Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi’ni bende her Türk milliyetçi ve Türkiye sevdalısı gibi kütüphanemin en güzel yerinde tutmaktayım.Arada bir, hiç sıkılmadan tekrar göz attığım nadir kitaplar arasında yerini almıştır.Bu eser Türk milletine; rotası bozulmayacak bir yön vererek tarihe geçmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi ideologlarından olan Dündar Taşer, 27 Mayıs Darbesi gerçekleştiren 38 kişilik Milli Birlik Komitesi üyesi, emekli kurmay binbaşı ve aynı zamanda 13 Kasım 1960 tarihinde Milli Birlik Komitesi'nce görevinden affedilen 14'lerden biridir. Büyük Türk milliyetçisi, dava adamı ve gönül eri Dündar TAŞER 1925 yılında Gaziantep'te doğdu.Türk-İslam Ülküsü'nün örnek bîr şahsiyeti, yılmaz bir savaşçısıydı. Milletinin derin ve saf kültürü ile mücehhez, insan sevgisiyle dopdolu, asil davranışlarıyla, efendiliği ve engin kültürüyle, bilge bir dava adamıydı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer , 13 Haziran 1972 gecesi bir trafik kazası sonucunda ebedi aleme göç etti. Geri manevra yapan ekmek kamyonunun arkasından çarpmasıyla ağır bir şekilde yaralanan Taşer , kaldırıldığı Numune Hastane'sinde bütün çabalara rağmen kurtarılamamıştı. Acı haber kısa zamanda tüm Türkiye'ye ulaştı.Cenazesi 15 Haziran 1972 Perşembe günü Hacı Bayram Camii'nde kaldırıldı. Ülkücü harekete ve ülkücü gençliğe verdiği ışıklar ile Dündar Taşer ‘i anlamaya çalışmak adına bazı araştırmalardan sonra edindiğim bilgileri sizler ile paylaşmak isterim. 1965'li yıllardan itibaren Avrupa'da esen sol rüzgarlar ve sosyalizm modası Türkiye'yi de etkiledi. 1961 Anayasası'nda sağlamış olduğu siyasi haklarla birlikte çok sayıdaki komünist ve sol gruplar, illegaliteden legaliteye dönerek su yüzüne çıkacaklardı. İhtilalci sol hareketlerin fikri ve siyasi açıdan faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürüp kitleselleşme çalışmalarıyla, milleti ve devleti tehdit edecek yıkıcı ve bölücü çalışmalarının ayyuka çıktığı bir dönemde, Türk Milleti'nin millî refleksi olan Türk Milliyetçileri sessiz kalamazdı. Taşer, Alparslan Türkeş'in de bulunduğu CKMP'nin bir toplantısında ülkede yaşanan durumla ilgili; "Mutlak mana da millî, manevî, İslamî değerlere bağlı gençliği ülkü ve fikirler etrafında toplayacak aksiyoner bir hareketi oluşturmak zorundayız." diyordu. Taşer kolları sıvayarak, kendini parti çalışmalarından çok gençlik çalışmalarına ayırdı. Üniversitelerde ve Anadolu'da, Ülkücü Hareket ismiyle siyasi kimliğe kavuşacak olan ülkücü gençlik teşekküllerinin kurulma çalışmalarında öncülük ve önderlik etti. Gençlerle sadece bir arada oturarak dernekçilik yapmadı. Türkiye'nin istikbali ve geleceği olarak gördüğü milliyetçi, ülkücü gençliğin faaliyetlerinde bir ışık gibi duruyor, yön gösteriyordu. Ortaya çıkan problemler veya zorluklar karşısında ise, meselelerin nasıl çözüme kavuşacağını, bir taktisyen gibi öğretiyordu. İçtimai yapıdaki bozukluğun sebeplerini ve kaynaklarını iyi bilirdi. Milliyetçi Hareket'in geleceğini ve Türkiye'nin kurtuluşunu Ülkücü gençliğin yetişmesiyle mümkün olacağına inanırdı. Gençliğin üzerine titrerdi. Türk Milleti'nin bekasının teminatı olan Ülkücü gençliğin düşmanların bütün oyunlarını bozacak kudretteki ruh sağlamlığında ve teşkilatlanma gücünde onun damgası vardır. Gençliğin yetişmesinde, şahsiyetini bulmasına önem vermesi sebebiyle, yöneticisi olduğu partiden bağımsız olarak bir araya gelmelerini arzu etmiş, dolayısıyla zaman içinde gücü, cesareti, şecaati milletçe takdir edilen, gençlik üzerindeki muesseriyetini geniş çevrelere göstermesini başarmıştır. 1967-1968 yılları arasında kurulmaya başlayan Genç Ülkücüler ve Ülkü Ocakları'nın kurdurulmasında ve eğitiminde önemli görevler ifa etmiştir. Milliyetçi Hareket ve milliyetçi gençliği parçalanmışlıktan, bölünmüşlükten kurtararak, onun birleşik millî bir güç haline gelmesinde oynadığı rol MHP hareken içinde önemli yer tutmaktadır. İlk gençlik hareketlerinin başladığı yıllar içerisinde, onun en önemli özelliklerinden biri, gençliği millî, manevî değerlerle yetiştirecek, onları her türlü anarşist, materyalist düşüncelerden koruyacak bir teşkilatın nasıl kurulacağını bir tarihçi, sosyolog ve psikolog gibi düşünmesiydi. Kendini bir siyasi parti yöneticisinden çok, mefkure insanı olarak görüyordu. Gençliğin siyasi kadroların programlan etrafında değil, fikirler ve ülküler etrafında toplanması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden gençlik çalışmalarını parti çalışmalarından hep ayrı tutmuştur. Dündar Taşer bir ülkücünün yaşama ve hareket şevkini net çizgilerle ortaya koyarken, millî şuur sahibi münevverlerimize de en güzel örneklerden biri olmuştur. Memleketin içinde bulunduğu şartların bir varolma kavgası olduğunu biliyor ve ülkenin, Akif in "Asım'm nesli" dediği dinine, milliyetine, kültürüne ve tarihine sahip vatanperver ülkücü kadrolarla kurtulacağına inanıyordu. Taşer, temellerini oluşmasına katkıda bulunduğu, öncülük ettiği Genç Ülkücüler'in ve Ülkü Ocakları'nın düzenlemiş olduğu sohbetlerde en çok aranılan ve değişmez isimlerindendi. Onun aydınlattığı sohbetlerde Ülkücü gençler geleceği ümitle bakarlardı. Bazen gece yarıları başlayıp sabahlara kadar devam eden konuşmalar uzadıkça uzar ama hiç kimse sohbetlerin bitmesini istemezdi. Onun sıcaklığı, içtenliği bütün genç Ülkücülerin yüreğini ısıtırdı. Hele Osmanlı'yla başlayıp cumhuriyetle devam eden konulara girildi mi, sanki tarihin derinliklerinden gelen bir insan konuşuyor gibi, pür dikkat dinlerlerdi. O sanki yaşayan bir Osmanlı'ydı. Kökü mazide olan âtinin tâ kendisiydi ve hali heyecanla yaşardı. Son derece gerçekçiydi. Günün hadiselerini en umulmadık yanlarından kavrar gerek teşhis gücü, gerekse değerlendirilişteki üstünlüğüyle zevkle dinlenirdi. Türk tarihini çok iyi bilişi ve parlak zekasının hadiseleri millî tarih şuuruyla yorumlayışı, mükemmel bir kafa yapısına sahip oluşunun işaretiydi. Ülkücü gençlerle olan sohbetlerinde tarihi gelişmelerimizi bir sarkacın hareketine benzetirdi. Türk tarihinde sarkacın son noktasına gelindiğini ve artık zaruri olarak kabarıp taşma, büyüme istikametinde gelişeceğini söylerdi. Anadolu'ya bu halimizle sıkışıp kaldık, artık daha fazla küçülmemiz mümkün değildir. Sarkaç genişleme istikametinde hareket etmeye mecburdur. Bu hem maddî hem de manevî gelişmelerimize şamil bir ifadeydi. Sürekli bir şekilde Ülkücü gençlere hitaben "Biz kaybedilmiş medeniyetin çocuklarıyız o kaybedilmiş medeniyeti yeniden kuracak olan sizlersiniz" diyerek onlara ufuk açardı. 1967 yılından itibaren vefatına kadar her yıl Osmanlı Devleti'nin kurulduğu yer olan Söğüt'te düzenlenen Ertuğrul Gazi Törenleri'ne partinin ve gençlik kollarının da katılmasında önemli etkisi olmuştur. Düzenlenen törenlere katılımlarda Ülkücü gençliğin kalabalık bir şekilde yerini almasına, toplantılarda hazır bulunmasına özen gösterirdi. Söğüt'te düzenlenen bu ziyaretlerle gençliğin tarih ve milliyetçilik şuuruna, tarih sahnesinde büyük rol oynamış ecdadımız Osmanlı'nın daha iyi anlaşılması noktasında Ülkücü gençliğin misyonunun öneminin altını çizer, hedefler gösterirdi. Kafasındaki güçlü, millî bir devletin adı, tarihteki Osmanlı'ydı. Yeni bir Türk-İslam medeniyeti kurmanın yolunun Osmanlı'yı kavramaktan geçtiğine inanıyordu. Fena Fi'd-Devlet, (Devlette fani olmuş, onda erimiş) bu sıfat arkadaşları tarafından onun için kullanılıyordu. Devlet mi mühim, yoksa hürriyet mi? Devlet olmadan hürriyeti ve meşrutiyeti ne yapacaksınız inancındaydı. Resmi ideolojinin zihinlere nakşettiği, hala tartışmaları süren Kurtuluş Savaşı tezine karşı çıkarak; "Ne geri kalmış milletlerin birisi, ne de kurtuluş savaşı yapan kavimlerin birincisiyiz. İstiklalini son elli yıl içinde bizden almış on-dokuz ülkenin efendisiydik. Yüzelliyıldır her türlü uygulanan şekil kavgalarını terk zamanı gelmiştir. Millî şuur, milliyetçi hareket 'doğurmuştur. Bu hareket Şeyh Edebali gibi gönül pirleri, Çandarlı Hoca gibi ilim ülkücülerini beklemektedir" diyordu. Taşer, bizim tarihimizde ki 'Veli" ve "Alp" tiplerini her ikisinin de özelliklerini üzerinde taşıyordu. Gençler ve tabii yaşlılar onu kendilerine bu kadar yakın bulurken, efsane devirlerden bugüne kalmış bir kahraman gibi onu bütün benliklerine bağlarken, bu vasıfların tesiri altındaydılar. Türk siyasi hayatına damgasını vuran, Türkiye'nin en güçlü sivil hareketi olan Ülkücü Hareketin gerçek manada kurucularından ve öncülerinden olan Taşer, gençliğe üç önemli temel esası öğretmeye çalışmış. İşte, bütün hayati boyunca yapmış olduğu konuşmalar, yazmış olduğu makaleler ve o meşhur sohbetlerinde her şeyin özeti, bu esaslarda yatmaktaydı. Hoşça ve mertçe kalınız. Not:“ Çok kıymetli babamın,bütün babaların ve baba adaylarının Haziran ayının üçüncü haftası kutlanan (babalar günü) bu özel gününü şimdiden kutlamak istiyorum.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Serdar ULUSOY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |