..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Bedia Belkıs BALCILAR




7 Nisan 2010
İnsanlığın Makûs Talihi Kaos  
"Kabil nerede bıraktı Habil tabiatını?"

Bedia Belkıs BALCILAR


Vicdanlar, irtifa kaybederek herhangi bir düzleme zorunu iniş yapmış ve yahut en kötü ihtimalle bulunduğu koordinatta parçalara ayrılmış bir uçağın "kara kutu"su gibi, iç monologlarımızı kaydeden bellek konumundaydı. Ve bu kara kutu okunmadan o uçak hakkında bilgi sahibi olmak hiçte doğru değildi. İç gözümüze doğrultulmuş bir başka projektörün varlığını iliklerimize kadar hissedememek mi bunca Kabilî fatura? Hesabı neden Habil'lerin ödemesi gerekiyor?


:AIFE:
Ey insanlık sana ne oluyor? Görmedim deme sakın, tufanın çamur ve balçıktan oluşan dehşetengiz faturasını? Bilmiyorum deme sakın Sodom ve Gomore halkının uygunsuz vaziyette basıldığını.

Elimde tel zımbalarla kayan kıtaları birbirine tutturmaya çalışıyorum. Engebeli araziler müsaade etmiyor bir türlü. Kancalar kanatıyor ellerimi. Elimi kana buluyorum sonra. Hapşuruk nöbetlerimden dağılıyor, yörüngesinden çıkmış bir mavi gezegen... Dönüyor dönüyor ve tüm uzay istasyonlarıyla birlikte halının içindeki mayt'lara öğün oluyor. Maytların iştahı kabarıyor, en şahbazının karnında cinayetler işliyorum. Üzerimde hala filinta gibi takım elbiseler var ve en dişisinin topuklu ayakkabıları hala raks ediyor...

Bilincimin suları çekiliyor. Sünger olmaktan vazgeçiyorum. Korteksim incecik gri tabakasını ivedilikle sıyırıyor. Tüm yükü kalkıyor omuzlarımın. Baş başa kaldığımı bile umursamıyorum bilinçaltımla. Ağır ve korkunç gıcırtılarıyla kapılar açılıyor. Kapılar, kapılar, gökyüzü... Zaman ve mekân'da bir cayırtı kopuyor... Taş taş üstüne kalmaksızın, müthiş bir gösteri sunuyor dışımda gelişen nevrotik düşler.

Aynalara yazdığım sözler, kelimeler. Kendimi kaybedercesine! Konuşmak ve anlatmaktan vazgeçmeyeceğim hakikat fısıltıları. Neydi beni böylesine konuşmaya mecbur kılan? Bilinçaltım hiç susmuyor, sürekli vıdı vıdı.

Çözdüğüm denklemler 9 bilinmeyenli. Çizdiğim endoplazmatik redikulum ve mitokondriler. Aslında benim resmim de güzeldi. Hala beynimin grilerinden geliyor bu sözler...

İnsanlığın makus talihi kaos!

Bütün bu cümlelerle açıklanabilir mi?

Mademki her şey kalabalıktan mütevellit kargaşaya büründü, haydi o zaman gidelim, zaman aşırı yolculuklarla ilk devirlere...

Habil ile Kabil.

Şu an ki evrensel teröre adını altın harflerle tarihe yazanları ele alırsak, öldürme dürtüsünün nedenselliğini ince bir ayardan tahlil etmeden önce, ilk evvela aklımıza şu soru gelmeli.

"Kabil nerede bıraktı Habil tabiatını?"

Kibir;

Şeytanın kendine benzetmeye çalıştığı insanoğluna allayıp pullayıp içirdiği zehirden mülhem en büyük günahı değil miydi? Kibrin yol açtığı nice cinayetleri gördü yeryüzü. İlki Habil'in kanını döken Kabil'in işlediği cinayet idi. Terörün insan mayasına bulaştığı koordinattı o malum cinayet.

Terörü lanetleyen her kimse, karşısındaki ölüm makinesine biteviye bir öfke, kin ve kahır duygusu hisseder. Düşünce sistemi bu kahır duygusunu otomat bir sisteme ekarte etmiş vaziyette çalışır. Terör ve lanetlemek! Ölümün ve zulmün getirdiği acıyla bağırmak. Canı yanmak. Sövmek! Oysa kindarlıkta şeytani bir duygu değil midir?

Buğz etmekte ölçüyü ne belirler? Buğz etmekte ölçüyü, lanet etmekten daha çok, o zulmü bertaraf için çalışmak belirler. Unuttuk azizim, unuttuk!

Habil gözümüzün önüne gelse bir an. Binlerce yıl öncesinden... O sahneyi canlandırsak genetik kodların ışığında, sanal bir sinemaskop varsayımıyla. Habil'in mimiklerini, Kabil'in öfkesini görsek. Gözleri buğulanmış mıdır Habil'in?

"Ey kardeşim ben öleceğimden çok, senin katil damgası yiyeceğinden ötürü endişe duyuyorum" demiş midir?

Ya şimdiki zaman diliminde katil damgası yiyenler? Habil’den aktarılan genetik şifrelerin esamesinin DNA haritası onların beden ülkelerinde ne kadar bir yüz ölçüme sahip? Ya Habil tarafları? Kabil Habil'e o denli mi öfke doluydu ki, bugün tüm insanlığın yakasını bırakmayacak terörün baş aktörü olarak sahne arkasından sufle vermekte? Neyin pekiştirmesiydi bu?

Belleğimizde yürüttüğümüz kıskançlık tohumları dehşetengiz imgelerle hangi radde de açığa çıkıyordu? Bilincimin iç yolculuklarındaki duraklarında, acaba bende ne miktarda Kabil tabiatı var? sorusunu aklıma getirdi. Kendimi bildim bileli, sevgi, barış ve hoşgörü çemberini ihlal etmek istemediğim bir halet-i ruhiye de soluk alıp verdiğimi söyleyebilirim. Fakat bu bir gün, o çemberden çıkma ihtimalini göz ardı etmeme yetecek bir duygu durumu muydu?

İşte bu kertede kolektif vicdan devreye giriyordu.

Vicdanlar, irtifa kaybederek herhangi bir düzleme zorunu iniş yapmış ve yahut en kötü ihtimalle bulunduğu koordinatta parçalara ayrılmış bir uçağın "kara kutu"su gibi, iç monologlarımızı kaydeden bellek konumundaydı. Ve bu kara kutu okunmadan o uçak hakkında bilgi sahibi olmak hiçte doğru değildi.

İç gözümüze doğrultulmuş bir başka projektörün varlığını iliklerimize kadar hissedememek mi bunca Kabilî fatura? Hesabı neden Habil'lerin ödemesi gerekiyor?

Her insanın potansiyel bir Kabil olacağı gibi, her insanın da potansiyel bir Habil olabileceği ihtimali nasıl bir kıstasla açıklanabilir?

Yay'dan çıkan bir ok'un tekrar yay'a dönmeyeceği gibi, Habil ve Kabil'in genleri de tüm insanlığın hilkatinde kol gezmekte.

Isırılmış yasak bir meyvenin suyu cibilliyetimize sirayet etmiş olsa da, affedilmeyi uman bir münacattaki dökülen gözyaşları da genlerimize intikal etmiştir.

Ve bizim bir an önce bir kuytuda diz büküp kara kutularımızın metnini korteks (beynin bilinç kısmı)'imize temsili imgelerle serpiştirmemiz gerekiyor. Henüz vakit varken... Darağacında ayaklarımızın satıh ile teması kesilmeden önceki son isteğimiz dahi olsa, bu yaşadığımız tüm senkronize görüntüler insanlık şuuruna big bang(büyük patlama) etkisi yapmalı, yapabilmeli.

Bunu bir Habil mimiğiyle söylemeye çalışıyorum.

Bedia Belkıs BALCILAR



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Oku... İkra

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ölü Atlar Kişnemesi [Şiir]
Kim Daha Şanslı [Şiir]
Tıflane [Şiir]
Özlem [Şiir]
Yağmur Yağıyor Seller Akıyor [Şiir]
Zerre [Şiir]
Yusuf'u Kuyudan Kim Çıkarır? [Öykü]
Öğrenecek ve Öğretecek Hikâyesi Olanlara [Öykü]
Güvercin Kanatlarında [Öykü]
Haylaz Aşk [Öykü]


Bedia Belkıs BALCILAR kimdir?

ben bir kayığım bu ummanda. . denize bembeyaz köpükler bırakan.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Bedia Belkıs BALCILAR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.