..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu köle çoktur. -Darwin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > Rüya Bayram




24 Mayıs 2010
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (20) (Antikacı Dükkanından... )  
Rüya Bayram
Gönlümle baş başa düşündüm demin; / Artık bir sihirsiz nefes gibisin. / Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin / Akisleri sönen bir ses gibisin. Mâziye karışıp sevda yeminim, / Bir anda unuttum seni, eminim / Kalbimde kalbine yok bile kinim / Bence artık sen de herkes gibisin. Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor / Onlardan kalbime sevda geçmiyor / Ben yordum ruhumu biraz da sen yor / Çünkü bence şimdi herkes gibisin Yolunu beklerken daha dün gece / Kaçıyorum bugün senden gizlice / Kalbime baktım da işte iyice / Anladım ki sen de herkes gibisin Büsbütün unuttum seni eminim / Maziye karıştı şimdi yeminim / Kalbimde senin için yok bile kinim / Bence sen de şimdi herkes gibisin Gün gelir ömrün kısalığına inat ruhun sonsuzluğuna yazdığın, antika dükkanında en önde koca koca yer verdiğin kişiler Nazım'ın dizelerindeki gibi herkes gibi birilerine dönüşür.


:BADB:
Mücadeleler hep umudun kırıldığı yere kadardır. Savaşlar umudun kalmadığı yerde kaybedilir, hastalıklara umudun yitirildiği anlarda teslim olunur. Aşklar umudun tükendiği yerde biter. Ne baharlar gelir geçer yüreğimizden.. Zaman kimilerini herşeyimiz yapar, kimileri hiçkimsemiz olarak kalır. Duygular çekilince aradan bütün özelleştirdiğimiz kişiler herkese dönüşür. Çok değer yüklemişseniz herkes gibi birilerine vay ki ne vay halinize. Kim kimin umurunda bu devirde. Herkes geçim derdi adıyla kendi derdine düşmüş, onu mutsuz eden, ona kendini güçsüz gösteren, kötü hissettiren, rutininden uzaklaşacağı birşeyler yapmasını gerektiren herşeyden ne pahasına olursa olsun uzaklaşıyor. Kimse özel olmak filan istemiyor. Bir bedel varsa nedense hep daha çok değer verenler ödüyor.

Geçmişten sakladığımız herşeye antika adını taktım bugün. Rahmetli annem antikalara milletin eskileri derdi, yenilikçi idi o. Saklamayı hiç sevmezdi. Eskinin üzerindeki tozdan, eski kokusundan, geçen günlerin ona verdiği renkten, solukluklarından, kullanılmışlıklarından, yıpranmışlıklarından nefret ederdi. Anı da biriktirmezdi, kimseyi ne hatırlamaya ne düşünmeye değer bulurdu. Ben de aksine antikacı dükkanı gibi elime, kalbime, gözüme değen herşeyi yığmıştım benim dükkana antika kıymeti ile. Dükkanı bu hafta sonu kapattım. Zor oldu, oturup kendi kendime göyaşı bile döktüm bu kapanışa ve gözyaşıma aldırmamış aldırmayacak insanlar uğruna, ama bazen yapmak gerekli.

İnsanlara hakettiğinden fazla değer vermek kendimiz iyiyiz ya ondan derdim, oysa enayliğimizdenmiş dostlar. Baktım ki bize değer vermeyene biz de değer vermediğimizde aslında kimseye kötülük etmiyoruz. Aksi durumda kötülük ettiğimiz tek kişi var o da kendimiziz. Böylece gereksiz bir yığın görevden sıyrılıyorsun. Artık hayatında olmayan insanların doğum günlerini hatırlayıp aramadığında üzüleceklerini düşünüp sıkılma stresi mesela gidiyor üzerinden. Sen de beklentiye girmiyorsun. Yahu bu durum onun umurunda olsa zaten hayatında olurdu, şimdi aramak neyin göstergesi aptal olduğunun dışında. Sen arasan da aramasan da o hayatına sensiz devam ediyor. Sevdikleri ve yanında kalmayı tercih ettiği insanlarla mutlu pozlar veriyor. Senin varlığında seni üzecek şeyleri layıkıyla yapıyor. Canı nasıl isterse öyle yaşıyor. Sen de arkadan aramazsam üzülür mü şimdi diye günlerce düşünüyorsun:)))) Rüyalarında bile bu çelişkiye çözüm arıyorsun. Başka derdin yokmuş gibi. İnsan istediği zaman herşeye öyle kolay kulp buluyor ki. Yüreksizliklerine, içindeki kötünün bazen baskın çıkan haline, ettiği haksızlıklara.. Nasıl büyük bir dev aynasından görüyor insan zaman zaman kendini ki onun ve dertlerinin dışındaki herşeyi küçük ve önemsiz kılıyor.

Kararlıyız bakalım. Artık anıların, geçmişteki insanların tedavüldeki değerini düşürüyoruz. Zaten insan bir süre sonra olayları hatırlamıyor ki o olayların üzerindeki etkilerini, o anlarda ona ne hissettirdiklerini hatırlıyor. Bugünkü ödevimiz bu :) antikacı dükkanı olmaktan istifa ediyoruz. Geçmişte hissettiğimiz, yaşadığımız herşeye ayrı değerler katıp antika gibi korumaktan kurtuluyoruz. Bırakıyoruz bu huyumuzu ve artık "an"a önem veriyoruz. Tıpkı Borges'in "Anlar"şiirindeki gibi. Neyseki 85 imizden önce anladık:) Yine eskilerden ama şimdi görüşmediğim bir arkadaşım bu hallerimi görüp, sen felsefeden matematiğe geçiş yapmışsın artık senin için de iki kere iki dört ediyor be Rüya demişti. Eh benim Polyanna kılıklı halimi sevenler şimdi doğal olarak bunu yadırgayıp gidiyorlar. Evet artık kesin yargılarım var matematikteki gibi, su götürmez net cevaplı. Felsefedeki arayışlarımın çoğu kayboldu cevapları bulalı beri:) Böyle daha iyiymiş yahu, daha az yoruluyor, daha az düşünüyorsun. Tam olması gerektiği gibi. Su gibi akışkan değil buz gibi keskin ve katı.. Suyu buza çeviren de şartlar değil mi ne de olsa..

Bu mektubu da yazdıktan sonra bir daha bu konularda yazmasam iyi olacak. Ne bu hüzün kraliçesi gibi canım:) Yine coşarsam değişir belki. Gerçi duygular, hüzünler, sevinçler ve aşk dışında neyi yazmaya değer buluyorum ki? Fazla duygu insanı olmamdan ve sevdiklerime çok değer vermemden kaynaklı bu kırılganlıklarım. Yani derdini de çaresini biliyorum ben bu durumun. Çok seversiniz, çok özlersiniz ama çok kırılmışsınızdır, aramak istersiniz, tekrar görmek ama yaparsanız bu kötü bir alışkanlığa yenilmek gibidir. Seni kemiren, benliğini sömüren ve sonunda öldüren bir illet. Tutarsın kendini. Prangaların sızlar eline koluna taktığın. Susturursun içinde yükselen çığlığı. Aklına başka şeyler getirirsin. Doğum gününde de aramazsam ne zaman arayacağım ki dersin ama sonra egon yardımına koşar. O seni aradı mı? Doğum günümde evet. Ama ona ona en ihtiyacın olan dönemde senin yanına koştu mu? Bir keresinde evet ama sonrakilerde asıl onu ilgilendirenlerinde, asıl tam en ihtiyacın olan kişi o iken...Aksine kaçtı senden, bırak yanında elini tutup korkularını paylaşmayı, seni kendinden uzak tutmak için söylememesi gereken şeyleri söyledi. Seni değil senin haksızlık ettiklerini düşündü, hatta o haksızlığa kendi uğrasa idi ne olurduyu tarttı. Gerçek dost kalbini görürdü, o senin kalbine bakmadı. Delirmek üzere olan ruhuna aldırmadı. Seni çaresiz, kör kuyularda merdivensiz bıraktı. O zaman sen de bırak der intikam isteyen yanın arama, umursama. Sonra gururlu yanın aradığında cevap vermezse nasıl kırılacağını hatırlatır sana, bir büyük adım daha geri çekilirsin düşüncenden bu sayede. Sonra öfken yaptıklarını hatırlatır peşisıra midene giren kramplar ile. İyimser yanın onun da aynı sancılarla kıvrandığını düşünmeye çalışır ama gerçekçi yanın seni böyle düşündüğün için aptallıkla suçlar hemen. Bu kargaşa içinde doğum günü de gelir geçer.. Bir yıl daha geçmiştir ve bir kapı daha kapanmıştır işte bir kez daha. Dalarsın günlük hayatın kandırmacalarına...

Mücadeleyi kestiğin herşey sonrasında affeden yanın hala hayatta ise olur senin antika dükkanının yeni parçaları. Sonra arada gir dükkana toz toprak içinde . örümcek ağları ile onları temizleyeyim düzenleyeyim filan..ohoo çok iş. Değmez bunca zahmete. Vur kilidi üzerine uğrama bir daha semtine.

Özleyip aramadıklarım, yüreklerine inancımı kaybettiklerim doğum gününüz kutlu olsun haketmeseniz de.. Ama affedin beni mutlu yıllar dilemeye dilim varmıyor..

23.05.2010
Rüya

.Eleştiriler & Yorumlar

:: İçtendi...
Gönderen: Müşerref ÖZDAŞ / , Türkiye
25 Mayıs 2010
Sevgili Rüya. İçtenliğinin her satırda kendini gösterdiği yazını beğeniyle okudum. Dükkânı 85'inden önce kapatman gerektiğini fark ettiğin için şanslısın. İflas da edebilirdin. :-) Hayal kırıklıkları,umut, umutsuzluk, tükenmişlik hissi,sevgi, öfke, vazgeçiş... hepsi yaşamın ta kendisi. Ve buna tecrübe deniyor işte. Teşekkürler Rüya. Sevgili Müşerref çok teşekkür ediyorum bu içten yorumuna. İnsanın kendi ile savaşı bitmiyor:) Sevgiler

:: Biraz karamsar,ama...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
24 Mayıs 2010
Evet bu yazıda karamsarlık var,isyan var,biraz da sitem var.Bana uyar hepsi de...Belki de o yüzden çok beğendim bu yazıyı! Ben benimle işi olan insanların ne yapıp edip beni mutlaka bulduklarına tanık oldum defalarca.O yüzden telefonlarım kapalıyken hiç kaygı duymam bana ulaşılamayacak diye..Teşekkürler.Saygılarımla. Çok teşekkürler Ömer bey yazımı aynı yürekle okuduğunuz için.. Saygılar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (10) (Sıradan Bir Masaldan... )
Herşeyin Bir Nedeni Var Ama Unutmayın Bir de Sonucu...
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (9) (Kalpten Kalbe Nasihatlerden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (21) (Kimi Zaman Giden, Kimi Zaman da Gidilenin Yüreğinden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (4) (Kuyunun Dibi... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (22) (Bir Dizinin Ardından Aldanmaların Sorgulanışından... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (13) (Sevmelerden Vazgeçip Sövmelere İntikal Edişten... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (6) (Cümlenin Sonu... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (2) (Bardağın Boş Tarafından... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (5) (Hırsızlar Diyarından... )

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
En Kusursuz Cinayet Yaşama Sevincini Öldürmektir
Hani Tek Bir Kişiyi Özlersiniz Her Yer Issız Gelir Derler Ya...
Uzun Metraj Korku Filmi, Bol Kan, Bol Siyaset, Bol Kavga, Boş Hayat!
Mutluluk
Hayatı Kuralına Göre Oyna!
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (19) (Agah Efendi ile Söyleşirken... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (11) (Çocukluğumdan... )
Tüp Bebekler ve Çöp Bebekler
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (15) (Keşkelerle İyikilerden... )
Adresi Belli Olmayan Mektuplar (7) (Okyanusta Bir İstiridyeden Desem... )

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Çelişki [Şiir]
(Kürtaj) Olmak Ya da Olmamak, İşte Bütün Mesele Bu... [Eleştiri]


Rüya Bayram kimdir?

Yaşamayı tüm anları ile seviyorum. Bazen acıtıyor her yanımızı hayat, bazen güldürüyor yüzümüzü beklemediğimiz bir anda. Yaşanmışlıklar anılarımız oluyor ve ben uslanmaz bir anı biriktiricisiyim. Hayat biriktirdiğimi ve kaçırdığım tüm zamanları yazıyla bir yerlerde sakladığımı düşünüyorum yazıya döktüğümde kendimi. . . Ve bir gün bir yerlerde onların içinde barınan herşeyin beni bulup kucaklayacağını hissediyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Can Dündar,Ahmet Altan,Paolo Coelho,Goethe,Shakespeare,J.J.Rousseou


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.