Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Karanlık bir mağara... Ucu bucağı belirsiz.. Güzel bir koku gelir burnuna bildiğin, sevdiğin.. O çok tanıdık ve özlediğin ses seni çağırır "buradayım".. Yürürsün henüz ışık varken.. Hayli zayıf mavi bir ışık aydınlatır yürüdüğün zorlu yolu.. Korkarak, ama hasretle seni çağıran sese yol alırsın. Nerede çukura düşersin ya da o ses ne zaman kaybolur, sen yine yapayalnız, o karanlıkta dönüşü tek başına bulmaya mı çalışırsın aklına üşüşenlere aldırmadan belli değildir... İşte bu, aşkına yeniden kavuşmak için korkularını göze almak. Hem çok ısınıp, hem aynı anda üşür müsün? Onun sevgisine inanıp yanarken, korkularının ve kararsızlıklarının engellediği sevgisini saklama çabasıyla donmak aynı anda. Ne kadar büyük bir riski göze aldığını görebiliyor musun? Tam alışmışken onsuzluğa, birkez daha o korkunç yalnızlık girdabında boğulma riski.. Ya her zamanki gibi ilk vazgeçtiği sen olursan? Ya yine hayatındaki her negatifliği sana bağlar senden kaçarsa?.. Ne kadar gurur kırıcı bir görsen.. Ama hiç hayatında olmaması daha zor biliyorum.. Sen sevmeyi onunla yeniden öğrendin.. Sevmenin sahiplenmek olmadığını, kıskanıp canını acıtmak olmadığını, bunun yerine kendini onun yerine koyup düşünmek, onu üzmemek, ona karşı anlayışlı olmak olduğunu. Herşey biter, herkes unutulur derler ama sen onu hiç unutmadın, onun yerine onu kaç kere sevdiğini unuttun. Biliyorum onun kollarındaki huzur bir de annenin kucağında vardı senin için.. O nedenle gidişleri hep gözlerindeki yaşa çok bedel ödetti. Ruh eşin olduğuna inandığın kişi ya senin öğrendiklerini öğrenemediyse daha bu hayattan.. Yine ayrılık, yine acı.. Bütün sonlar bütün başlangıçlarla beraberdir aslında.. Hiçbirşey birdenbire sona ermiyor, başlayan herşey zaten bitişe yol alıyor hergün gündoğumunun günbatımına koşması gibi. Dönülmez akşamın ufkundan dönüyor bir kez daha sana... Sana ait olmayacağını bildiğin birşey için tutuşmak cennet ile cehennem arasında git gel gibi. İşte o yüzden med cezir diyorum ben sizdeki bu duruma. İçindeki aşk ile cennete düştüğünü sanıp, gerçeklerle cehennemi boyluyorsun. Işığa uçan pervane gibi yanacağını bile bile kendini ateşe atmak AŞK. İncecik kanatların her yaklaştığında daha çok yanıp seni uçamaz hale getirir. Sevdiğini en iyi gördüğün yer kaf dağının zirvesindeki uçurum deseler, düşüp paramparça olacağını hissetsen de yürüdüğün bir yol AŞK. Acı olduğunu bile bile kapının ardında, yürek kapılarını defalarca aynı hüzne açmak AŞK.. HAYAT öyle bir efsun ki kaybetmekten korktuklarında sınıyor seni defalarca.. Kör kuyuların dibinde sevdiğin yüreğin ışığından yoksun kalmak AYRILIK.. Aramadığı dakikaların asır geldiği, korkuların dağ gibi büyüdüğü, içinden yükselen cılız bir sesin arkana bile bakma kaç demesine kulak tıkayışın.. Ne zaman ayrılığa alışsa yürek, o güneşin bile giremediği gün ışığında dahi koyu karanlık terkedilmişlik ormanında üşümek AYRILIK ve aşkın gölgesini her ağacın ıssız köşelerinde tekrar görmeye çalışmak. Alışmak mı sevmek mi zor şarkıya inat. Şarkı haklı, alışmak sevmekten daha zor geliyor. Gözlerini kapattığında ellerini yanaklarında, gözlerini gözlerine mühürlü hissetmek ÖZLEM.. Kimseyle paylaşamamak, içinde nefes gibi tutmak SEVMEK.. Sevmek sevdiğine kıyamamaktı ve sen ona kıyamadın. İçindeki bütün sevgiyle ona bağlandın. O nedenle bu kadar kırılgandı duyguların. Camdan heykeller gibi parçalandı her ayrılıkta duydukların ya da duyarsızlıklarıyla umutların. Tam aştın derken, onu tekrar görecek olmanın hayali ile gözlerindeki parıltının anlamına bakıp gücünü sorguluyor ve adına korkuyorum dostum. Paylaştığınız her ne ise mavi bir ışıktı senin için. O ışığın söndüğü her an karanlıkta kaldın ama şimdi o ışığı tekrar yakmaktan da korkmalısın. Birbirinizi hissetmekti gücü bu ışığın. Acılarını hissetmeni bekledin gurur dediği umursamazlığını yenip. Sana koşmadığı her an için sen yüzündeki gülüşünden bir parça daha kaybetmedin mi? Gecelerce bana ağlamadın mı? Aylarca yaran kanadı, şimdi dönüşü bu yaraya tuz mu merhem mi?? Bilmiyorum.. Korkuyorum.. Her seferini benimle bire bir paylaştığın bu ani ve tekrarlı ayrılıklarınız bana her buluşmanızı son buluşmanız olarak görmeyi öğretti. Ne ilginç değil mi? Sonsuz kelimesi bile anlamına inat son kelimesi ile başlıyorken hangi son mutlu olacak sizin hikayede?. Oysa sen onu sonsuza dek içinde pembe bir ton olarak taşımak istiyordun. İnsan sevince yarı deli oluyor, sense zırdeli oldun. Dilerim sensizliğin anlamını öğrenmiştir ve sevilmenin kıymetini yokluk anlarında.. Dilerdim ki bu yazdıklarımla silkelen ve kendine gel. Daha fazla hata ile kendini hırpalama, şımar, kendini iyi hisset, yumuşak,sakin ılık hislere bürün.. Kop gel ondan, at dünyandan.. Ama biliyorum bir kez daha başaramadım.. Fırtınan, felaketin hasretindi o ömrün boyunca, dilerim bu fırtına dindiğinde geride sadece felaket ve hasret kalmaz anılarında. Gel dostum, uyma sen kalbinin sesine. Anılarını bile kilitle köhne anı sandığına, açılmasın diye üzerine evde ne kadar eski varsa yığ. Dengeni yitirdiğinde kıyamete kadar seni toplayamayacağımı biliyorum. Biliyorum dostum duymak istediklerin bunlar değil benden, seni sevmediğini duymak istemiyorsun, sadece alışkanlıkla bencillikle seni değil kendini düşünerek geldiğini söylesem inanmayacaksın. Aslında bildiğin bir gerçek bu reddetsen de. Olanların tek sebebi olduğu gibi tek açıklaması da sevgisizliği idi.. Yani iki kelime "Seni Sevmiyor" işte koca yılların acıya dönüşen açıklaması.. Onca umudu çöpe atan.. Kabullenişinle net bir acıya dönüşüyor yaşadığın.. Sonra gerisi geliyor ve sonu karara varıyor.. Onu unutacaksın.. Ne kadar yakın, ne kadar uzak olduğumuz yüreklerimizde.. Bazen burnumuzun dibindeki insanlar için yaşadıkların hiç birşey ifade etmese de binlerce mil öteden dünyanın öbür ucundan bir yürek yetişiverir nefesine.. Ve söylediği tek cümle ile uzakları yakın kılıverir. Yaşadığımız herşeyin bir amacı var. Aradığın kendin olsun, o değil dostum. Sana yaptıklarını affetmen bu kadar kolay olmasın. O, senin sözlerini doğru yorumlamaktan aciz.. O, sadece kendini düşünen bir bencil. Kurtul soru işaretlerinden.. Her soru işareti bir cevabın önündedir ve bazen o cevabı kabul etmek gerekir, onu kabul etmek umudunu yok etmek bile olsa. As yüreğini dar ağacına.. Kaldırma hemen oradan ki içinden son damlaya dek aşk aksın yerine ciciler koy yenilen.. Kurtul değmeyecek bir kalbin kasvetinden.. Yaşamın her anı hakkını ister (Goethe). İçinde onu taşıyarak kendi anlarından çalıyorsun. Hakkını ver nefes almanın ve şu dünya üzerinde sana tanınan yaşama şansının.. Ocak 2010 Rüya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |