularla dolu. 10 sene önce Nobel ödülü almış bir araştırma okumuştum. Daha 40 günlük ceninken atalarımızın yaşadıları, RNA (RiboNükleik Asit)lar ile beynimize yerleşirmiş. Şu reenkarne olduklarını düşünenleri, dejavu yaşayanları da bu araştırma açıklıyormuş. Yani kendilerinin değil atalarının kendilerinden önce yaşayan akrabalarının yaşadıklarını arada hatırlıyorlarmış. Bunu okuduktan sonra tüh demiştim reenkarnasona inanmak biraz olsun rahatlatıyordu başka sefere daha iyisi olacak düşüncesi. Her yaşanan ve hissedilen hayal kırıklığı da bu durumda çocuklarımıza, torunlarımıza bıraktığımız duygusal kötü mirasımız oluyor ve neslin gittikçe neden tatminsizleşmeye, depresifleşmeye, sabırsızlaşmaya başladığını da bir nebze açıklıyor. 3.sayfa haberleri yakında diğer sayfalara da taşarsa şaşmayacağım. Yani hep insan olmanın bir sorumluluğu var diyorum ya gerçekten var.

Dünyanın ışığını çalıyoruz sonra da mızmızlanıyoruz. Oysa umut elçileriyiz zamanda....

Güzel günler de gelecek ama geleceğin de bizim güzel şeyler düşünüp yaşayıp üretmemize ihtiyacı var kanımca..En insan yanlarımızı da böyle köreltirsek, artık kimseyi sevemez hale gelirsek, sadece bedenlerimiz için yaşarsak ne olacak bu dünya? Korkuyorum işte elimde olmadan çocuklarımıza bıraktığımız ya da daha doğrusu bırakmadığımız şeyler adına..Bunun için bu kadar kızıyorum ve yazıyorum ya aşka, sevgiye, umuda, kısacası hayata ve insanca ne varsa ona..

Her zamanki gibi sevgiyle...

Rüya
19.07.2010



.Eleştiriler & Yorumlar

:: ....
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
19 Temmuz 2010
Zevkle okudum. Güzel bir mektuptu; kime giderse gitsin! Teşhisler ve analizler doğruydu, hepsine katılıyorum. Yalan, çıkar, ihanet, reklam üzerine kurulmuş bir dünyanın dizileri de tabii ki ona göre olacaktı. Yazıyı okurken bir yazarın "aynı şeyi yapan insanlardan gecekonduda oturanların yaptığına fuhuş denilirken sosyetenin yaptığına aşk deniliyor" sözü aklıma geldi. Ya tecavüze uğrayan bir genç kızın "namusu kirlendi" gerekçesiyle aile meclise tarafından infazına karar verilmesi ne kadar acı!.. Suçu işleyen tecavüzcüye yani erkeğe bir şey yok, suçsuz kadına ise iki kere ceza... Saygılarımla. Çok teşekkürler Ömer bey,sizlerden bu yorumları almak güzel. Erkektir yapar mantığı aldı başını yürüdü ne yazık ki. Eskiden aşkın tadı vardı şimdi dillerde adı. İnsanlar bencilleştikçe sevme yetenekleri körelecek ve sevginin koruduğu herşey elimizden gidecek. Sevgiler

:: Güzel Günler ?
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
19 Temmuz 2010
Rüya Hanım, koca bir hayat geçti, yıllar geçti, (benim için tabi)ama güzel günler bir türlü gelmedi... Umarım yakında gelir ! Bir de ben içinizi kararttım değil mi:) Sanırım hergün güzel günlere birkaç kötü davranış birkaç üzgün enerji daha uzaklaşıyoruz..Umarım gelirler efendim umarım en kısa zamanda.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (10) (Sıradan Bir Masaldan... )
Herşeyin Bir Nedeni Var Ama Unutmayın Bir de Sonucu...
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (9) (Kalpten Kalbe Nasihatlerden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (21) (Kimi Zaman Giden, Kimi Zaman da Gidilenin Yüreğinden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (4) (Kuyunun Dibi... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (20) (Antikacı Dükkanından... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (13) (Sevmelerden Vazgeçip Sövmelere İntikal Edişten... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (6) (Cümlenin Sonu... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (2) (Bardağın Boş Tarafından... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (5) (Hırsızlar Diyarından... )

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
En Kusursuz Cinayet Yaşama Sevincini Öldürmektir
Hani Tek Bir Kişiyi Özlersiniz Her Yer Issız Gelir Derler Ya...
Uzun Metraj Korku Filmi, Bol Kan, Bol Siyaset, Bol Kavga, Boş Hayat!
Mutluluk
Hayatı Kuralına Göre Oyna!
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (19) (Agah Efendi ile Söyleşirken... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (11) (Çocukluğumdan... )
Tüp Bebekler ve Çöp Bebekler
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (15) (Keşkelerle İyikilerden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (7) (Okyanusta Bir İstiridyeden Desem... )

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Çelişki [Şiir]
(Kürtaj) Olmak Ya da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu... [Eleştiri]


Rüya Bayram kimdir?

Yaşamayı tüm anları ile seviyorum. Bazen acıtıyor her yanımızı hayat, bazen güldürüyor yüzümüzü beklemediğimiz bir anda. Yaşanmışlıklar anılarımız oluyor ve ben uslanmaz bir anı biriktiricisiyim. Hayat biriktirdiğimi ve kaçırdığım tüm zamanları yazıyla bir yerlerde sakladığımı düşünüyorum yazıya döktüğümde kendimi. . . Ve bir gün bir yerlerde onların içinde barınan herşeyin beni bulup kucaklayacağını hissediyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Can Dündar,Ahmet Altan,Paolo Coelho,Goethe,Shakespeare,J.J.Rousseou


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.