Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
O halde bir masalla söze başlayalım: Bir varmış bir yokmuş.. Bir zamanlar bir Ayşe ile Mehmet varmış. Ayşe Mehmet'i çok severken Mehmet'de Ayşe'yi sever gibi yapıyormuş. Ayşe Mehmet için kendini feda ederken türlü şekillerde fedakarlıklar ile Mehmet sadece kendini düşünüyormuş. Ayşe gerçek bir aşk ile Mehmet e bağlandığı sırada (bütün aptal kadınlar gibi) Mehmet de ondan hayatının kalanını çalıyormuş. İşte günümüz aşkları böyle. Seni gerçek dünyandan çalıp sahte bir yerlere yolluyorlar, süreli eğlenmek uğruna. Süreli diyorum çünkü oyuncak çok ve uzun süre oynamaya gerek yok. Seni o sahte dünyaya sokmaları yetmiyor gibi dönüş yolunu da patlattıklarından oraların havasını solumaya ve gittikçe sen de sahteleşmeye başlıyorsun mecburen. Ayşe ile Mehmet bir örnek.. Bunun gibi ismi değişen ne çok örnek var.. Şu Venüs Mars hikayesi doğru olmalı.. Ne kadın erkeği, ne erkek kadını anlamış durumda. Farklı gezegenlerin farklı atmosferlerinden gelmişler ne de olsa. Hepsi bir uzayın parçası olsa da gezegensel olarak birleşemiyorlar aynı noktada. Zaten bu konuda neredeyse tek çaba harcayan da kadın.. Erkeğin kadını anlama gibi bir derdi yok.. Onlar kadını bu kadar özel bir konuma koymuyorlar.. Eğer hayatınızda bundan farklı erkekler varsa, sizi özel konuma koyan, duygularınıza, kırılganlıklarınıza önem veren, sizi kaybetmemek için çaba gösteren, size karşı sorumluluk hisseden sizi sahiplenen, ammannn sarılın onlara hatunlar.. Şimdi kadınların tarafında görünüyor bu yazım ama itiraz etmeyeceğim zaten öyle.. Ben hiç gerçekten aşktan acı çeken erkek duymadım. Onların acısı birkaç gün içinde yenisini bulana kadar sürüyor. Ya da çoğu daha akıllı olup önceden bulup eskiyi ona göre yolluyor. Muhakkak bu şekilde davranan kadınlar da vardır yok demiyorum ama ben genelleme yapıyorum şu an duyulanlar ve yaşanılanlarla. Neyse masala devam edelim. Mehmet Ayşeyi üzmeyi o kadar seviyomuş ki bu konuda oldukça yaratıcıymış da.. O nedenle artık Ayşe şaşırmıyormuş yaptıklarına ve şaşırmayacakmış yapacaklarına.. Değmezmiş Ayşenin sevdası Mehmet'e, Ayşe'nin sevgi dolu yüreğini Mehmetin o sorumsuz bencil bünyesi kaldıramamış ve kaçmııışş gitmişş kolayca.. Hiç bir şey olmamış Ayşe hiç hayatına girmemiş gibi yok olmuş ortadan.. Bunun yolu da günümüzde msnden facebooktan sil, aramalarını mesajlarını engelle (nasıl da teknolojik olmuş aşklar bile bak hala aşk diyorum ağız alışkanlığı ile.) Mehmetlerin Ayşelerden gitmek için çok bahaneleri var. Evlenmekten korkanlar (hayır çeşit azalacak dese olmaz) sana istediğin hayatı ya veremezsem diyenler (çalışıp evde seni mi besleyeceğim demek istiyor) utanmayıp sen benden iyisine layıksın diyenler( ne salak hatun hala anlamadı ne olduğumu bari ben gerçeği gözüne sokayım diye inceltilmiş şekilde), psikolojileri ciddi ilişkiye müsait olmayanlar (Allah Allah bu da en ilginç çeşidi,insan hayatında sevgi olunca herşeye karşı daha güçlü olur normalde. Hem şu köhne dünyadaki asıl en büyük korkularımızdan biri kimsesizlik değil mi) .. Neyse bu liste uzar gider boşverelim gelelim Ayşe'ye ne olduğuna.. Ayşenin kolu kanadı öyle bir kırılmış ki ne ardından gidecek takat ne de onu bulacak hal kalmamış.. Zaten ona güveni de kalmadığı için artık Mehmet Ayşe için ölmüş ama ne yazık ki Mehmet ölürken Ayşeyi de öldürmüş.. Eh masal da burada bitmiş.. Aslında Ayşe bu kadar çaba göstermese masal bunca uzamazmış da. Ayşeler Mehmetleri düzelteceklerini mutlu edince mutlu edileceklerini sanırlar. Mehmetlerin derdi bir kişi ile mutluluk değildir. Çiçekten çiçeğe koşan arı misali yaşamak varken insanca sevmek niye onlar için.. Birçok hayvan bile tek eşli iken biz insanlar gittikçe çeşitleniyoruz. Eskiden masallar güzel sonlarla biterdi ya o da hikaye çıktı. Belki bizi umutla büyütmek içindi hep o güzel masallar.. Baştan bilse idik bu sonların gerçek olduğunu hiç o masalları yaşamayı denemezdik.. Hangi Ayşe gerçekleri baştan görse idi Mehmet'lere inanır da sonunda üzülürdü. Hangi Ayşe sonradan hakaret işiteceğini bilse aşk adına birşeyler yaşardı. Hangi Ayşe Mehmet'in gözünde ne olduğunu görse ona aşk ile bakardı? Murathan Mungan'ın bir şiirinde geçiyor ya hani: "herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar, kendi külünde söner" İnsanlar birbirilerini böyle böyle yalnızlaştırıyorlar. Hayatın anlamı ne acaba? Farkındayım biraz karamsar oldu. Mehmetler okuduysa çok biliyorsun sen kendine bak dediler, hala darbe yemeyen Ayşe'ler ne alaka canım diye iç geçirdiler, masaldaki Ayşeler artık çok geç dediler.. Diğer grup yazıyı okumadan kapattılar.. Kızmayın Ayşeler Mehmetler, ben en az yüz tane böyle hikaye dinleyerek bu masalı anlattım. Anlatmasam çatlardım. Neyse yahu siz aldırmayın bu yazdıklarıma, ne de olsa herkes kendi hikayesini yazar bu hayatta. Umarım sizin masallarınızın sonu hep mutlu biter. Hani eskiden Türk filmlerinin sonunda -SON- yazardı ya.. Sizinkinde "MUTLU SON" yazsın. Yine de pembe hayalleriniz olsun ve onları kötü cadılarla kara prensler yokedemesin.. Yeni hikayeler dinlemeye ve onların mutlu sonları için dua etmeye gidiyorum dönücem :) 17 Şubat Rüya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |