..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin bulunmadığı yerde us da arama. -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > Dilara Yiğit




27 Nisan 2010
Burnumda Siyanür Kokusu  
Dilara Yiğit
Siyanür, ölümlerin en zor ve görkemlisi... Karşımda düşüncenin kanlı denizi çürümeye başlıyor. Kuyruklara takılan kederlerin kokusu siyanürle bir olup üstüme geliyor. Uçurum, hızla yıkılıp beni denize çekiyor. Deniz ve uçurum birbirine karışmaya başlıyor. Ardından gökyüzü üstüme düşüyor.


:BGAH:

Uzun zamandır düşünmediğimi fark ediyorum. Zamanım geldi diyorum kendime. Ve küçük bir sahil kasabasına kaçıyorum, oradan da düşüncelerime. Denize karşı uzanıyorum kayalıklardan birine. Gözlerim gökyüzüne dikili. Kapanıyor sonra yavaşça gözlerim. Sessizce sayıyorum düşüncelerime yolculuk yaparken.

Üç,

İki ve

Bir…

Karma karışık düşüncelere sürükleniyorum apansız. Uçurumlar beliriyor gözümde. O uçurumların eşiği ise düşüncenin cesetleriyle dolu ( birini korumak için öldürmek, işte düşüncenin gücü). Ölüm kokuyor buram buram, etkileniyorum istemsizce (cesetlerden biri olmak istiyorum). Ölüm beni çağırıyor. Uçurumsa tüm asaletini toprağa sergiliyor küstahça.

Uçurumun öte yüzüne bakıyorum, gökyüzü… Gökyüzünün kendisi deli bir maviye bakıyor. Ki o mavilikler var ediyor dünyayı, var ediyor ve yok ediyor. Deniz köpürüyor sonra. Su yükseliyor, suda kederler cirit atıyor. Birbirini kovalıyor acılar. Her keder diğerinin kuyruklarıyla oynaşıp kovalıyor ahlaksızca. Kendimi uçurumun en görkemli ucunda buluyorum, gözlerim cirit atan kederlere dikili. Algılamaya çalışıyorum kederleri, hissetmeye çalışıyorum farkında olmadan.

Kendimi görüyorum kuyruk kovalayan acılar içinde. Ruhum yoruluyor, kaldıramıyor bu düşünceyi. Beynim taşıyamıyor böyle bir düşünceyi. Burnum telaş edip kanını akıtıyor uçurumun aşağısına, beni uyarırmışçasına… Vazgeçmiyorum, kaldığım yerden düşüncelerimi atıyorum köpüklü sulara. Gözlerim kapalı, gözlerim açılamayacak kadar ihtiyar… Gücüm gözlerimi açamayacak hale geliyor.

Konusuz acı çekmeyi öğreniyorum sonra, tıpkı sebepsiz yaşamak gibi. Sebepsiz yere inanıp, anlamaya çalışmak gibi.(( Anlam yüklemek günahların en büyüğü)). Anlamı olmayan anların anına an eklemek gibi…

Masumiyetimi suiistimal edenin zaman olduğunu anlıyorum. Yaşama isteği olmayan ama yinede yaşayan biri olduğumu görüyorum yükselen köpüklerde. Denizi izlerken yeni bir olayı fark ediyorum. Burnumdan sonra kederlerin kuyrukları kanamaya başlıyor. Mavi deniz kana bürünüyor, kan kokuyor deniz. Gözlerimden yorulduklarını düşünüyorum. Gözlerimi kaçıracak halim kalmadı maalesef. Varlığımla yüzleşmek ne acı, ağzımda tuhaf bir tat. Aklımla savaşmaya devam ediyorum. Kan geliyor ağzımdan, kan kusuyorum, ciğerlerim parçalanıyor. Ciğerlerim ağzımdan fırlamayı kolluyor. Ciğerlerim nefesimi sağlama görevinden iğreniyor.

Burnumda siyanür kokusu… Damarlarımda siyanür geziyor. Damarlarımda ölüm kol geziyor. Karşımda deniz, ardında gökyüzü, ayaklarımın altındaki uçurum... Her biri siyanür oluyor. Her biri ölümü taşıyıp sergiliyor.

Siyanür, ölümlerin en zor ve görkemlisi... Karşımda düşüncenin kanlı denizi çürümeye başlıyor. Kuyruklara takılan kederlerin kokusu siyanürle bir olup üstüme geliyor. Uçurum, hızla yıkılıp beni denize çekiyor. Deniz ve uçurum birbirine karışmaya başlıyor. Ardından gökyüzü üstüme düşüyor.

Gökyüzü, kanlı deniz ve uçurum… Düşüncemin içinde benimle karışmaya bir o kadar hevesli. Beni hayattan koparıp beynimin efendisi yapmak için uğraşıyorlar.

Beni şizofreniye katılmaya mecburi kıldılar. Zamanı geldi... Gökyüzü üstüme yıkıldı, uçurum beni denize sürükledi. Deniz beni içinde kaybetti, acılar etrafımı sardı. Burnumda hala siyanür kokusu. Kulaklarımdan kan sızıyor. Beynimin kıvrımları arasında sıkışıp kaldım. Çıldırdığımı anlıyorum. Hayatın kaçış noktasındayım. Beyin kıvrımları arasında gizleniyorum. Ellerim titremeye başlıyor. Tırnaklarımın sökülmüş olduğunu görüyorum. Sökülen tırnaklarım kanamaya başlıyor. Kanımı mavi görmeye başlıyorum. İçinde kaybolduğum düşüncemin denizi beni dibe doğru çekiyor.

Yoruldum, artık uyanmalıyım. Bu kadar düşünce yeter diyorum. Uyanmak için sayıyorum bu defa.

Bir

İki

Üç

Uyanıyorum… Deniz ve gökyüzü yerli yerinde.

Burnumda hala siyanür kokusu, ağzımdaysa düşüncemin kanı…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ağzımda intihar kokusu, kan kırmızısı ölüm...
Gönderen: Paşa İmrek / , Türkiye
3 Mayıs 2010
Burnumda hala siyanür kokusu, ağzımdaysa düşüncemin kanı… uzun ve birbiryle ilişkili cümleler ileirye dönük daha da iyi işlerin habercisi, siyanür bana bergamalı köylüleri hatırlattı, ordaki köylüler uzun süre kan emici kapitalist şirketlere karşı direnmişlerdi siyanürle altın aramaya...etkili bir mücadele yürütmüşlerdi ve yüreklerini ortaya koyayarak... emeğine sağlık...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Beni Vur

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çarmıha Gerilir Düşünce
Gerçekten Yaşadım mı Şimdi?
Şimdi Sevmek Zamanı
Şairin Dizesi
Sonrası Yok
Tanrı Yok, Tanrı Ölü
Sende İstedim
Tapınaklarımın Tanrıları
Küçük Kelime Oyunları ile Yaşam
Aşk İşte

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyaha Boyalı Ay [Şiir]
Ölüm Kaçışların Kralı [Şiir]
Saat Dilimi [Şiir]
Bitti Nisan [Şiir]
Zaman [Şiir]
Gün Geçer Gider [Şiir]
Biri Ölüme Ağlıyor [Şiir]
Eylül’e Merhaba [Şiir]
Geceye Kan Karışır [Öykü]
Sadece Ben Varım Kendimde [Öykü]


Dilara Yiğit kimdir?

ölçülü bir hayatın ölçüsüz bedeniyim, ruhum kesik benim. . .

Etkilendiği Yazarlar:
emil cioran, sergey yesenin, ahmet telli, bayram balcı...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Dilara Yiğit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.