"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Yıllarca duygular cici, düşünceler tu kaka, kalp doğruyu söyler akıl yanıltırla büyüdük. Oysa tam tersiymiş, aklınla yaşamalısın hayatını. Duygular gerçekleri gören sezileri de engelliyor, içimizdeki ses aslında mantığımız ve biz duygulara yönelip; içimizdeki ses kalbimizden geliyor sanıp, onu farklı duymaya çalışıyoruz. Hayatın işaretleri oluyor, onları işimize geldiğince yorumlayıp, bize ne demek istediğini anlamıyor, sonra olan olduktan sonra ah vah ediyoruz. Kurallar karmaşık da değil basit bir mantığa göre yürüyor, sebep-sonuç ilişkisi. Yanlış yaparsan bedelini ödersin. İşinde hatalı karar verirsen zarar edersin, burada yok cezalandırıldım, yok başka güçler yüzünden böyle oldu diye birşey yok, verdiğin karar yanlıştı, zarar ettin. Tamamen senin kararın. Şeytanın dünya üzerindeki şubesi de olsan akıllı oynuyorsan oyunu zarar etmiyorsun. Çok çikolata yersen kısa sürede 5 kilo alırsın, vay bana nazar değdi deme boşuna, ama moralim bozukken yemiştim yaramaması lazımdı diye birşey yok, soğukta ince giyinip buzlu içersen hasta olursun, aman şu yaşlı kadın bana maşallah demeden ne güzelsin demişti.. Bunlar hikaye.. Bunlar kendinizi rahatlatmak için sığındığınız minik limanlar, oysa gerçek ortada, açık uçsuz bucaksız bir denizdeyiz. Deniz her tür tehlike ile kaynıyor ama sürprizler de sunuyor. Sürprizlere odaklanıp tehlikeleri görmezden gelirsek, denizin kuralına uymazsak bizi bir güzel boğar.. Hani hayat denizinde boğulmak, o depresyona girmek, yüzmeyi, yeni kıyılara çıkmayı unutmak, hatta yeni kıyıları hayal bile edememek hep bundan oluyor. Kısacası hayat o boyutlarla ilgilenmiyor, kural işlerken buna yorum katmıyor.. Aşırı hız yaptığında kaza yaparsan sorumlusu başka enerjiler değildir, güvenilmeyeceğini kazık yedikten sonra öğreneceğin birine sırrını verip başkalarından dinlediğinde sorumlusu gökteki herhangi bir yıldız olamaz herhalde, yanlış insana bağlanıp herşeyini ortaya döktüğünde o da alabileceği herşeyi senden aldığı özgürlükle alıp ohh arkasını dönüp bir güzel gitmişse, ama o beni seviyordu ben de onu sevmiştim bu nasıl olur diye sebebi kara kedide aramak en fazla yolda gördüğün kara kedileri pisst diye kovalamanA yarar. Demek ki aklını tatile yollamışsın sen zorla, seninle bıraksa idin belki karşındakinin kim olduğunu baştan görme kuralına uygun ilerletirdin durumu.. Bizler masallarla büyüdük, mucizelere inanan nesilleriz, gerçekçiden çok hayalciyiz. Kendi hatalarımızı düzeltecek sihirli eller bekleriz, iyilik yaparsak iyilik göreceğimizi düşünmek isteriz, görmeyiz demiyorum görebiliriz. Kötü gördüğümüz birçok insanın çok iyi durumda oluşlarını kıskanırız hatta anlam veremeyiz, halbuki uzaktan bize kötü görünseler de onlar sadece akıllarını kullananlar ve başarılı olanlardır. Saçma sapan şeylerle ömür tüketiriz, komik mecburiyetlere saplanır hayallerimizden vazgeçeriz ve aklımızı kullandığımızı zannederiz. Oysa kolaya kaçarız, Hani bir laf var : İşler zorlaşınca insanların niteliği ortaya çıkar; Kimisi kollarını sıvar, kimisi burun kıvırır, kimisi de toz olur. (Sam Ewing) Acı yersen ağzın yanar yok bu acı beni sever yakmaz diyebilir misin, yanlış yaparsan oyundan atılırsın hayır canım o oyuna karşı ben çok hevesliydim oyun bunu biliyor beni atmayacak diye bir şey var mı? Yok, tabii ki yok. Büyüklerin ne ekersen onu biçersin lafı gibi. Ekemediğinde de başkaları senin için ne ekmişse onu biçiyorsun ama illa birşeyleri biçiyorsun.. Hayatı kuralına göre oyna! Hayatın kuralı ne mi? Doğru doğrudur, yanlış da yanlış. Ha kime göre neye göre diye soruyu uzatacak olursak cevap; herkese göre.. Duygularla yaşarken rüyadadır insan, ama her rüya gerçeğe uyanışla biter! O zaman ayakta uyumamak gerek. Tabii uyutanlara da kızmamak! Uyanık olup meydanı uyanıklara bırakmayacaksın. Seni senden götürürler sonra haberin olmaz. Özel bir amaçları da yoktur sadece herkes kendi hayatını yaşar, o düzlemde, o hayallerle, kurduğu çitin içindeki dar alanda vee kırmızı çizgiye basan yanar! Amanın yine fazla ahkam kesmek beni tam da kırmızı çizginin üstüne getirdi, ne olur ne olmaz ben yavaştan kaçıyorum, kalın sağlıcakla.... Rüya 25.05.2012
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |