Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
Bu ay ise 30 Nisan sonunda ilçemizde yapılacak olan çiçek festivali ile son bulacaktır.Dağlardaki mantarların bittiği, bunların yerini kültür mantarlarına bıraktığı bir döneme geçeceğiz.Yayla’larda ampüllerin sönüp yerini sivrisinek öldüren florasanlara bıraktığı,arabeks dinlemenin yerini,klasik müziklere,okuyan,düşünen,hisseden insanın yerini rehavete bıraktığı günlere,metrekareye düşen öküz sayısının arttığı ,terazinin iki kefesinin dengesinin bozulduğu,dolu işlerin yerini boş işlere bıraktığı,selamların hello’lara döndüğü günlere girerek veda edeceğiz bahara… Konuşmaların yerini konuşmamalara bıraktığı bu süreçte;artık susmanın erkeklik olduğunu anlayanlardanım.Geçde olsa anlayabildiklerimin başında gelir susmak.Susmayı öğrenebilmek için saçlarıma Ak’ların düşmesi gerekiyormuş.Biz susmayı öğrenmediğimizden olsa gerek susmayışımız, başka bir sebebi yok biline.Ya susacaksın ya kan kusacaksın.Kan kusmak yerine susarım daha iyi.Yaşam gayelerimizin başında gelen şeref ve haysiyet meselelerini arka plana attım, aman siz rahatsız olmayınız,katırlarınız ürküp fincanlarınız kırılmasın. Toplumun bana ayak uydurması mümkün olmadığından bende etliye ve sütlüye karışmamaya söz verdim.Artk ses getiren cesur yazılar yazmak yerine, arkadaşlarımın mühürleri elinden alınmasın diyerek kendimi sessiz ve sakin bir köşeye attım. Gamsız bir şekilde künefe yiyenler tarafına geçmeye karar verdim.Bu boşluktaki can sıkıntısıyla geçen bugünlerde kendimi gençlerin konuşmalarına takmış olarak görüyorum. Nisan ayı ile Türkçe meselesine gelince bende kış uykusundan uyanıp yaza girenlerden olduğum için kışın sokaklarda,oturduğumuz yerde ve etrafımızda bu konuşulanlara şahit olmadığımdan olsa gerek ,havaların ısınmasıyla kendimi dışarıya attığım günden beri ekmek kapımın arka bahçesinde oturan gençlerin konuşmalarından rahatsızlığım,serzenişim ve haykırışım.Diyeceksiniz her şey bitti bir fıstığı yeşil mi kaldı ? evet her şey bitti bir fıstığı yeşil kaldı. Bu Türkçe meselesi gerçekten ciddi bir mesele,şive çok ayrı bir şey lakin;demek istediğim işin ciddiyetini kavramak ise çok ayrı.Düzgün yazmamak ve konuşmamak ayrı bir eksiklik olsa gerek.Geleceğin idealistleri gençlerimiz birazcık reailst olabilseler keşke.Konuşmaktan ve yazmaktan özürlü olmayanlar lütfen üzerine alınmasınlar.Benim kasdetdiklerim yazma ve konuşma özürlü olanlar. Birgün ekmek kapımın arka bahçesinde dut ağacının altında otururken, iki kişinin bir araya geldiğinde mesai saati bahanesiyle tavla oynayamaması durumunda, bizlerde arkadaşım Halil ile diğer normal insanlar gibi bir dedikodu anındayken; birden Halil’imin kaşları çatılıyor,yüzü buruşuyor ne oldu demeye fırsat olmadan azından bir şeyler mırıldanıyor.Demekki anlamamı istemedi ki oda benim gibi sessiz sessiz konuşuyor.Kulaklarım sankı çanak anteni gibi ona dönüp ne demek istediğini anlamaya çalıştığım anda duyduğum ses aynen şu “SELAMIN HELLO” bende on nokta şiddetinde deprem etkisi yaratan konuşmayı aynen size aktarıyorum.Tarzan’ım kızmasın ama; tarzanca kelimelerle başlayan selamlaşma şöle devam ediyor. “ Selamın hello,ayyy…!! sen bukün ne dadlusun şegerim.Wayy bende seni sefiorum şegerim…. Komşuların kavgasını dinler gibi susarak yan masada oturan gençleri dinliyoruz.Acaba bu konuştukları bizim lise yıllarımızda müfredatlarda neden yoktu,bunu büyük eksiklik olarak gördüğümüzü birbirimize ifade etmeye çalışırken, dudaklarımızın arasından çıkan kelimelerin mahremiyetinden olsa gerek ki birbirimizi duymamaya çalışıyoruz.Saçmalık haline gelmiş kelime demeye bile dilimin varmadığı (...) zırvalamalara artık dur denmesi gerektiğini kendi aramızda konuşurken köşemden duyarlı vatandaşlara serzenişimi anlatma ihtiyacı duydum.Umursamazca bu gidişe dur demek,bunun bir katliam bilmek,anlatmak,öğretmek ve Türkçe katliamına artık dur demek artık hepimizin işi olmalı.Evde anne ve babalar,okulda eğitimciler ve kendini yozlaşmaya karşı gören vatandaşların bu gidişata dur demeleri gerekmektedir.Bazen çok şey isteriz bu hayattan,olmıyacağını bile bile istemek içimize işlemiz.Hayaller dünyasında uğaraşıp didiniriz bunlara ulaşmaya.Hedefimize yaklaşma adına binbir kılığa girer,garantisi olmayan hayallerimizin arkasından koşar gideriz.Türk milleti olma ve bu milletin sürekliliği için en önemli unsur olan Türkçemiz’in katlediliyor,hırpalanıyor ve yok ediliyor.Bu yaşanan süreçte ise biz başarılı,sağlıklı,seviyeli,keyifli,neşeli,becerikli,zeki,kendiyle barışık,temiz bir nesil yetiştirdiğimizi bir övünç gibi anlatıyor ve kendimizi kandırıyoruz. Garantisi olmayan yarınlara, daha güzel nesiller yetiştirmek adına, üzerimize düşen görevleri yerine getirmemiz bir insanlık görevidir. Üzerinize düşen görevleri yerine getireceğinizi düşünerek, beklentiniz az, mutluluğunuz çok olsun diyorum. Esenlikle kalınız….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serdar ULUSOY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |