Mutlu köle çoktur. -Darwin |
|
||||||||||
|
İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren konvoya saldırması akıl ve vicdan dışı bir bir harekettir İsrail’in yaptığı zulümdür.Tartışılacak bir yanı yoktur. Fakat, bu olayda kendimize de ciddiyetle dönüp bakmamızı gerektiren yanlar var. Ambargo ile dış dünyadan tecrit edilmiş, abluka altında , sıkıntılar içindeki insanlara yardım götürmek elbette insani bir görevdir. Dil, din, ırk farkı gözetmeksizin elden gelen yardım yapılmalıdır. Fakat bu olay, başından beri sadece insani yardım değil, siyasi yanı da olan bir eylem görüntüsü verdi. Yardım konvoyundaki kişilerin, İslami Cihad anlayışı ile gemiye bindikleri biliniyor. ‘’ Yardımı ne pahasına olursa olsun, Gazze’ye ulaştıracağız. Bu uğurda gerekirse ölürüz. Bize müdahale edilirse karşı koyarız’’ şeklinde açıklamalar vardı. Bu inanmışlık ve dik duruş, sonuçları sadece kendilerini etkilediği sürece, saygı duyulacak bir şeydir. Fakat, İsrail’in saldırısı sonucu ölümler yaralanmalar olunca, yardım konvoyu iki ülke arasında ciddi bir siyasi gerilimin, bir anda baş aktörü oldu. İsrail’in, konvoyu durduracağı bilinmiyor muydu? ‘’One minute’’ ve Büyükelçi krizleri ile ortam zaten limoni idi. İkili görüşmeler sonucunda da, İsrail’in, konvoyun gelmesini istemediği biliniyordu. Devletin her kanalından, konvoyun gitmemesi yönünde telkinler vardı. Bütün bunlara karşın ısrarla gitmek , öngörü eksikliği değil ise; maksadın sadece insani yardım değil, bu eylemden siyasi beklen tilerin de olduğuna işaret ediyor. Hükümetin tavrına gelince : Gazze’ye uygulanan abluka, 36 aydan beri sürüyor. Bu süreçte, diplomatik ataklarla dünyanın, uluslararası kuruluşların, İslam ülkelerinin konuya dikkati çekilir ve ambargonun kalkması yönünde çaba gösterilebilirdi. Böyle, ciddi bir çalışma göremedik. İslam ülkesi ve Gazze’ye komşu Mısır, ambargo uyguluyor. Arap ülkeleri ise, yıllardır tepkisiz… Konvoyun hareketi öncesinde hükümet , ‘’ dışımızda gelişen sivil inisiyatif’’ gerekçesiyle bir tepki göstermedi. Komor Adaları bayraklı Mavi Marmara gemisine Beyrut’a gideceğini beyan ettiği için çıkış izni verildi. Bu arada yardım konvoyuna katılacak bazı milletvekilleri de gitmekten vazgeçtiler. Hükümetin, geminin ne yapacağından ‘’resmi olarak’’ haberi yoktu. Fakat, olay anı TV görüntülerinde görüldü ki; gemi bir AKM (Arama Kurtarma Merkezi) ile irtibat halinde… Yani Türkiye’den takip edi liyor. Üstelik, devlet televizyonundan, yardım konvoyu ile ilgili, sürekli yayınlar yapıldı. Hükümetin resmi bir tavrı olmamasına karşın, bu konuda bir danışıklı dövüş olmadığına inanmak çok zor… İHH Vakfı, bir anlamda hükümeti de peşinden sürükledi. ‘’Bile bile lades’’ anlayışı ile, konvoy hareket etti. Saldırı olayı sonrasındaki hava ise ; Bu olayın üstünden, Türkiye’nin Ortadoğu politikalarını yeniden oluşturmak, Türkiye’ye yeni roller biçilmesi, ‘’Mehmetçik Gazze’ye’’ şeklinde özetlenebilir. Yapılan açıklamalar, yazılan yazılar, TV’ lerdeki tartışma programlarında dile getirilen görüşler bu yönde… Yani Türkiye, Ortadoğu dipsiz kuyusuna balıklama dalacak. Bunlar, ülkemiz için tehlikeli sulardır. Sonu belirsiz maceradır. Mehmetçik’in Ortadoğu’da akıtacak bir damla bile kanı olamaz. Ayrıca bu söylemler, konvoyun sadece insani yardım amaçlı değil, aynı zamanda Türkiye’nin yeni Ortadoğu politikası oluşturması için, bir basamak teşkil ettiği tezini güçlendiriyor. Bu konudaki eleştirim İsrail hayranlığından(!) kaynaklanmıyor. Eleştirim, hesapsızlık sonucu insanların ölmesine, ülkemin itibarının zedelenmesine, düne kadar askeri ve ticari anlaşmalarımızın ve işbirliğinin olduğu bir ülke ile, ilişkilerin kopma noktasına gelmesine… Ya da ince hesaplar ile, Türkiye’yi adım adım maceraya sürükleme heveslilerine…. Kayıplar dolayısı ile acımız, elbette ortaktır. İsrail’in yardım konvoyuna saldırısı sonucu, hayatını kaybe den ve yaralanan vatandaşlarımız ile, bu olaydan birkaç saat önce gelişen ve İskenderun’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı, İkmal Destek Komutanlığı’na yapılan saldırıda şehit olan ve yaralanan denizci askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. 5 Haziran 2010 / Çanakkale
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Şakarcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |