Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Mabetleri inşa ediyorum ruhuma ki bilmediğim gerçekler mabetlerin taşlarıydı. Korku ve ölüm kokardı tapınakların taşları. Kutsallığını yitirince mabet, yıkılırdı kâinat. Kan olurdum oluk oluk. Her seferinde kendi ellerimle yaktım bedenimi. Günaha son çağrıydı ruhum. Şeytan olurdum, ilah arardım. Karşı çıkar sonra inanırdım. İnanışlarım Tanrımı buluyordu, aşk Tanrım olmalıydı, öyle de oluyordu. Koşar adımlarla infaz ediyordum dünü ve yarını. Bana kalansa ağza almaya korktuğum sorgulamalarımdı. Sorgulamaya başlamak istediğimde ya kayıp verirdim ya da kendimi kaybederdim. Bu yüzdendi korkularım... Susmalarım bundandı... Oysa cesaretimin rengine güvenirdim; siyah olurdu, kırmızı olurdu. Denize bürünürdü. Adanmışlıklarım Tanrımı verirdi. İnsanı severdim, kendimi severdim. Tanrımı bedende bulurdum. Tanrının sığmadığı bedenlerden arta kalan inancı kendi bedenime taşırdım. Tanrım olurdu, aşk olurdum, inanmayı severdim. İnanmak aşktandır derdim, aşk inşa ederdim. Soyut olan bir olguyu somuta taşırdım aşık olunca. Tapardım, bu yüzden hep incindim, incitildim. Dinimi alırlardı elimden. Kimliksiz kalırdım her kayıpta. Bu yüzden hep sustum, susturuldum belki de şehvetin dudaklarıyla. Ağzımda dünden kalma cümlelerin tadı. Kaybettim, yenildim... Naiftim... Yenildikçe incindim. Usanmadım yeniden doğurdu Bakire Meryem beni. Vahmi kan kokuyordu, elleri şefkat. İlk İsa’ya taptım, Tanrı oğluna. Sıradanlığın kutsallığını haç gibi taşıyordum göğsümde. Yenilgiye doymadım henüz, her yenilgi geriye taşıdı ruhumu. Korktum, daha çok küçüktüm. Kasıklarımdan vurulmuştum. Kan kaybediyordum… Şimdi her doğuşumda ölüme daha çok yaklaşıyorum. Her kayıp daha gençleştiriyor beni. Azalacak umudum bile kalmıyordu. Yine de yenilgiye açıktım. Yeni yetme anaların sütleriyle beslendim, Sonra sustum, susmalarla uyuttum düşlerimi. Düşler uyuyunca, ölüyorum sandım. Yaşamakla cezalandırıldım… Aşk için her soyunuşumda rahimden başka bir şey olamadım. Bundan ötesini görmek istemedi Tanrılarım. Sancılar içinde doğurdum ümitlerimi. Her doğumdan sonra iyice yaşlandım, sonra özlemeyi öğrendim. Özlenmeyi tatmadım hiç. Kaçtım ilahlardan, bütün putlarımı döküntülerine kurban ettim. Korkmuştum... Korkularım var ediyordu beni. Belki de korkularım sömürüyordu ruhumu. Öfkeleniyordum, öfkelerimle susuyordum. Kendime yeniliyordum sonunda inanmak yok deyip, inancı çürütmeye çalışıyordum. Sonra yine tapıyordum... Korkularım doğuruyordu ilahlarımı. Sustukça öfke kusuyordum, konuştukça soyunuyordum... Biten her söz yenisini doğuruyordu. Kan oluyordum, cinnet oluyordum, cinayet oluyordum, sonum oluyordum... Bahar kokuyordu göğüslerim, biten her aşktan sonra leş kokuyordum. Ölüyordum… İnanmıyorum Tanrıya. Tanrı oluyordum. Tapınakları taşıyordum ruhuma. Susuyordum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dilara Yiğit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |